Vergi yargısında gerekçeli karar hakkı
10 Haziran 2015 tarihli Resmi Gazete'de çok önemli olduğunu düşündüğüm bir Anayasa Mahkemesi kararı yayınlandı.
Konu
Başvurucu, ihbarnamelerin iptali istemiyle açtığı davada verilen karar nedeniyle Anayasa’nın 2. maddesinde yer alan “hukuk devleti” ilkesinin, 10. maddesinde yer alan “eşitlik” ilkesinin, 36. maddesinde yer alan “adil yargılanma” hakkının, 40. maddesinde yer alan “etkili bir hukuk yolu sağlanması” hakkının, 73. maddesinde yer alan vergiye ilişkin ilkelerin, 138. maddesinde yer alan mahkeme kararlarının uygulanmasına ilişkin düzenlemenin ve 141. maddesinde yer alan “gerekçeli karar hakkının” ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
Aşağıda kararın bizce oldukça önemli olan, kararın dayanaklarını teşkil eden hukuki değerlendirmelere (tarafımdan sadece başlıklar eklenmek suretiyle) yer verilmiştir.
“ Başvurucunun temel iddiası, yargılama aşamasında ileri sürülen ve esasa etkili hususların karşılanmadığına ilişkin olması nedeniyle başvuru, gerekçeli karar hakkı yönünden incelenmiş ve karara bağlanmıştır.
Hak arama hürriyeti
Anayasa’nın ”Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”
Kararlar gerekçeli olmalı
Anayasa’nın “Duruşmaların açık ve kararların gerekçeli olması” kenar başlıklı 141. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
“Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.”
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi
Sözleşme’nin “Adil yargılanma hakkı” kenar başlıklı 6. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini isteme hakkına sahiptir.”
Yapılan yargılama sırasında tanık dinletme hakkı da dahil olmak üzere delillerin ibrazı ve değerlendirilmesi adil yargılanma hakkının unsurlarından biri olarak görülen silahların eşitliği ilkesi kapsamında kabul edilmekte olup, bu hak ve gerekçeli karar hakkı da makul sürede yargılanma hakkı gibi, adil yargılanma hakkının somut görünümleridir. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında, ilgili hükmü sözleşmenin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle, Sözleşmenin lafzi içeriğinde yer alan ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dahil edilen gerekçeli karar hakkı ve silahların eşitliği ilkesi gibi ilke ve haklara, Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir (B. No:2012/13, s. 38). Ayrıca hakkaniyete uygun yargılamanın bir unsuru olan gerekçeli karar hakkı, Anayasa’nın 141. maddesinin 1. fıkrasında yer verilen “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır” hükmüyle, mahkemelerin uyması gereken bir yükümlülük olarak düzenlenmiştir.
İddiaların cevapsız bırakılması ihlaldir
Mahkeme kararlarının gerekçeli olması adil yargılanma hakkının unsurlarından biri olmakla beraber, bu hak yargılamada ileri sürülen her türlü iddia ve savunmaya ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi şeklinde anlaşılamaz. Bu nedenle gerekçe gösterme zorunluluğunun kapsamı kararın niteliğine göre değişebilir. Bununla birlikte başvurucunun ayrı ve açık bir yanıt verilmesini gerektiren usul ve esasa dair iddialarının cevapsız bırakılmış olması bir hak ihlaline neden olacaktır (B. No: 2013/1213, 4/12/2013, § 26).
Temyize ilişkin kararlarda gerekçe
Kanun yolu mahkemelerince verilen karar gerekçelerinin ayrıntılı olmaması, ilk derece mahkemesi kararlarında yer verilen gerekçelerin onama kararlarında kabul edilmiş olduğu şeklinde yorumlanmakla beraber başvurucuların dile getirmesine rağmen ilk derece mahkemesinin de tartışmadığı esaslı hususlara ilişkin temyiz başvurularıyla başvurucuların usuli haklarının ihlal edildiğine yönelik somut şikayetlerinin temyiz incelemesinde tartışılmaması gerekçeli karar hakkının ihlali olarak görülebilir (B. No:2013/603, 20/2/2014, § 49).
Sonuç
Anayasa Mahkemesi önüne gelen olayda mahkeme aşamasında kararların gerekçelerini yetersiz bulmuş ve gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.
Bu kararın bir dönüm noktası olma özelliği taşıdığını düşünmekteyiz. Talep edildiği halde temyiz aşamasında “duruşma” yapılmadan karar verilmesinin, “tetkik hakimlerinin” değerlendirmelerinin taraflarla paylaşılıp, onların da görüşlerini sunabilme imkanı verilmeden karar veriliyor olmasının da “adil yargılanma” ilkesine aykırılık teşkil ettiğini düşünüyorum.
Mahkemeler davaları hızlı çözümleme gayreti ile adil yargılama arasında bir seçim yapmış görüntüsü yaratmamalıdır.