Vergiye selam büyümeye devam…
Küresel piyasalarda Trump sonrası ikinci reflasyon senaryosu fiyatlanmaya başladı. Cumhuriyetçilerin kurumlar vergisinin yüzde 35’ten yüzde 20’ye, gelir vergisinin üst diliminin yüzde 39,6’dan yüzde 35’e indirme önerisi sonrasında piyasalar doların güçlendiği, tahvilin zayıfladığı, Wall Street’in yükseldiği bir dünyayı fiyatlamaya başladı.
Trump II senaryosu karşısında gelişmekte olan piyasaların tepkisi Trump I döneminden farklı değil. Güçlü dolar ve yükselen ABD faizleri gelişmekte olan ülke paralarından başlayarak, yerel para tahvillere ve hisse senetlerine yayılan satışlara neden oldu.
ABD enflasyonunun düşük büyümenin yavaş olduğu baz senaryomuzu koruyoruz. Vergi oranlarının düşürülmesine rağmen önümüzdeki on yılda bütçe açığındaki toplam artışı 1,5 trilyon dolar ile sınırlayan bir programın büyümeye ilave katkısının yüzde 0,1 civarında olması bekleniyor.
Söz konusu büyüme artışı küresel sermayenin gelişmekte olan ekonomilerden çıkıp yeniden ABD ekonomisine yönelmesi için yeterli değil. Ancak kurumlar vergisinin yüzde 20’ye indirilmesi yurtdışındaki iştiraklerde tutulan karın merkeze getirilmesini sağlayabilir. Büyük çoğunluğu dolar bazında olsa da bu kaynağın ABD’ye geri dönmesi gelişmekte olan piyasalarda dolar talebinin ve faizlerin yükselmesine neden olabilir.
Gelişmekte olan varlıkların 2017 yılından beri yükselmesini sağlayan ana dinamiklerde bir değişiklik yok. İç talebin ve küresel büyümenin desteğini arkasına alan gelişmekte olan şirketlerinin karlılığı güçleniyor. Hızlı büyüme ve makul değerlemeler küresel sermayenin gelişmekte olan piyasalara yönelmesini destekliyor.
Ancak beklentilerin üzerinde gelen Ağustos enflasyonu, Trump’ın vergi paketi ve Fed başkanları tarafından yapılan görece şahin açıklamalar sonrası piyasa fiyatlamalarının gelişmekte olan piyasalar aleyhine değiştiğini kabul etmek lazım.
Orta vadede küresel büyüme ve ticaretin güçlenmesi gelişmekte olan piyasaları desteklese de kısa vadede Trump ticareti ve Fed açıklamaları ile güçlenen dolar ve yükselen faizler gelişmekte olan piyasaları baskılayabilir.
Geçen hafta açıklanan Orta Vadeli Programa bütçe açığını artırmadan yüksek büyüme hedeflerini tutturmak için motorlu taşıt vergilerine yapılan yüzde 60 civarında zam ve finans sektörü kurumlar vergisinin yüzde 20’den yüzde 22’ye yükseltilmesi damga vurdu. Cumhuriyetçi ABD yönetimi büyümeyi artırmak için vergileri indirirken Türkiye’de otomotiv ve finans sektöründen alınan vergilerin artırılması iki ülke arasındaki yönetim anlayışı farklılığının ne kadar derin olduğunu gösteriyor.
Vergi şokunu ve Kürt referandumunu geride bırakan Borsa İstanbul ucuz değerlemelerin de desteğiyle toparlanmaya çalışabilir. Eylül ayında MSCI Türkiye gelişmekte olan piyasaların yüzde 10 gerisinde kaldı. Sanayi hisselerine göre fiyatı 2003 seviyelerine yaklaşan banka hisselerindeki toparlanma daha belirgin olabilir.
Ancak gelişmekte olan piyasalarda aşağı yönlü eğilim terse dönmeden Türkiye varlıklarındaki yükselişin kalıcı olması zor gözüküyor.
Küresel risk iştahına duyarlı Türkiye varlıkları küresel satış dalgasından payına düşeni fazlasıyla aldı. MSCI Türkiye yüzde 3,4 gerileyerek Eylül başından beri kaybını yüzde 11’e taşıdı. Borsa İstanbul’daki sert satışlarda ekonomi yönetiminin büyümeyi finanse etmek için finans sektörüne uygulanan kurumlar vergisini yüzde 20’den yüzde 22’ye çıkarması etkili oldu. Kaderin cilvesi ABD’nin büyümeyi artırmak için vergileri indirmesi ile Türkiye’nin finans sektörü üzerindeki vergileri artırması aynı güne denk geldi.
Son günlerdeki sert satışlar sonrasında gelişmekte olan piyasalara göre yüzde 38’e çıkan iskonto nedeniyle Borsa İstanbul’da bugün cılız tepki alışları görebiliriz. Ancak eğer öngördüğümüz gibi küresel piyasalarda Trump II senaryosu fiyatlanıyorsa gelişmekte olan borsalarda kısa vadede yön aşağı olacak. Bu senaryoda, yüksek betalı Borsa İstanbul için ilk ciddi destek 100.000 seviyesinde.