Verimlilik "destek taleplerinden" önce gelmeli

Rüştü BOZKURT
Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ [email protected]

Ülkelerin endüstrileri kolay gelişmiyor. Her öğrenme gibi, endüstriyel üretimi öğrenmenin de bir bedeli vardır. Üretim verimliliğini, dünyada benzerlerinin düzeyine çıkarmanın, sonra da bir adım öne geçmenin bedeli daha yüksek.

Üretim, ulaşım ve iletişim teknolojilerinin iç bütünlüğünden oluşan yeni kurumlar insanları birbirine alabildiğine yaklaştırıyor. Yakınlaşma, aynı zamanda yarışma-rekabet- anlamına geliyor. Rekabetin özünü de "verimlilik düzeyi" belirliyor.

Verimliliği artırmanın bin bir yolu var. O yollardan

birkaçını şöyle sıralayabiliriz:

- Bilinçli arayış: Know- how, teknik yardım ve lisans anlaşmaları

- Dışa ve dünyaya açılarak, gelişmiş ülke rakipleriyle yüzleşme

- Serbest ve adil piyasa koşullarında rekabetin yönlendiriciliği

- Kriz dönemleri ve var olma mücadelesinin öğrettikleri

- Dünya genelindeki eğilimleri gözleyerek "kendini yeniden üretme" anlayışının kurumsallaşması.

CrownCorning anlaşması

Bir işyerini uzun dönemli geleceğini "bilinçli arayışla yönlendirme" konusunda somut örnek arayanlar için Şişecam Dergisi’nin koleksiyonlarında Dr. Şahap Kocatopcu, Remzi Ormancı, Oktay Altınay, Yeşim Kaya, Günay Apak ve Teoman Yenigün’le yapılan söyleşilere göz atmalı.

Şişecam’ın cam ev eşyası üretiminde 1978 yılında yaptığı teknik yardım anlaşması, Türkiye’ nin "ithal ikameci politikaları" bütün hızıyla uyguladığı bir döneme rastlar. Avustralya’daki Crown Corning’le yapılan teknik yardım anlaşması, dünya genelindeki eğilimleri ile ülke içindeki sistemin hiç de birbirlerine örtüşmediği bir aşamada yapılmıştır. Anlaşma, yöneticilerin "erken uyarı mantığına" sahip olduklarının, orta ve uzun dönemli geleceği doğu öngördüklerinin anlamlı bir örneği, abidesi gibidir. Genel Müdür Dr. Şahap Kocatopcu’ nun gerçekten vizyoner biri olduğunun da çok canlı kanıtıdır.

Şişecam’ da cam ev eşyası üretiminde "bileşenlere", "yurtdışı ve yurtiçi bağlamlara" ve "pazar yaklaşımlarına" bakış, anılan anlaşma ile tam bir devrim yaşamıştır. Söz konusu anlaşmayı bir "milat" olarak niteleyenlerin abartılı düşündüklerine inanmam; gerçeğin ta kendisi olduğunu düşünürüm.

Söylediklerimin altının ne kadar dolu olduğunu "derinliğine anlamak" isteyenler; 1978 yılı öncesindeki "yönetim anlayışı", "ürün kalitesi", "maliyet yapısı" ile sonrasını karşılaştırırlarsa, "yaratılan

farkı" çok net biçimde görebileceklerdir. 

Bir kuruluşun dışa ve dünyaya açık duruşunun olumlu katkıları üzerinde çalışanlar, anılan teknik yardım anlaşmasının birinci el tanıkları sağken, ciddi bir doktora tezi ortaya koyabilirler.

Dışa açık ekonomi politikalarının yarattığı "rekabet koşulları", 1980’lı yıllardan sonra "verimlik artışında bilinçli arayışı" hızlandırdı. Bugün bırakınız dünyaya ve dışa açık işyerlerini, küçük ve orta ölçek işyerleri yönetimlerinin çoğunluğu, bilinçli verimlilik arayışlarına sahip olmadan varlığı korumanın imkânsızlığını kavramış durumda.

Bir yerden başlamalıyız

"Verimlilik kalitesini" ölçmek güçtür. Çünkü sadece işyeri yönetenlerin değiştirebileceği faktörlere bağımlı bir olgu değildir. Verimlilik, uluslararası sistemin ve ülkelerin kendine özgü koşulların yarattığı "kontrol dışı değişkenlere" bağımlığın belirlediği bir olgu haline geldi.

Yapmak istediğimiz çağrı çok net: Eğer, işyerinizde, henüz ortaya çıkmamış sorunları çözmeye yönelik, orta ve uzun dönemli "verimlilik analizleri " yapılmıyorsa; analiz sonuçlarını "olumluya dönüştürecek öngörü ve önlemler" kağıt üstüne dökülmüyorsu, verimlilik hedefleri tüm çalışanlar tarafından içselleştirilmiyorsa; orada "iyi yönetim" yapılmadığı iddiaları haklılık kazanır.

İşyerimizde "bilinçli verimlilik yönetimi" istiyorsak; kaydetmeye, ölçmeye, karşılaştırma metotları geliştirmeye, analiz etmeye, bulgulara göre öngörme ve önlem alma disiplinini yaratmaya bir

yerden başlamalıyız... Geçmiş örneklerden dersler almalıyız ki, tarih bilincimiz gelişsin; ekonomi bilincimizi besleyecek birikimler sunsun. İşyerleri yönetimlerinin gelişmişliğini şu kriterle ölçebiliriz: Girişimciler ve onların sivil inisiyatiflerinin taleplerinin ne kadarı "kolektif kaynaklardan" destek istiyor; ne kadarı "bilinçli verimlilik artırıcı yöntemleri" geliştirmeye odaklanıyor? Metot arayanlar geleceğin işyerleridir; kolektif kaynak odaklı talepleri olanlar ise geleceği olmayanlar...

Not: Üniversiteyi bitirdiği günden bugün Şişecam’da çalışan, kurumun "demirbaşı" olan Planlamadan Sorumlu Genel Müdür Yardımcı Mehmet Kara kendi isteğiyle emekliye ayrıldı. Kendisine yeni yaşamında başarılar diliyorum. Uzun yılların, çok önemli sırlarını paylaştığımız bir kurum dinozorunun sessiz sedasız köşesine çekilmesi beni hüzünlendirir; gerçekten hüzünlüyüm...

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar