Verim

Ferit Barış PARLAK
Ferit Barış PARLAK AYRINTI [email protected]

 

 

Önümüzdeki günlerde, Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün kontrolündeki yüzde 58.51 oranındaki VakıfBank hissenin Hazine Müsteşarlığı'na devri yapılacak.
Bu devirle banka, sermaye ve hukuki yapısını yabancı yatırımcıya daha kolay anlatılabilecek.
Sonra bankanın halka açıklık oranı artırılacak.
Adına, "VakıfBank özelleştiriliyor" denilebilecek sürecin sonunda, yaklaşık 5 milyar liralık bir gelir elde edilecek.
Bu gelir, mevcut kamu personelinin 2012'de 77 milyar lirayı aşacak yıllık maaşının yüzde 7'sine denk gelmiş olacak. 
***
Yanlış duymadınız...
2006 yılında memur maaşı toplamı 31 milyar lirayken...
2012 yılında memur maaşı toplamı 77 milyar lirayı aşacak.
***
Önceki yazılarımızda:
"İşsizliğin azalmasında, memur sayısındaki artışın rolü büyük" demiştik...
"Çalıştığı kuruma, sadece maaş almak için gidenlerin sayısı, bakanlıklar ve kamu kurumlarındaki yeniden yapılanma nedeniyle son 2 yılda 10'a katlandı" demiştik...
"Zaten verimsiz olan kamu, 'bankamatik personel' sayesinde daha da verimsizleşiyor/verimsizleştiriliyor" demiştik.
"Bu politika üretime de zarar veriyor; reel sektör bu politikaların dolaylı yansıması nedeniyle işçi bulamıyor" demiştik.
Ve, "Bu politika doğrudan ve dolaylı olarak bütçeyi vuracak" demiştik.
Ve, "Bu nedenle yeni vergi artışları/zamlar/özelleştirmeler gündeme gelecek" demiştik.
Ve, "Bu zamlar üretimi vuracak" demiştik...
Gerçekleşti.
***
Çapı giderek büyüyebilecek, sonu hayırlı olmayan bir döngüdür bu.
Üretimdeki düşüş, istihdamı da düşürecek.
Vergi gelirlerini de.
Sonuçta, bütçe dengesi için yeni özelleştirmeler/zamlar gündeme gelecek.
***
Kamu böyle. Özel sektör farklı mı?
"Müşavir çalıştırma zorunluluğundan/müşavire yer tahsisinden, işçi/usta çalıştırmaya, üretim yapmaya yerimiz kalmadı!" diyen üreticilerin sayısı arttı.
***
Çalışıp üretmeyince, 'boş zaman' da çok olacak.
O boş zamanlarımız 'laflarla' dolacak.
Mesela...
"Dikkatli gitmeliyiz."
"Emin adımlarla yürümeliyiz."
"Temkinli olmalıyız."
"Ekonomiyi dengeli tutmak durumundayız."
"Uçak havalanmak için piste yanaştı."
"Uçak pistte."
"Uçak kalkış için burnunu kaldırdı."
"Uçak yumuşak bir şekilde indi."
"Karadan devam etmeliyiz."
"Karada yavaş gidersek, fren yaparsak, balatalar zarar görür."
"Karadan hızlı da gidilebilir"...
***
Sadece 21'inci yüzyıl Türkiye'sinin tematiği değil bu...
Dört başı mamur ekonomik politikalar hiçbir zaman olmadı.
Sistem de ona müsaade etmedi.
Hangi sistem?
Siyasete bağımlılığı zorunlu kılma sistemi!
Hastanede yatak, yurtlarda oda bulabilmek ve tayin-terfi için seçiyoruz ya vekili! (Milletvekili arkadaşlarımın 'milletvekili' tarifidir.)
Bu konuda atılacak çok küçük adımlarla, alınacak çok basit kararlarla öyle büyük kazanımlar sağlanabilir ki...
Örnek mi?
Sadece 'yatak' sorunu çözüldü diyelim...
Ne mi olur?
Milletvekillerinin, hastanede yatak aramak için 5'er bin lira maaşlı 3 danışmanı olmaz!
O danışmanların '1 aylık' maliyetiyle 100 bin yatak alınabilir.
Yatak fazlası nedeniyle hastaneler daha fazla hizmete, daha fazla gelire, daha fazla yatırıma yönelebilir.
Bu yolla bütün kamuya örnek olunabilir.
İşte o zaman, 'verimsiz kamu personeli' de dahil herkes, katma değer oluşturabileceği gerçekçi işlerde çalışmak zorunda kalır.
Ve o zaman, gazete ilanlarıyla eleman arayan turizmci, tekstilci, madenci, makineci, inşaatçı belki daha kolay eleman bulabilir, daha kolay yatırım yapabilir.
Uzun lafın kısası: Boşalan kasa laflarla, zamlarla, özelleştirmeyle, verimsiz kamu elemanlarının götürüsüyle değil verimli çalışanların getirisiyle doldurulabilir...

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Refleks 26 Ağustos 2024
“Durduk yere” mi oldu? 21 Ağustos 2024