Vergisel şeffaflıkta gerçek faydalanıcı gündemi

Doç. Dr. Ayhan Selçuk ÖZGENÇ
Doç. Dr. Ayhan Selçuk ÖZGENÇ [email protected]

Şeffaflık meselesi vergisel konularda çok yön­lü biçimde tartışılmaktadır. Bu yönde yapı­lan tartışmalar açısından özellikle gerçek fayda­lanıcı kavramı son yıllarda oldukça önem kazan­mıştır. OECD’nin Temmuz ayında yayınladığı son rapor*, konuyla ilgili güncel durumun bir değerlendirmesini yapmaktadır.

Konun önemi

Vergi kaçakçılığı, yolsuzluk, kara para akla­ma ve diğer yasadışı finansal akış faaliyetleri teknik olarak şeffaf olmayan mülkiyet hakları­nın arkasına gizlenebilir niteliktedir. Şirketler, vakıflar, ortaklıklar, trustlar ve benzer kuruluş­lar üzerinden karmaşık ilişki zincirleri kullanı­larak, varlıkları nihai olarak kontrol eden ger­çek faydalanıcıların kimliği belirsiz hale gele­bilmektedir. Bu anonimlik, suistimal edenler bakımından hamiline hisse senetleri, hissedar temsilciler ve yöneticiler, suni ve fiilen var ol­mayan şirketler gibi çeşitli yapıların stratejik biçimde kullanımını daha da artırmaktadır.

G20 üyesi ülkeler, vergi makamlarının ve di­ğer kolluk kuvvetlerinin gerçek faydalanıcıyı belirleme yeteneğinin önemli biçimde sınır­lanması nedeniyle, 2013 yılında konuyla ilgi­li çalışmalar yapmak üzere OECD bünyesinde bulunan Mali Eylem Görev Grubu’na bir çağrı­da bulunmuşlardır. O günden bu yana, yapılan çalışmalar ülkemiz dahil çoğu ülke mevzuatına girmiş durumdadır.

Gerçek faydalanıcı tanımı

Mali Eylem Görev Grubu, gerçek faydalanı­cıyı; “Bir müşteriyi nihai olarak sahipliğinde ya da kontrolünde bulunduran gerçek kişi ve/ve­ya hesabına işlem yürütülen gerçek kişi” olarak tanımlamıştır.

Akran değerlendirmesi

Mali Eylem Görev Grubu ve OECD tarafın­dan geliştirilen kuralların ülkeler tarafından na­sıl uygulandığının değerlendirilmesinin önemli olması nedeniyle ülkelerin değerlendirmeye ta­bi tutulduğu bir akran değerlendirme süreci ön­görülmüştür.

Bu değerlendirme sonuçları, banka hesapla­rına ilişkin gerçek faydalanıcı bilgileri açısın­dan tatmin edici bulunmuştur. Ancak, tüzel ki­şilerin gerçek faydalanıcısı ve Talep Üzerine Bilgi Değişimi Standardı kapsamındaki düzen­lemelerle ilgili olarak, bugüne kadar değerlen­dirilen 112 ülkenin yaklaşık %50'sinin ulusal mevzuatlarında gerçek faydalanıcı tespitlerine ilişkin ciddi eksiklikler bulunmaktadır. Karşı­laşılan eksiklikler temel olarak eksik mevzuat, denetim ve yaptırım eksikliğinden kaynaklan­maktadır.

Akran değerlendirmeleri, sağlam bir sistemin temel unsurlarının (i) gerçek faydalanıcı tespiti için çok yönlü bir yaklaşım gerektiren daha güç­lü bir mevzuat, (ii) doğru, yeterli ve güncel bilgi­lerin kullanılabilirliğini sağlamak için etkili de­netim ve yaptırım ve (iii) bilgi alışverişinde hem yerel hem de uluslararası düzeyde geliştirilmiş iş birliği olduğunu göstermiştir.

Tüm eksikliklerine karşın, gerçek faydalanıcı­ya ilişkin temel çerçevelerin ülkeler bakımından o veya bu şekilde kullanıldığını da tespit etmek gereklidir.

Mevzuatımızda durum

Ülkemiz mevzuatında mesele, vergisel yö­nüyle 529 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ve 145 Nolu Vergi Usul Kanunu Sirkü­lerinde ele alınmaktadır. Ayrıca 5549 sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkın­da Kanun ve buna bağlı mevzuat da konuyla ilgili düzenlemeler içermektedir.

5549 Sayılı Kanun’un 2. maddesinde yapılan değişiklikle avukatlar, taşınmaz alım satımı, sı­nırlı ayni hak kurulması ve kaldırılması, şirket, vakıf ve dernek kurulması, birleştirilmesi ile bunların idaresi, devredilmesi ve tasfiyesi işle­rine ilişkin finansal işlemlerin gerçekleştirilme­si, banka, menkul kıymet ve her türlü hesaplar ile bu hesaplarda yer alan varlıkların idaresi iş­leriyle sınırlı olmak üzere bilgi vermek bakımın­dan yükümlü kılınmıştı. Ancak bu düzenleme, Anayasa Mahkemesi tarafından “ …avukatlık mesleğinin önemi ve adalet hizmetindeki rolü karşısında mesleklerinin icrası noktasında ser­best avukatlara katlanamayacakları bir külfet yüklemekte olup kuralla özel hayata saygı hak­kına getirilen sınırlamanın orantılı ve demok­ratik toplum düzeninin gereklerine uygun olma­dığı anlaşılmıştır” gerekçesi ile Anayasa’nın 13. ve 20. maddelerine yapılan atıfla iptal edilmiştir. (RG:03/04/2024, S:32509)

Gerçek faydalanıcıya ilişkin uluslararası dü­zenlemeler oldukça önemli ve haklı bir sebebe dayansa da, tespiti sürecindeki uygulamaların hukuka uygun olması gereği tartışmasızdır. Bu tartışmaya sınırlı bir yönüyle Anayasa Mahke­mesi’nin verdiği cevap oldukça önemlidir.

*OECD (2024), Beneficial Ownership and Tax Transparency – Implementation and Remaining Challenges: OECD and Global Forum Report to G20 Finance Ministers and Central Bank Gover­nors, OECD Publishing, Paris.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar