Verimli bir haftanın ardından notlar
Hafta sonundan bu güne kritik günler yaşandı ve piyasalarda da fiyatlandı. G-20 ticaret görüşmelerine çok fazla değinmek istemiyorum zira muhtemelen her türlü görüşü okudunuz. Trump’ın henüz gümrük vergisi koymadığı Çin ithalatının ağırlıklı tüketici malları olduğunu düşünürsek son derece mantıklı ve stratejik bir adım attığını da söyleyebiliriz. Seçime girmek üzere olan bir Başkan tabanına yüksek tüketici fiyatları vaat etmek istemez. Ekonomisi net bir şekilde yavaşlayan Çin’in de masayı devirmek için bir nedeni yoktu. Bu nedenle imzalanan ateşkes kısa vadede olumlu olsa da asıl kavganın Huawei ve teknoloji üzerinden veri toplama için verildiği göz önüne alınırsa kalıcı bir barışı zor görüyorum.
Ancak bu haberin gölgesinde kalan bir gelişme daha vardı ki aslında 20! yıldır bekleniyordu. Latin Amerika ticaret bloku Mercosur ve AB nihayet bir anlaşmaya vardı. Anlaşmanın milli hükümetler tarafından da onaylanması gerekiyor ancak işin zor bölümü geride kaldı diyebiliriz. Brezilya ve Arjantin gibi ülkeler için olumlu bir gelişme.
Diğer bir önemli haber AB’nin İran’la ticaretinde kullanmak üzere oluşturulan “Instex” adlı sistemin hayata geçirildiğinin açıklanması oldu. Kısaca sistemi anlatmam gerekirse: ABD’nin İran ile olan nükleer faaliyeti sınırlayan anlaşmadan geri çekilmesi ve yeniden yaptırımları başlatması üzerine İngiltere, Almanya ve Fransa bir çözüm arayışına girdi. Bildiğiniz üzere nükleer anlaşma hala ABD’siz de olsa diğer ülkeler ve İran arasında (şimdilik) yürürlükte. Bu 3 ülke daha önce kriz sırasında duyduğumuz bir yapıyı devreye soktu, bir SPV, 3 ülke arasında ABD alerjisi en yüksek olan Fransa’da kurulu bir şirket. Fıkraya uygun olarak Almanlar yönetiyor, İngilizler denetliyor. Çalışma sistemi şu şekilde: Bir Alman şirketi İran’dan petrol alırken yine bir başka Alman şirketi (veya Fransız veya İngiliz) İran’a makine satıyor veya tam tersi. Bu durumda İran’ı hiç sistem içine sokmadan netleşmek mümkün, İki Alman şirket veya 2 Avrupalı şirket kendi arasından para transferini yaparken İranlı makine alıcısı da devletin petrol şirketi ile netleşecek. Petrol söz konusu olmayabilir, ilk başta insani yardım bazlı ürünler, ilaç ve tıbbi ekipman, tarım ürünleri vs gibi ambargo dışında kalan kalemler gözetiliyor. Ama elbette İran için petrol olmazsa olmaz bir konu.
Fikir güzel olsa da 1- Büyük şirketler ABD’nin gözünün içine bakarak bu işe giremeyeceğinden sınırlı etkisi olacak 2- Türkiye örneğine bakarsak toplam ticaretimizi 9.324.865 (000$) görüyorum, bunun 6.931.257’lık kısmı ithalat 2.393.608’lık kısmı ile ihracat. Yani denge kurmak zor olacak. 3- Bu ülkelerin başka ülkeleri Instex sistemine dahil etmek isteyip istemediklerini bilmiyoruz. 4- Çin ABD ticaret görüşmeleri sürerken Çin gibi ABD’nin ambargolarına direnci yüksek bir ülke bile bu tip bir operasyona dahil olmayı tercih etmeyebilir. Kısacası en azından kısa vadede ABD’nin ambargosu İran üzerinde etkili olmaya devam edecektir.
Ve son olarak IMF Başkanı Lagarde’ın ECB’nin yeni başkanı olarak seçilmesine (onay alması yüksek ihtimal) değinmek gerekiyor. Aslında Bundensbank ekolünden bir ismin yeni başkan olmaması bile kendi başına güvercin bir gelişme. Lagarde konusunda genel görüş: 'güvercin bir isim, para politikasında uzman değil' (2 ana MB Başkanı da avukat kökenli olmuş oldu) bu nedenle ECB ekibi ile daha yakın çalışır ve “söz dinler" şeklinde. Yeni baş ekonomist Philip Lane’in de genel görüşlerinin güvercin olduğunu not etmeliyim. Lagarde’ın politikacı geçmişi ECB Başkanı olarak farklı ihtiyaçlara sahip üye ülkelerle muhatap olduğunda işine yarayacaktır. Ancak çok zor bir dönemde başa geçiyor ve krizi engelleyecek enstrümanlara da sahip değil. Son bir not, IMF başkanlığı için BOE Başkanı Carney’in adı geçse de bir Alman’ın seçilmesine şaşırmam.