Vergide yaygın ihtilaf konuları (Zayi olan mallarda KDV indirimi)
Vergide yaygın ihtilaf konularına geçen hafta yayımlanan makale ile başlamıştım. Aynı konuya, zayi olan mallarda KDV indirimiyle devam ediyoruz.
Yasal düzenleme ve gerekçesi nedir?
KDV Kanunu, bazı tabii afetlerden kaynaklananlar hariç, zayi olan mallara ait katma değer vergisinin indirimini yasaklamaktadır.
Bu düzenleme esas olarak iki gerekçeyle yapılmıştır.
Birincisi KDV işleyiş mekanizması ve teorisinden kaynaklanmaktadır. KDV indirimi, malın satışı sırasında mala eklenen değerin vergileneceği düşüncesine dayanmaktadır. Zayi olan mallar için artık yaratılan katma değer olamayacağından, indirime izin verilmemektedir.
İkinci gerekçe, konunun kötüye kullanıma açık olmasıdır.
Sorun nedir?
Yukarıda belirtilen düzenleme ve düzenlemenin gerekçeleri anlaşılabilir ve kabul edilebilir. Buraya kadar sorun da yoktur.
Sorun, miadının dolması veya ticari başka nedenlerle ve tamamen olağan ticari yaşamın gerekleri çerçevesinde imha edilen malların zayi olan mal olup olmadığı ve dolayısıyla bu mallar nedeniyle yüklenilen KDV'nin indirilip indirilemeyeceği noktasında başlamaktadır.
Uygulama yakın zamana kadar nasıl olmuştur?
2010 yılı başına kadar;
Maliye Bakanlığı, usulüne uygun olarak imha edilen malların zayi olmuş sayılmayacağı ve KDV indirimine engel olmadığı şeklinde görüşler vermiş ve bu şekilde uygulama yapmıştır.
Yargı organlarına yansıyan az sayıdaki davada, imha olan malların KDV'sinin indirimine engel görülmemiştir.
Başta Gelir İdaresi'nin yöneticileri ve vergi inceleme elemanları tarafından yazılan sayısız makalede, imha edilen malların zayi olan mal olarak düşünülemeyeceği görüşü savunulmuştur.
Bütün mükellefler bakanlık görüşü doğrultusunda hareket etmiş, mükelleflerin beyannamelerini onaylayan meslek mensupları da bunda kanuna aykırı bir durum görmemiştir.
Sonra ne olmuştur?
Ne olduysa olmuş, 2009 sonunda yayımlanan bir genel tebliğde, imha edilen malların zayi olan mal olduğu ve bu mallar nedeniyle ödenen KDV'nin indirim konusu yapılamayacağı belirtilmiştir.
Bu açıklamanın arkasından vergi daireleri, imha işlemi yapan mükelleflerden, son beş yılın beyannamelerinin düzeltilerek indirilen verginin ödenmesini istemiştir.
Zamanaşımına uğrayan dönemler için; yanlış görüş veren Gelir İdaresi görevlileri, yanlış uygulama yapan vergi dairesi çalışanları ve vergi incelemelerinde tespit etmelerine rağmen eleştiri konusu yapmayan vergi inceleme elemanları hakkında idari bir işlem yapılıp yapılmadığı bilinmemektedir.
Danıştay'ın yeni görüşü nedir?
Genel tebliğde yer alan açıklama, yürütmenin durdurulması talepli olarak iptal davasına konu olmuştur.
Danıştay yürütmenin durdurulması talebini, oyçokluğuyla reddetmiştir. Karar oldukça gerekçeli olarak yazılmış olup, esas olarak yukarıda özetlenen iki gerekçenin (Kötüye kullanıma açık olması ve zayi olan malların katma değer yaratmaması) kararda etkili olduğu anlaşılmaktadır.
Bütün kurumlar ve kişiler yanılmış olabilir mi?
Özetlenen süreç görüldüğünde, öncelikle neden böyle bir genel tebliğ yayımlandığını ve konunun tartışmaya açıldığını anlamak mümkün değildir.
Başta Gelir İdaresi, vergi inceleme elemanları ve yargı organları yıllarca bir işlemi hukuka uygun bulmuşsa artık bu işlem hukuka uygundur. Farklı görüşler olsa dahi konu bizce tartışmaya açık değildir.
Kişisel düşüncemiz nedir?
Bizce uzun yıllar yapılan uygulama, verilen özelgeler, yayımlanan makaleler ve yargı kararları doğrudur. Genel tebliğde yer alan açıklama ve tebliğin yürütmesinin durdurulmasının reddine ilişkin yargı kararı hukuka ve kanuna aykırıdır.
Tebliğe ve yargı kararına dayanak olan iki argüman bizce imha edilen mallar için söz konusu değildir.
Öncelikle usulüne uygun olarak imha edilen mallar için kötüye kullanım söz konusu değildir. İmha Maliye Bakanlığı'nın yetkili takdir komisyonları veya bazı durumlarda ayrıca ilgili mevzuat uyarınca oluşturulan özel resmi komisyonlar huzurunda yapılmaktadır. Dolayısıyla, imha edilen malların işletmeden çekilmiş olabileceğini veya özel ihtiyaçlar için kullanılmış olabileceğini söylemek mümkün değildir.
