Vizesiz dolaşım hakkını nasıl alırız?
AB kanunlarına göre de hukuken hakkımız olan ‘vizesiz dolaşım’ hakkını alabilmek için pazarlık yapıyoruz…
* * *
Avantajımızı yaklaşık 8 yıl önce bu köşede şöyle özetlemişim:
“Konulara ilgisizliğimizi, bıçak kemiğe dayandığında yoğun ilgiye dönüştürüyor, saman alevi gibi parlatıyor ve sonra aynı ilgisizliği hiçbir şey olmamış gibi sürdürebiliyoruz.
Dünümüz ve yarınımız yok maalesef.
Günü kurtarma alışkanlığımızı güçlendirmekle meşgulüz.
Haklarımızı da bu alışkanlıklarımız nedeniyle kaybediyor, doğalmış gibi kabulleniyor, sorgulamıyoruz…”
* * *
Çok basit bir dille anlatacağım:
AB üyesi ülkeleri bağlayan kanunlara göre, kazanılmış bir hak kötüye götürülemez.
Aynı kanunlar, kötü bir hakkı iyiyi götürme zorunluluğunu da getiriyor.
* * *
1973 yılı öncesinde hizmet alımı ve hizmet satımı için AB ülkelerine giden Türk vatandaşlarına vize uygulanmıyordu.
Alınan hukuk dışı siyasi kararlarla, bu hak Türk vatandaşlarının elinden alındı.
AB Hukukuna göre bu siyasi kararlar, ‘hukuk dışı’.
Ve yine AB Hukuku, Türkiye aleyhine alınan bu siyasi kararların iptal edilmesini gerektiriyor ve karar muhataplarına yüksek tazminat hakkı doğuruyor.
* * *
Dillerden düşürmediğimiz Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) üstünde olan Avrupa Toplulukları Adalet Divanı’nın (ATAD) Türkiye lehine verdiği kararlar ve İngiltere’nin geçtiğimiz hafta aldığı Türk vatandaşlarının haklarını gözden geçirme kararı, Türkiye’nin son viraja girdiği anlamını taşıyor.
* * *
Avrupa’nın başka bir özelliği de var…
Haklar verilmiyor, alınıyor…
35 yıldır haklarımızı alamamamızın nedenlerini bilmemiz ise bu mücadelede bize avantaj sağlayacak…
* * *
Akşam yemeğinde, Türkiye’nin hakları için bizden daha fazla çaba harcayan 4 yabancı hukukçudan biri olan Slovakya Travna Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekan Yardımcısı Prof. Radoslav Prochazka ile sohbet ediyoruz.
“Bu konuda haklısınız.
Hukuk kurallarının tamamı sizin lehinize.
Ancak hakkınızı aramazsanız, hakkınızı vermezler.” diyor.
* * *
Birbirimizi desteklemiyor, farklı kulvarlarda koşmayı tercih edip ispata çalışıyor, birleşip güçlenmek yerine, farklı cılız adımları tercih ediyoruz.
Bu nedenle haklarımızdan mahrum kalıyoruz.
Mesela, dava sayısını artırmalıyız…
Açılacak davalarla, politikacıları halklarına karşı zor durumda bırakmalıyız…
Tazminat ödemeleri yükseldikçe, vergi veren halkın, “Biz bu vergileri eğitim, sağlık, altyapı hizmetleri için veriyoruz. Hukuksuz politikalarınızla talan edesiniz diye değil.” şeklindeki sorgulamalarını arttırmalıyız.
Devlet mi? Mücadele verenleri onurlandırmalı, şevklendirmeli…”
* * *
Son söz:
Hukukun üstünlüğünü temel ilke edinmiş AB ülkelerinde vizesiz dolaşım, Türklerin hukuki hakkı…
Dava açanların tamamı bu hakkı kazandı…
Tazminatlarını da aldı…
Samimi bir şekilde Vizesiz Avrupa istiyorsak, dava açanlara destek olmak yeterli olacak. Gerisini onlar düşünsün!