Volatilitede artış?
Murat Berk / Yapı Kredi Yatırım
Piyasalar arasında korelasyonlar son derece yüksek kalmaya devam etse de, ekonomiler arasındaki nispi ayrışmanın devam ettiğini görüyoruz. Buna en son açıklanan Çin ve ABD PMI verilerini örnek gösterebiliriz. Yine bu ayrışmaya güvenmenin orta uzun vadede riskli olabileceğinidüşünüyoruz.
Piyasalarda ülkeler arası"ayrışma" teması belirli bir süre daha geçerli olacak gibi duruyor. Bu tema, belli oranda sermaye akımlarının devamını sağlayacak ve kısmen "kendi kendini doğrulayan kehanet" özelliğini de taşıyacak gibi gözüküyor. Fakat aynı ayrışma olgusu orta uzun vadede ekonomiler için geçerli olacak mı sorusunuson derece önemli buluyoruz. Kısa vadeli düşünen piyasa profesyonelleri açısından değil ama özellikle politika yapıcıları açısından bu sorunun cevabı son derece önem taşıyor. Bu bağlamda,gelişmekte olan ülkelerin son yaşanan gelişmiş ülke resesyonlarından (1970 ve 1980'dekilere nazaran) daha kısa sürede toparlanabildiğine tanık olduk. Ancak buna rağmen, gelişmiş ve gelişmekte olan ekonomilerinin performansı arasındaki ilişkinin giderek arttığını gösteren ekonomik çalışmalar olduğuna dikkat çekmek istiyoruz (örneğin son yayınlanan IMF World Outlook raporundaki Kutu 1.1.). Sonuç itibariyle olası bir gelişmiş ülke yavaşlamasının etkisinin özellikle politika yapıcıları nezdinde ciddiye alınması gerektiğini düşünüyoruz.
Bizce yarınki Fed toplantısını da yaklaşan G-20 toplantısı ile birlikte düşünmek gerekiyor. Bu bağlamda Fed'in kendisine esneklik sağlayacak bir karar açıklamasını daha olası görüyoruz. Ardından gelecek olan G-20 toplantısı ve küresel likidite konusundaki görüşlerimiz ise değişmedi.
Küresel dengesizliklerin çözümü için gerekecek çerçevenin ana hatlarının aşağı yukarı belli olduğunu söyleyebiliriz. ABD gibi ülkelerin cari açığı düzelirken Asya'daki ekonomilerin cari fazlalarının azalması bekleniyor. "Küresel yeniden dengelenmede" ise kurların önemli bir rol oynaması gerekiyor. En basitleştirilmiş haliyle, cari fazlası olan ülkelerin (özellikle Asya'dakilerin) para birimlerinin değeri artarken iç tüketimlerinin artması söz konusu olacak.
Böyle bir anlayış içinde ise Fed'in -resmi bir belgede dile getirilmeyecek olsa da- niceliksel gevşeme (QE) konusunda daha az agresif bir yaklaşım sergilemesi bekleniyor.
Üstü kapalı ya da açık bir anlaşmanın ekonomiler ve piyasalar için çok önemli sonuçlar doğuracağını düşünüyoruz. Gelişmekte olan ülkelerin para birimlerinin değer kazanmasına daha fazla izin vermesi ilk etapta ciddi oranda spekülatif bir likiditenin bu ülkelere gidebileceği ihtimali var. Fakat zaman içinde, özellikle Asya Merkez Bankaları'nın azalan döviz müdahaleleri (para biriminin güçlenmesine izin vermek için) piyasalarda oluşan likiditenin de düşüşünü beraberinde getirecek. Benzer şekilde, Fed tarafından parasal gevşemenin daha az agresif bir şekilde varlık alımı yolu ile ilave likidite yaratılması azaltacak.
Likidite ile düşük volatilite arasında biraz tavuk/yumurta benzeri ciddi bir ilişki olduğunu söyleyebiliriz. Yani sebep sonuç ilişkisi her zaman net değil. Fakat piyasada likiditenin artmasının volatilitenin düşmesini ve risk iştahını yükseltebileceğini öne sürmek yanlış olmaz. Burada önemli olan sadece likidite değil bunun risk iştahı ile tamamlanması olduğunu ekleyelim. Zira ikincisinin de likiditeden etkileniyor olması son derece olasılığı yüksek bir durum.
Dolayısıyla, yukarıda bahsettiğimiz mekanizma çervçevesinde zaman içinde oluşacak bir likidite azalmasının, döviz kurları dahil olmak üzere, tüm varlık piyasalarında dalgalanma ile genel ve sürekli bir şekilde yükselmeye neden olması bekleniyor.