KDV işleyiş mekanizması ve teorisinden kaynaklanan gerekçeye gelince, bu gerekçe de imha edilen mallar için geçerli değildir.
İmha işlemi, çoğunlukla ticari hayatın normal gerekleri çerçevesinde, olağan nedenlerle, planlı olarak yapılan bir işlemdir.
İmha işleminin en yaygın olarak kullanıldığı ilaç ve otomotiv sektörlerindeki uygulama buna en iyi örnektir.
İlaç sektöründe; her bir ilacın, her bir satış noktasında yeteri kadar bulundurulması ve tüketicinin talebine hazır tutulması, satış durumuna bağlı olarak bunların kullanım süresi içinde satılamayan bir kısmının imha edilmesi gerekmektedir. Ne kadar mükemmel planlanırsa planlansın, bu durumun önüne geçmek olanaklı değildir. Bu şekilde imha edilen malların satışa konu olmaması nedeniyle katma değer yaratmayacağı ve dolayısıyla yüklenilen KDV'nin indirilemeyeceği tezi de doğru değildir. Çünkü imha işlemi ticari hayatın olağan bir sonucudur ve gerçekte imha edilen ilaçlar nedeniyle yaratılan katma değer de vardır. Bu değer, satılan ilaçların bünyesinde oluşmakta ve KDV'ye tabi tutulmaktadır.
Benzer uygulama otomotiv sektöründe de vardır. Üretin her bir model araç, beş-altı yılda bir yenilenmektedir. Yenileme sonrasında artık üretilmeyen model araçlar için de bu araçlar trafikte kalmayıncaya kadar yedek parça bulundurulması gerekmektedir. Ne kadar iyi planlanırsa planlansın, üretimden kaldırılan model araçlar için hazır tutulan yedek parçaların bir kısmının sonradan imha edilmesi gerekmektedir. Araç satışı sırasında, bu durum bilinmektedir ve üzerinden KDV hesaplanan bedel, imha edilecek yedek parça bedelleri de dikkate alınarak belirlenmektedir. Dolayısıyla imha edilen yedek parçalar, ayrıca satışa konu olmasa da katma değer yaratmış ve vergilenmiştir.
Hangi mallar zayi olmuş sayılır?
Zayi olma bizce ticari gereklilik çerçevesinde bilinçli olarak yok edilen mallar için söz konusu değildir.
Olağan ticari hayatın gerekleri kapsamında doğmayan, olağandışı kayıplar için zayi olmadan bahsedilebilir. Bu durum da genellikle; tabii afetler, işletmede meydana gelen yangın ve su basması gibi durumlar, kaza, hırsızlık, dolandırıcılık ve benzeri nedenlerle doğan kayıplardır.
Dikkat edilecek olursa, bu örneklerde;
İşlemler kötüye kullanıma açıktır.
Zayi olan mallar satışa konu olmadığından ve bu malların bedelinin satılan malların bedelinin içinde gizli olduğu söylenemeyeceğinden,
yüklenilen KDV'nin indirilmemesi KDV teorisine de son derece uygundur.
Ne yapılmalı?
Sonuç olarak, Maliye Bakanlığı'nın uzun yıllar benimsediği uygulamaya devam edilmesi, 113 seri no.lu Genel Tebliğ'in ilgili bölümünün yürürlükten kaldırılması gerektiğini düşünüyorum. Danıştay'ın, yürütmeyi durdurma talebini reddeden kararının buna engel olmadığı düşüncesindeyim. Tebliğin değiştirilmemesi durumunda ise Danıştay'ın tebliğin iptali başvurusunu kabul edeceğini umuyorum.
İdarenin, yargının, denetim elemanlarının, bilim adamlarının, meslek mensuplarının ve mükelleflerin; doğru bildiği ve uzun yıllar uyguladığı bir konuya, gün gelip yanlışmış, doğrusu başkaymış, herkes vergi kaçırmış, idare bunu görmemiş, denetim elemanı eleştirmemiş, hadi son beş yılınızı da buna göre düzeltin diyemeyiz.
Aksi halde ne olur?
Hukuk güvenliğinden bahsedilemez. İdarenin görüşü ve yargının kararları doğrultusunda hareket edenlerden, son beş yılın beyannamelerini düzeltmesi istenir. Düzeltsin düzeltmesin, vergisini zamanında ve doğru ödemeyen bu mükellefler, vergi kaçakçısı olarak not edilir. Kayıt dışında olan kayıt dışında mutlu bir şekilde yaşamaya devam eder.
Yeni aflar kaçınılmaz olur. Başarılı bir af uygulaması yapıldı diye mutlu oluruz. Kayıt dışında olan aklanır, kayıtlı olanın dosyasında yer alan vergi kaçakçısı notu orada durmaya devam eder.
Yaygın ihtilaf konuları devam edecek.