Vergide bitmeyen tartışmalar (4)

Recep BIYIK
Recep BIYIK VERGİ PORTALI [email protected]

Vergide yıllardır devam eden, bir türlü netleşmemiş ve tartışılmaya devam edilen konulara devam ediyoruz. Bugün bahsedeceğim konularda aslında konunun teknik boyutunun netleşmiş olduğu söylenebilir. Tartışma farklı bir boyutuyla gündemde olmaya devam ediyor.

İmha edilen malların KDV’sinin indirimi konusu

Katma Değer Vergisi Kanunu, bazı tabii afetlerden kaynaklananlar hariç, zayi olan mallara ait katma değer vergisinin indirimini yasaklamaktadır. Bu düzenleme ve düzenlemenin gerekçeleri ilke olarak anlaşılabilir ve kabul edilebilir. Buraya kadar sorun da yoktur. Sorun, miadının dolması veya ticari başka nedenlerle ve tamamen olağan ticari yaşamın gerekleri çerçevesinde imha edilen malların zayi olan mal olup olmadığı ve dolayısıyla bu mallar nedeniyle yüklenilen KDV’nin indirilip indirilemeyeceği noktasında başlamaktadır.

2010 yılı başına kadar;
Maliye Bakanlığı, usulüne uygun olarak imha edilen malların zayi olmuş sayılmayacağı ve KDV indirimine engel olmadığı şeklinde görüşler vermiş ve bu şekilde uygulama yapmıştır.

Yargı organlarına yansıyan az sayıdaki davada, imha olan malların KDV’sinin indirimine engel görülmemiştir.

Başta Gelir İdaresi'nin yöneticileri ve vergi inceleme elemanları tarafından yazılan sayısız makalede, imha edilen malların zayi olan mal olarak düşünülemeyeceği görüşü savunulmuştur.

Bütün mükellefler bakanlık görüşü doğrultusunda hareket etmiş, bunda kanuna aykırı bir durum görmemiştir.

Ne olduysa olmuş, 2009 sonunda bir sabah Resmi Gazete'ye bakanlar yayımlanan bir genel tebliğde, imha edilen malların zayi olan mal olduğu ve bu mallar nedeniyle ödenen KDV’nin indirim konusu yapılamayacağı şeklinde bir açıklama görmüşlerdir.

Bu açıklamanın arkasından vergi daireleri, imha işlemi yapan mükelleflerden, son beş yılın beyannamelerinin düzeltilerek indirilen verginin ödenmesini istemiştir. Ancak, zaman aşımına uğrayan dönemler için; yanlış görüş veren kamu görevlileri, yanlış uygulama yapan vergi dairesi çalışanları ve vergi incelemelerinde tespit etmelerine rağmen eleştiri konusu yapmayan vergi inceleme elemanları hakkında idari bir işlem yapılıp yapılmadığı bilinmemektedir.

Genel tebliğde yer alan açıklama iptal davasına konu olmuş, Danıştay daha önce verilen kararlarının aksine bu defa tebliğde yer alan açıklamayı Kanun’a uygun bulmuştur.
Böylece konu kesinleşmiş ve netleşmiş oldu. Başka bir ifadeyle, kesin ve net olan görüş tam tersine değişti, yeni görüş de yargı kararıyla kesinleşti ve netleşmiş oldu.

Konu netleştiyse, makalenin başlığında belirtilen, bitmeyen tartışma nedir denebilir. İmha edilen malların KDV’si indirilebilir mi tartışması bitmiş olabilir ama her an her şey değişebilir mi, vergide hukuk güvenliği ne kadar vardır tartışması her geçen gün daha da artarak devam etmektedir.
Bu tartışma, her zaman yapılmıştır, yapılmaya da devam edecektir, vergi hukukçularına yabancı değildir. Tartışma bazen geriye yürüyüp yürümediği tartışılan olağanüstü dönemlerin vergileri nedeniyle, bazen kısıtlanan veya ortadan kaldırılan yatırım indirimi hakları nedeniyle yapılmıştı, bir süredir de başta imha edilen malların KDV’si nedeniyle yapılıyor. Ancak öyle tahmin ediyorum ki, hukuk güvenliği konusunda en çok hasar veren uygulama da imha edilen malların KDV’sinin indirimi konusu olmuştur.

Bu makaleyi okuyanlardan bazıları, aslında vergide hukuk güvenliği konusunda da bir tartışma kalmadı diyebilirler. Ben hala iyimserim, tartışmaya devam edelim derim.

Yıl geçtikten sonra KDV indirimi

Katma Değer Vergisi Kanunu yüklenilen KDV’nin indirimini, vergiyi doğuran olayın vuku bulduğu takvim yılı ile sınırlandırmaktadır. Yüklenilen KDV’nin indirebilmesi için, vergiyi doğuran olayın meydana geldiği yılın tarihini taşıyan fatura alınması, faturanın aynı yıl defterlerine kaydedilmesi ve yıl aşmamak üzere indirim hakkının kullanılması gerekmektedir.

Sorumlu sıfatıyla ödenen KDV’de bu çerçevede hesaplanan vergiden indirilmektedir.
Maliye Bakanlığı önce verdiği özelgelerle, sonra da 1995 yılında yayaımladığı bir genel tebliğde yaptığı açıklamayla/düzenlemeyle, sorumlu sıfatıyla beyanın hiç yapılmadığının veya eksik yapıldığının tespiti üzerine bu vergilerin ikmalen veya re'sen tarhedilmesi halinde de tarhedilen vergi aslı indirim konusu yapılabileceğini, indirim, ikmalen veya re'sen tarhedilen vergi aslının vergi dairesine ödenmesi ve ödemenin gerçekleştiği takvim yılı aşılmaması şartıyla kanuni defterlere kaydedildiği dönemde yapılabileceğini kabul etmiştir.

İmha edilen malların KDV’sinin indiriminde yaşanan gelişmenin benzeri burada da yaşanmış, 2012 yılında yayımlanan bir genel tebliğde yapılan düzenlemeyle, 1995 yılında yürürlüğe giren tebliğin ilgili bölümü iptal edilmiştir. Böylece, uzun süre doğru ve Kanuna uygun olan bir uygulama, bir gün kanuna aykırı hale gelmiştir. Bu arada Kanunda bir değişiklik olmadan bu olmuştur. 
2012 yılında ne olmuştur da bu yapılmıştır orası bilinmiyor.

Değerlendirme

Bu makalede, konuların teknik boyutu tartışılmamıştır. Sayısız konuda sıklıkla yaşadığımız bir uygulama şekli, iki örnek üzerinden tartışılmıştır. Farklı görüşlerde olabiliriz, farklı argümanlarla farklı sonuçlara ulaşıyor olabiliriz. Makalenin konusu bu değildir. Vergi hukukçularının bir konuda farklı görüşte olması aslında çok önemli de olmayabilir.

Burada tartışılan konu, 25 yılı aşkın bir süre sorunsuz uygulandıktan sonra bir sabah, bilinen bir gerekçe de yokken, önemli ve büyük bir mükellef kitlesini doğrudan etkileyen bir konuda yorum ve uygulama değiştirilebilir mi konusudur.

Kişisel düşüncem, değiştirilemez. Bu kadar kolaylıkla değiştirilmemelidir. Değiştirilirse, bu durum sisteme ciddi hasar verir. Hiçbir teşvik, hiçbir vergiye gönüllü uyumu artırma çabası, bu hasarı yok edemez diye düşünüyorum.
 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar