Vergi tahsilatında etkinlik sorunu
Vergi gelirlerinin sağlıklı şekilde toplanabilmesi için adil ve etkin bir tahsilat sistemi büyük önem taşımaktadır. Vergilerin mükellefler tarafından gönüllü olarak ödenmesi tüm ülke uygulamaları bakımından öncelikli tercih olarak öne çıkmaktadır. Bununla birlikte, sonuç her zaman istenildiği yahut beklenildiği gibi olmayabilmektedir. Bu hallerde ülkelerin, kamu yararından hareketle çeşitli önlemler alma ve bunları uygulamaya koyma zorunluluğu bulunmaktadır.
Adil ve etkin vergi tahsilatı meselesini ele alan yakın tarihli Uluslararası Para Fonu teknik araştırması konuyu geniş ve kapsamlı biçimde incelemektedir. Araştırmada, adil ve etkili bir tahsilat mekanizmasını destekleyecek yasal düzenlemeler hazırlanırken göz önünde bulundurulması gereken temel unsurlara odaklanılmıştır. Raporun dikkat çeken yanı, hali hazırda ülkemiz mevzuatında yer alan çeşitli mekanizmaları önermesidir.
Tahsilata yönelik önlemler
Kamu politikası bakımından, vergi borçlarının tahsiline yönelik güvence ya da zorla tahsil önlemleriyle ilgili yetkilerin tasarımı, çeşitli faktörlerden etkilenmektedir. Bunlar arasında, bir ülkedeki genel alacak tahsil sistemine ilişkin hukuki düzenlemelerin yapısı ve etkinliği, yargı sisteminin bu yetkilerin kullanılmasına gecikmeye neden olmaksızın izin verme kapasitesi, her bir yetkinin niteliği ve mükellef ya da üçüncü kişiler üzerindeki yükü yer alır.
Uygun durumlarda, vergi borçlarına özgü özel yetkiler getirmek yerine, ülkenin mevcut hukuk sistemi içindeki gelişmiş genel borç tahsil hükümlerine dayanmakta tercih edilebilir bir yöntem olabilir. Nihayetinde, bir ülkenin benimseyeceği güvence yahut zorla tahsilat önlemlerinin nihai şekli, o ülkenin kendi hukuk geleneği ve sistemi—anayasa ve diğer ilgili iç hukuk kuralları da dahil olmak üzere—ile siyasi ve idari yapısı ve mali politikaları dikkate alınarak belirlenmelidir.
İdare ve yargı arasındaki yetki dağılımı
Benzer değerlendirmeler, vergi tahsil önlemlerinin uygulanmasında vergi idaresi ile yargı sistemi arasındaki yetki dağılımı bakımından da geçerlidir. Bu dağılım, ülkelere özgü koşullara bağlı olarak değişiklik gösterse de verimli bir idari yapı ile mükellefin zamanında ve yeterli düzeyde korunmasını sağlayacak etkili bir itiraz mekanizması arasında bir denge kurulmalıdır. Tasarım açısından temel hususlar arasında, daha katı önlemler söz konusu olduğunda mahkemelerin daha etkin bir rol üstlenmesi ve vergi idaresinin aldığı önlemlerin yargı denetimine açık olması yer almaktadır.
Koruyucu/önleyici ya da zorla tahsil yöntemleri tasarlanırken, bu yetkilerin kötüye kullanılmasını önleyecek uygun güvencelerin getirilmesi gerekir. Bu tür güvencelerin tasarımında dikkate alınması gereken başlıca hususlar şunlardır:
* Tüm vergi borçları için yeknesak uygulamayı sağlayacak şekilde tercihen ayrı bir vergi usul yasasında toplanmış, tahsil ve takip yetkilerine ilişkin açık bir yasal çerçevenin bulunması;
* Önlemlerin uygulanmasında sağlam bir yönetişim yapısının sağlanması ve takdir yetkisinin kullanımında açık ve şeffaf kriterlerin belirlenmesi;
* Tahsil sürecine ilişkin usuli güvencelerin yasal olarak düzenlenmesi ve mükellefin tahsilata karşı acil başvuru yollarına hızlı erişiminin güvence altına alınması;
* Daha katı önlemlerin aşamalı ve orantılı şekilde uygulanması ve gerekli hallerde yargı denetiminin sağlanması.
Ülkemiz açısından bakıldığında, IMF araştırmasında yer alan politika not ve uygulamalarını kapsayan bir mevzuat (6183 Sayılı Kanun), idari tecrübe ve yargı pratiği olduğunu rahatlıkla tespit edebiliriz. Her ne kadar aksayan yönleri mevcut olsa da Türk hukuku uygulamasının vergi tahsilatına yönelik mekanizmaların uygulanması hususunda önemli bir mesafe kaydetmiş olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.
Hhttps://www.imf.org/en/Publications/Tax-Law-Technical-Note/Issues/2025/03/17/Legislating-for-Fair-and-Effective-Tax-Collection-565223