Vergide bitmeyen tartışmalar (7)
Vergide yıllardır devam eden, bir türlü netleşmemiş ve tartışılmaya devam edilen konularla ilgili bu yedinci ve son makale. Malum, vergide netleşmemiş daha çok konu var. Olmaya da devam edecek. Ben burada, yüzlerce konu arasından seçtiğim sınırlı sayıdaki konuyu özetlemeye çalıştım.
Son olarak bugün de iki konudan bahsedip, seriyi tamamlıyorum.
Vadeli çeklerde reeskont
Vergi Usul Kanunu, alacak ve borcun senede bağlı olması durumunda, alacak ve borç tutarının bu günkü değerine indirgenmesine yani reeskonta tabi tutulmasına imkân vermektedir.
Hesaplanan reeskont tutarı da gelir ve gider olarak dikkate alınmaktadır.
Uygulamada yaygın olarak kullanılan vadeli çeklerin reeskonta tabi tutulup tutulamayacağı uzun yıllar tartışma konusu olmuştur.
Maliye Bakanlığı öteden beri vadeli çeklerin reeskonta tabi tutulamayacağı görüşünde ısrar etmiş, yargı organları ise farklı dönemlerde farklı kararlar vermiştir. Danıştay'ın farklı kararları olmakla birlikte, daha yakın tarihli Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu'nun kararları sonrasında, vadeli çeklerin reeskonta tabi tutulamayacağı esas olarak benimsenmiştir.
18 Şubat 2009 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan 5838 sayılı Kanun’la, 31.12.2009 tarihine kadar, üzerinde yazılı keşide tarihinden önce çekin ödenmek için muhatap bankaya ibrazının geçersiz olduğu hükme bağlanmış, böylece vadeli çekler bir bakıma senet niteliğine dönüşmüştür.
Daha sonra 20 Aralık 20109 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan 5941 sayılı Kanun’la, vadeli çeklerle ilgili 5838 sayılı Kanun’daki süre 31.12.2011, 3 Şubat 2012 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan 6273 sayılı Kanun’la da 31.12.2017 tarihine kadar uzatılmıştır.
Yukarıda bahsedilen 5838 sayılı Kanun düzenlemesi sonrasında, Gelir İdaresi'nce yayımlanan 41 sayılı Sirkülerde, bu düzenlemeye rağmen vadeli çekin senede dönüşmediği gerekçesiyle reeskona tabi tutulması kabul edilmemiştir.
2002 yılında, 6273 sayılı Kanun’la yapılan düzenleme sonrasında Gelir İdaresi Başkanlığı görüşünü değiştirmiş, yayımladığı 64 sayılı sirkülerde, düzenlemenin artık geçici niteliğini kaybettiği ve gerçek mahiyeti itibariyle çeklerin vergi uygulamaları bakımından artık vadeli olma hususiyetini kazandığı gerekçesiyle vadeli çeklerde reeskont uygulamasının mümkün olduğunu açıklamıştır.
Bu özet aslında bugün yedincisi olan seri makalelerin de bir özeti gibi. Yılların düzenlemesi, farklı yargı kararları, özünde birbiriyle açıkça çelişen (vadeli çekleri iki düzenleme sonrası kabul etmeyen ama üçüncü düzenleme sonrası kabul eden) iki sirküler.
Götürü gider uygulaması
İhracatçılar ve yurt dışı müteahhitlik şirketleri, belgeli giderlerine ek olarak, yurt dışı döviz hâsılatlarının binde beşini geçmemek üzere, götürü gider indirimi yapabilmektedirler.
Bazı ülkelerde belge alma zorluğu nedeniyle, yurt dışında iş yapanlara böyle bir olanak sağlanmıştır. Maliye Bakanlığı, götürü gider hesaplanmasını, harcama yapılması ve işletmenin varlığında bir azalma olması koşuluna bağlamıştır. Maliye Bakanlığı'nca konuyla ilgili olarak yayımlanan Genel Tebliğde yapılan açıklamaya göre; harcama ve ödeme yapılmış, ancak belge alınamamışsa, hâsılatın binde beşi sınırı içinde bu harcama tutarı, götürü gider olarak matrahtan indirilebilecektir.
Yargı organları konuyu aynı şekilde değerlendirmemektedir. Danıştay, götürü gider indirimi için, belgesi temin edilemeyen bir harcamanın mevcut olduğunun ve ödemenin muhasebe kayıtlarına intikal ettiğinin ispatına gerek olmadığı yönünde çok sayıda karar vermiştir.
Tespit edebildiğimiz kadarıyla, 1990’lı yıllardan bugüne kadar çok sayıda Danıştay kararı çıkmıştır. Kararların tamamı da özetlendiği gibidir.
Sonuçta, 20 yıldır var olan bir tebliğ, devam eden tarhiyatlar, tarhiyatları iptal eden Danıştay kararları. Yani sonlanmayan tartışma.
Son söz
Toplam yedi makaleden oluşan bir seri makalede, bazıları 1950 yılından beri uygulanmasına rağmen hala netleşmemiş seçilmiş bazı konuları özetledim.
Başta da söylediğim gibi, bu makale serisini devam ettirmek mümkün. Ancak bu kadar şimdilik yeterli. Bu makalelerde, konuların teknik boyutunu olabildiğince tartışmamaya çalıştım. Sayısız konuda sıklıkla yaşadığımız uygulama ve yorum farklarını, seçtiğim bazı konuların üzerinden tartışmaya çalıştım.
Daha önce de belirttim, farklı görüşlerde olabiliriz, farklı argümanlarla farklı sonuçlara ulaşıyor olabiliriz. Bu seri makalelerin konusu bu değil.
Burada tartışılan konular; bazıları elli yılı aşkın bir süre uygulanan ama bir türlü netleşmeyen, bazıları bir süre sorunsuz uygulandıktan sonra bir sabah açık bir neden de yokken farklı yorumlanabilen, bazıları farklı kamu otoritelerince farklı anlaşılan ve farklı uygulanan konular.
Elbette bütün gri alanları yok etmek, farklı uygulamalara son vermek, basit ve herkesçe anlaşılabilir bir vergi sistemi yapmak mümkün değil. Ancak, bazı konuların netleşmesini zamana bırakmak da çözüm değil. İncelenen örnekler, tartışmalı konuların üzerinden uzun yıllar da geçse kendiliğinden netleşmediğini açıkça gösteriyor.