Veriler, haberler, beklentiler baş döndürüyor…
UZMAN GÖRÜŞÜ / Serhan YENİGÜN / FİNANSİNVEST
Piyasalar son dönemin en volatil günlerini yaşıyor. Neredeyse iki yıldır sadece ABD kaynaklı veri ve haber akışını baz alarak genel eğilimlerini belirleyen yatırımcılar, son dönemde Avrupa ve Asya kaynaklı gelişmelere de fazlasıyla odaklanmak zorunda kalıyor. ABD'de bilançolar ve makro göstergelerin karışık seyri sürerken, Avrupa'da da bazı sorunlu bölge ülkelerine ilişkin haber akışları son dönemin moda konuları arasında. Asya'da ise Çin'de açıklanan güçlü büyüme verileri bir yandan iyimserlik getirirken, faiz oranlarında artışa gidileceğinin duyurulması ise moral bozdu. Yurtdışındaki gelişmelerden fırsat bulup da Türkiye spesifik beklentilere baktığımızda ise, IMF odaklı bulanık haber trafiğinin hala önemli bir parametre olarak TL cinsi varlıkları etki altında tuttuğunu görüyoruz. Buna ek olarak Fitch ve Moody's ile başlayan not artırım furyasına S&P'nin de (Standard & Poor's) katılması bekleniyor. Gün aşırı yeni söylenti ve spekülasyonların döndüğü iç piyasalarımızda, IMF senaryoları ile de birleştirildiğinde S&P'nin iki kademe birden not artırımına gidebileceği sonuçlarına varan bir kesim de var. Türkiye'nin makro dengelerine, borç ve bütçe yapısına baktığımızda kredi notumuzun bizden daha karamsar tablolar çizen bir çok ülkenin altında kalmasının adil olmadığını düşünüyoruz. Bu nedenle, yakın vadede S&P'den de not artırımı gelme olasılığını yüksek buluyoruz.
İç içe geçmiş görülen bütün bu gündem başlıkları, veriler ve beklentiler yakın vadenin yatırımcı ajandasında önemli bir yer tutmayı sürdürecek. Bu nedenle, önümüzdeki dönemin bir süredir görülmeyen yüksek bir volatiliteye işaret etmesini bekliyoruz. Bu süre zarfında, yüksek risk amayı tolere edemeyen muhafazakar yatırımcıların birikimlerini mümkün olan en güvenli enstrümanlarda tutmaları gerekiyor. Ancak, kısa vadeli fırsatları getiriye çevirmeyi hedefleyen ve biraz daha risk-sever yatırımcılar için önümüzdeki günler bulunmaz fırsatlar sunabilir. Biraz daha orta-uzun vadeli bakıp genel resmi görmeye çalıştığımızda ise, 2010 yılının ekonomilerin büyümeye geçiş yılı olarak fiyatlanacağını düşünüyoruz. Bu dönemde, tüketim ve talep dengelerinin 2008 ve 2009'a göre daha iyi noktalara gelmesi, ticari aktivitelerin rayına oturması ve ekonominin çarklarının sağlıklı bir şekilde yeniden dönmeye başlaması küresel risk iştahının da destek bulmasını sağlayacaktır. Ancak, bu coşkunun 2009 Martı'ndan sonra hakim olan krizden çıkış coşkusu yanında sönük kalacağını şimdiden söyleyebiliriz.