Vergi Taslağı’na genel bakış
Geçen yazımda vergi mevzuatı ile ilgili bir kanun teklifi taslağından söz etmiş ve bu taslakla getirilmesi düşünülen “Değerli Konut Vergisi”ni irdeleyerek aktarmıştım. Bu yazımda da söz konusu Taslağın içeriğini, ayrıntılı irdelemesini gelecek yazılarıma bırakarak genel olarak aktarmak istiyorum.
Taslakla “Digital Hizmet Vergisi” adı altında yeni vergi daha ihdas edilmektedir. Hemen hemen herkesi ilgilendirecek bu verginin konusu şu şekilde belirlenmiş:
a) Dijital ortamda sunulan her türlü reklam hizmetleri
b) Sesli, görsel veya dijital herhangi bir içeriğin (bilgisayar programları, uygulamalar, müzik, video, oyunlar, oyun içi uygulamalar ve benzerleri dahil) dijital ortamda satışı ile bu içeriklerin dijital ortamda dinlenmesine, izlenmesine, oynanmasına veya elektronik cihazlara kaydedilmesine veya bu cihazlarda kullanılmasına yönelik dijital ortamda sunulan hizmetler,
c) Kullanıcıların birbirleriyle etkileşime geçebilecekleri dijital ortamların sağlanması ve işletilmesi hizmetleri (kullanıcılar arasında bir mal veya hizmetin satılmasına veya satılmasının kolaylaştırılmasına yönelik sunulan hizmetler dahil).
d) Bu hizmetlere yönelik dijital ortamda verilen aracılık hizmetleri.
İlgili vergilendirme döneminde elde edilen hasılat üzerinden %7.5 oranında alınması öngörülen bu verginin mükellefi digital hizmetleri verenler şeklinde belirlenmekle birlikte, söz konusu verginin yansıtılabilir olması nedeniyle neticede taşıyıcısı bu hizmetlerden yararlanan bizler olacaktır.
Taslak Gelir Vergisi Kanunu’nda da önemli değişiklikler öngörüyor.
Ancak taslak metin, tam olarak tedvin tekniğine göre hazırlanmamış bir metin. Örneğin bir maddede Gelir Vergisi Kanunu’nun 103. maddesindeki tarife değiştirilirken, izleyen maddede kanunun 18. maddesinde yapılması öngörülen değişiklik düzenleniyor. Her halde taslak, tasarıya dönüştürülürken bunlar da düzeltilecektir.
Gelir vergisi tarifesi de değişiyor. En düşük oran yine yüzde 15 iken en yüksek oran 1 milyon lirayı aşan gelirler için %45 olarak belirlenmiş durumda. Ancak bu oranlar ve dilimleri, yasama sürecinde büyük ihtimalle gözden geçirilecektir.
Telif kazançları istisnasına sınır getiriliyor. Bu istisna kapsamında elde edilen kazançların 500 bin lirayı aşması halinde, kazanç istisna kapsamında kalıyor. Ancak burada da taslağın gözden geçirilmesi gerekiyor. Çünkü, aşan kısım değil, tamamı vergiye tabi oluyor ki bu da adaletsiz bir sonuç. Öte yandan sınırın geçilmesi halinde, özel bir vergileme düzeni kurulmadığı için, defter tutma, beyanname verme, geçici vergi ödeme vb. tüm yükümlülükler doğacak gibi görünüyor. Örneğin bir yazarın kasım ayında sınırı geçmesi halinde iki ay için mükellef olması gerekebilecek.
Birden fazla işverenden alınan ücretlilerin beyanname verme koşulları karmaşıklaştırılırken, tek işverenden alınan ücretlerin vergilendirilmesinde ücretin 500 bin lirayı aşması halinde yıllık beyanname verme zorunluluğu getiriliyor. Bu beyanname verginin nasıl çıkacağını anlamak mümkün olmamakla birlikte, kanunun 89. maddesindeki indirimler dolayısıyla iade çıkacağı muhakkaktır. Taslak bu suretle yüksek ücreti vergi iadesi ile ödüllendiriyor. Bu kadar yüksek ücret geliri olmama hali ise cezalandırılmış oluyor. Taslağın gerekçesi olmadığı için buradaki mantığı ve sosyal adaleti çözebilmiş değilim.
Öte yandan personele toplu taşıma için ödeme yapılması halinde, ücret istisnası öngörülüyor ki bu husus zaten uzun zamandır bir ihtiyaç olarak vurgulanıyordu.
Vergiye uyumlu mükellef indiriminde belli esneklikler getirilerek uygulama rahatlatılıyor. İndirimin uygulanacağı ve önceki iki yılda beyannameleri süresinde vermiş olma ve vergileri ödemiş olma koşulu kaldırılıyor. İndirimin uygulanacağı tarih itibariyle borçlu olmama yeterli görülüyor. Böylece beyannamesini süresinde vermeyen veya vergisini süresinde ödemeyen de uyumlu mükellef oluyor.
Sporcuların vergilendirilmesinde eleştirilen %15 stopaj oranı, %20’ye çıkıyor. Sporcularının gelirinin 500 bin lirayı aşması halinde yıllık beyanname getirilmesi öngörülüyor.
Kurumlar vergisi oranı ise finans sektöründeki şirketler hariç olmak üzere diğer kurumlar için kademeli olarak düşürülüyor. Oran 2020 yılı için %20 izleyen yıllar için %18 şeklinde belirleniyor. Ancak finans sektörünün eşitlik savı ile konuyu Anayasa Mahkemesi’ne taşıması halinde, Mahkemece eşitliğin sağlanması ihtimali yüksek.
Taşıtların amortisman ve giderleri ile ilgili önemli sınırlamalar var. Onlar da gelecek yazımda.