Vize sınavı başarılı
Merkez Bankası’nın yeni Başkanı Murat Çetinkaya’nın görevi devralması kritik günlere rastladı. Atamayla hemen hemen aynı günlerde Merkez Bankası’nın Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısı vardı. Faizle ilgili karar alınacaktı. Ancak, siyaset ile para yönetimi faiz konusunda aynı noktada buluşmakta zorluk çekiyordu. Yeni başkan böyle bir ortamda paranın yönetimi görevini devralıyordu. Medya bunu yeni başkanının bir sınavdan geçeceği şeklinde yorumlamıştı.
Biz üniversitede bir sömestirde üç sınav yaparız. Bunların ilk ikisi vize sınavı (ya da ara sınav) olarak nitelenir. Üçüncü sınav final sınavıdır. Öğrencinin başarısı bu üç sınavdan aldığı notların (genellikle ağırlıklı) ortalamasıdır. Bu durumda yeni başkanının ilk sınavını bir vize sınavı olarak nitelemek yanlış olmaz. Vize sınavında alınan sonuç belli ölçüde nihai durumu etkileyeceği için önem taşır. Yeni Başkan Murat Çetinkaya'nın ilk vizede alacağı not bu nedenle merakla bekleniyordu.
Aslında bu sınavda sorulacak sorular bilinen sorulardır. Örneğin, Merkez Bankası’nın ilk ve temel görevi nedir sorusu böyle bir sorudur. Faiz ile enflasyon arasında ne tür bir bağlantı vardır sorusu da vizede sorulacak sorulardan bir tanesidir. Bu bağlantı hangi yönde akar sorusu da bunu tamamlayan bir sorudur. TL varlıklarla döviz (çoğu kez dolar) varlıklar arasında piyasa aktörlerinin yapacağı seçişte ulusal faiz ne tür rol oynar sorusu küreselleşen dünyada cevaplanması gereken temel bir sorudur. Dünya ekonomisinin mevcut koşullarında temkinli bir faiz politikası mı yoksa önden doldurmalı, atak bir politika mı seçilmelidir sorusu da sorular arsında yer alır. Türkiye ekonomisinin bu günkü durumunda para politikası uygulamasında faiz koridoru türünde görece karmaşık bir uygulamayı sürdürmek mi doğru olur, yoksa eskiye görece daha basit ve tek faizli politikaya mı dönülmelidir sorusu da bizim için uygundur ve bu da sorulara eklenebilir. Bunlar yeni başkanın ilk vize sınavında soru kağıdında yer alacak sorulardan bazılarıdır. Sorulara verilecek yanıtlara göre para otoritesi ile siyasi otorite arasındaki ilişkilerin rengi belli olacaktır.
Aslında bugünün dünyasında geniş kabul gören iktisat anlayışına göre bu sorulara verilebilecek ilk cevaplar görece basit ve doğrudandır. Örneğin, Merkez Bankası’nın ilk ve temel görevi enflasyonun düşürülmesi ve düşük düzeyde tutulmasıdır türünde bir cevap, bugünkü iktisat öğretisinin benimsediği yaklaşıma uygundur. Bu temel göreve büyüme vb gibi görevler ekleyen ülkeler de vardır. Ancak, yüksek hızda ve kronikleşmiş enflasyonun süregeldiği ekonomilerde sorunun tek bir cevabı vardır. Merkez Bankası enflasyonu düşürmekle yükümlüdür.
Faiz ile fiyat hareketleri arasındaki bağ da para yönetimi açısından önemli bir sorudur. Günümüzün egemen iktisat mantığı, faizle fiyatlar (enflasyon) arasında doğrudan ve ters yönlü bir ilişki öngörür. Buna göre, yüksek enflasyon ortamında para yöneticileri faizi yükseltmek ya da yüksek düzeyde tutmak durumundadır. Yüksek faiz tüketim ve yatırım harcamalarını caydırarak fiyatlar üzerindeki enflasyonist baskıyı azaltır. TL ve döviz varlıkları arasındaki seçiş bunların taşıdıkları riske ve getirisinin (faiz) ne düzeyde olduğuna bağlı olarak yapılır. Örneğin, TL varlıkların riski yüksekse getirisinin (faiz) de yüksek olması gerekir. Aksi durumda döviz varlıklara (çoğu kez dolar) kaçış olur. Bu döviz kurunu yukarıya iter, ulusal paraya değer kaybettirir, döviz rezervlerinde erime olur. Bu mekanizmanın iyi bilinmesi sınav açısından önemlidir. Dünya ekonomisi belirsizliklerin yoğun, risklerin yüksek, oynaklığın yoğun olduğu bir dönemden geçiyor. Bu koşullarda para otoritesi de dahil aktörler önlerini görmekte zorlanırlar. Dolayısıyla temkinli olmak da doğru bir politika seçişi olur.
Küresel krizin ulusal ekonomileri zorladığı dönemde tek bir faiz yerine değişik işlevleri yerine getirecek şekilde farklılaşmış bir faiz yapısına dayalı para politikası uygulanabilir bir seçenekti. Türkiye ekonomisinde günün koşulları biraz daha rahat davranmaya imkan veren bir yumuşama içindedir. Dolayısıyla karmaşık faiz yapısını basitleştirmek doğru bir tercihtir.
Bunlar Merkez Bankası'nın yeni yönetiminin ilk vizede cevaplamak zorunda kaldığı sorular. Olası cevaplara da işaret ettim. Yeni yönetimin verdiği cevaplar ise toplantı sonrasında yayınlanan basın duyurusunda var. Verilen cevaplar genelde doğru cevaplar. Yeni yönetimin enflasyonu temel görev olarak önemsediği, faizi enflasyonu dizginlemek için kullanmaya devam edeceği, faiz-döviz kuru etkileşimini gözeteceği, genel olarak da temkinli bir politika izleyeceği anlaşılıyor. Bütün bunlar yeni yönetimin iktisadi akıldan çok farklı bir yöne savrulmaya niyetinin olmadığı izlenimini veriyor. Kendi adıma yeni Merkez Bankası Başkanının ilk vize sınavında başarılı olduğu kanısındayım. Umarım gerisi de böyle gelir.