Vergi ziyaı cezasında ölçülülük sorunu: Cezanın cezası

Prof. Dr. Ayhan Selçuk ÖZGENÇ
Prof. Dr. Ayhan Selçuk ÖZGENÇ info@dunya.com

Ülkemizde vergi ceza sisteminin cay­dırıcılıktan yoksunluğu başta olmak üzere, temel hukuk ilke ve kurallarına ay­kırılığı meselesi (suçta ve cezada yasallık, eşitlik ilkesi vb.) sistemin uzun soluklu tartışmalarındandır. Tüm tartışmalar ba­kımından vazgeçilmez olan, ideal bir vergi ceza sisteminin suç ve ceza politikası ba­kımından öncelikle adil ve ölçülü olması gereğidir.

Sistemde kapsamlı biçimde yapılan de­ğişikliklerden sonuncusu, 7524 sayılı tor­ba kanun ile yapılmıştır. Kanun koyucu, vergi cezaları bakımından 2024-2026 dö­nemi Orta Vadeli Program hedefleri doğ­rultusunda genel olarak, vergi uyumunun artırılması, kayıt dışılıkla mücadeleye katkı sağlayacak şekilde vergi cezaları­nın artırılması ve bu yol ile vergi adaleti­nin güçlendirilmesi, cezaların ve tahsilat etkinliğinin artırılması amacını benimse­miştir.

Kayıt dışı faaliyet gösterenler…

Vergi Usul Kanunu suç ve ceza siste­minde yapılan bu değişikliklerin her biri ayrıca tartışılabilir olsa da vergi ziyaı ce­zasını özellikle tartışmak gereklidir. Ka­nun ile VUK, m.344 (son)’da yapılan de­ğişiklik özetle “Vergi mükellefiyeti tesis ettirilmeden, vergi dairesinin bilgisi dı­şında ticari, zirai veya mesleki faaliyet­lerde bulunarak vergi ziyaına sebebiyet verilmesi durumunda, vergi ziyaı cezası yüzde elli artırılarak uygulanır. Aynı ver­gi türü ve dönemi için yapılacak sonraki tarhiyatlarda da bu artırılmış ceza uygu­lanır” şeklindedir. Kanunun yürürlük ta­rihi, 02.08.2024’dür.

Madde gerekçesinde, hali hazırda mü­kellefiyet tesis ettirmeyen ve kayıt dışı fa­aliyette bulunanlarla, faal mükellef olup vergilerini eksik ya da geç tahakkuk etti­ren mükellefler için aynı vergi ziyaı ceza­sı oranlarının uygulanmasından hareket­le kayıt dışı faaliyet gösterenler için daha ağır bir yaptırımla vergi kaybının önlen­mesi amaçlanmıştır.

Kanun maddesinin son cümlesini göz ardı ettiğimizde, kanunun yaptığı bu fark­lılaşmanın adil ve ölçülü olduğu düşünü­lebilir. Ancak “Aynı vergi türü ve dönemi için yapılacak sonraki tarhiyatlarda da bu artırılmış ceza uygulanır” şeklindeki iba­re düzenlemenin ölçülülüğü konusunu tartışmalı hale getirmektedir.

Kamusal yüke dönüşebilir

Vergi Usul Kanunu’nun tekerrüre iliş­kin hükümleri uyarınca (m.339), vergi zı­yaına sebebiyet vermekten ceza kesilen ve cezası kesinleşenlere, vergi ziyaı ceza­sında cezanın kesinleştiği tarihi izleyen günden itibaren beşinci yılın isabet etti­ği takvim yılının sonuna kadar, tekrar ce­za kesilmesi durumunda, vergi ziyaı ce­zası yüzde elli artırılmak suretiyle uygu­lanır. Artırım tutarı kesinleşen cezadan (kesinleşen birden fazla ceza olması duru­munda bunlardan tutar itibarıyla en yük­seğinden) fazla olamayacak ve beş yıllık sürenin hesabında, artırıma esas alınan cezaların kesinleşme tarihi dikkate alına­caktır.

Vergi ziyaı cezasının genel tutarı, zi­ya uğratılan verginin bir katıdır. VUK, m.344/son değişikliği ile bu ceza 1.5 katı olarak uygulanacak olası bir tekerrür du­rumunda ise bu tutar üzerinden tekrar ar­tırımlı %50 ceza uygulanacaktır.

Cezalandırmanın amacının caydırıcılık olmasından hareketle, kanun koyucu yak­laşımının yerinde olduğu iddia edilebilir­se de kanun maddesi uygulamasının sonu­cu cezanın cezasına dönüşmektedir. Kayıt dışı çalışan mükelleflerin kayıt içine alın­ması hiç şüphesiz önemli bir gereklilik, dahası anayasal bir görev. Ancak caydırı­cılık unsurunun orantılılık temelinde de­ğerlendirilmesi gerekmektedir.

Bir ön kabul olmamakla birlikte, kayıt dışı çalışan mükelleflerin mali güçleri ba­kımından ödeme güçlerinin yüksek olma­dığı durumlarda söz konusu kanun mad­desi, ihdas amacının tam tersine tahsil edilemeyen bir ceza sorununa ve kamu­sal yüke dönüşebilir. Kanun uygulaması henüz bir yılını doldurmadı ancak kanun bu haliyle, olası bir yapılandırma ve/veya af düzenlemesine dayanak olma niteliğine sahiptir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar