Volkswagen damping ve yatırım
Paris Fuarı'nı izlerken gerek yabancı gerekse Türk birçok farklı markanın üst düzey yöneticileri ile birlikte olma fırsatı yakalıyorsunuz. Böyle bir durumda modeller olduğu kadar pazarın geneline yönelik gelişmeler de değerlendiriliyor.
Bu yıl fuarda benim dikkatimi çeken konuların başında çok net bir şekilde VW başta olmak üzere, yabancıların Türkiye'ye yönelik yaptığı araç pompalama operasyonu oldu. Kiminle konuşsak aynı dertten muzdaripti.
Tabii bu noktada, bu demeçleri "canı yananların" verdiklerini de unutmamak lazım.
Ama sadece Ali Kibar çok net olarak, gazetecilere aman "off the record" notunu düşmeden, "Türkiye bir damping cenneti oldu" yorumunu yaptı. Birçok kişinin sessizce dile getirdiğini açık açık söyledi. Hedefte tabii ki Volkswagen ve Opel vardı.
Zira, bu iki firma da satışlarında çok önemli başarılara imza attılar.
Peki bu iddiaların gerçekliği nedir? Bu iddiaları dilimiz döndüğünce incelerken ağırlığı VW'ye vereceğiz. Çünkü, Doğuş Otomotiv'in halka açık bir şirket olması nedeniyle açıkladığı finansal tablolar bizim tezlerimize dayanak oluşturacak.
Biraz araştırıldığında Türkiye'nin, VW için tam bir "maden" olduğu gerçek. Sadece Türkiye değil, Rusya, Çin, Brezilya başta birçok ülke VW'nin yüzünü güldürüyor.
Bakıldığında VW Grubu Türkiye Distribütörü Doğuş Otomotiv'in tarihi başarılara imza attığı bir yılı geride bırakıyoruz. Firmanın altı aylık net karı 153 milyon TL oldu. 2011'in ilk altı ayında bu rakam 76 milyondu. Bir başka deyişle firmanın karı tam yüzde 102 arttı.
Buradan alt kırılımlara inelim. Karşılaştırdığımız dönemde firmanın satışları yüzde 4 (58.9'dan 56.7 bine) gerilemiş. Grubun satışları ise 2.431 milyar liradan, 2.382 milyar liraya gerilemiş. Buna karşın grubun brüt karı 302 milyon TL'den 345'e çıkarak yüzde 14, net karı ise yukarıda yazdığım gibi yüzde 102 artmış.
Bilanço detayına girmeyelim ama eş dönem kıyaslamalarında genel yönetim, pazarlama, garanti giderleri gibi kalemlerin de bu sene arttığını belirtelim. Bu arada grubun sattığı ürün grupları içinde binek otomotiv ve ikinci el dışında artış yaşanan başka bir kalem de bulunmuyor.
Zira, ağır ve hafif ticaride pazara paralel önemli düşüşler yaşanıyor.
Bu durumu özetlersek, Doğuş Otomotiv daha az sattığı, daha az gelir elde ettiği bir dönemde karını ikiye katlamış. Bunun tek bir nedeni olabilir o da maliyetlerinde önemli oranda düşmesi.
Doğuş Otomotiv bir üretici olmadığı için ana maliyet kalemleri oldukça kısıtlı. Araç maliyetlerini doğrudan etkileyen kurlarda da karı yüzde 100'ün üstünde artıracak bir iyileşme olmadı.
O vakit firmanın satınalma maliyetlerini oldukça düşürdüğünü söyleyebiliriz. Yani bir anlamda, VW şu sıralar, deyim yerindeyse bayağı büyük bir zararı göze alıyor olmalı. Tabii, birim maliyetleri net olarak bilme şansımız yok. Ancak, bugün Euro bazında, Polo, Jetta, Golf gibi otomobillerin Almanya ve bazı ülkelerdeki satış fiyatlarının, Türkiye ile aynı olduğunu, hatta Türkiye'de daha düşük etiket fiyatı bulunduğunu söylemeliyiz. Hem de aradaki yüzde 37'lik vergi farkına rağmen. Bazı durumlarda bu tip bir fiyat politikasına rastlamak mümkün olsa da bu kez ortaya çıkan tablo eleştirileri doğrular gibi duruyor.
Peki VW Grubu bu araçları nasıl oluyor da bu kadar ucuza verebiliyor? Onun ardında ise markanın özellikle Çin'de yakaladığı büyüme ve güçlü finansman yapısı yatıyor. VW'nin likit açısından diğer rakiplerinden açık ara önde olması, araç satışında elini güçlendiren önemli bir etken.
Avrupa'da bu konjonktür devam ettiği sürece ki toparlanmanın 2015'i bulacağı belirtiliyor. VW'nin bu stratejisi ile Doğuş'un yeni rekorlar kırması hiç şaşırtıcı olmayacaktır.
Son olarak bir soru ile bitirelim…
Böyle bir karlı operasyonun yapıldığı bir noktada, üretim yapmak mantıklı olur mu? Ya da üretim yapsanız bu oranda kar elde edebilir misiniz?
Bence hayır…
Arkas'ın talebine Peugeot 'dan "Non"
Geçen hafta PSA Grubu bünyesindeki Peugeot'nun, Türkiye'deki ulusal satış ofisi stratejisini, bir distribütörle değiştirmek istediğine yönelik haberlerin konuşulduğunu yazmıştım. Paris'te bu konu da gündeme geldi. Peugeot Automobiles'in çiçeği burnunda Genel Müdürü Maxile Picat tarafından, en üst seviyede "Bu tip konuların Türkiye'de konuşulduğunu biliyorum ama cevabımız hayır" sözleriyle konu şimdilik kapanmış gibi duruyor. Ancak, Picat'nın sorulan soruya cevap verirken, "Böyle bir şey yaşanmadı" dememesi, yapılan görüşmeleri de doğrular nitelikteydi.
Nitekim, geçen hafta kulislerde konuşulan Bayraktar Grubu'nun bu konudaki duruşunu sorduğum Mustafa Bayraktar, "İlgilenmiyoruz. Ama bu tip ortamlarda her an değişimler olabilir" yorumunu yaptı. Bununla birlikte, PSA'ya distribütörlük için çok önemli iki grubun daha başvurduğu da söyleniyor. Bu gruplardan adı telaffuz edilen Arkas'ın, bizzat patron Lucien Arkas'ın bağlantıları aracılığıyla PSA'nın ortağı GM üzerinden PSA ile görüştüğü ifade ediliyor. Lakin onların aldığı yanıtın da olumsuz olmuş.
Markaya yapılan üçüncü teklifin ise yine otomotiv dünyasının önemli gruplarından bir tanesi tarafından götürüldüğü de Paris'in kulisleri arasından sızanlar arasındaydı.