Vergi “kötü alışkanlıkları” önler mi?
Türkiye’de 2023 yılında, tütün ve alkol mamulleri üzerinden elde edilen özel tüketim vergisi (ÖTV) tutarı, (146.282 + 62.960=) 209 milyar 242 milyon TL olup, 2024 yılında bunun (251.577 + 107.575 =) 359 milyar 152 milyon TL’ye çıkması beklenmekte. Tütün ve alkollü mamul tüketimi üzerinde ÖTV ve katma değer vergisi (KDV) var.
Genel olarak, alkollü ürünlerdeki ÖTV, asgari maktu ÖTV ve alkollü mamulün miktarı ile bazı içecekler bakımından alkol oranı çarpılarak hesaplanır; tütündeki ÖTV ise, ayrı ayrı tütün mamulünün perakende satış fiyatı ve nispi ÖTV ile tütün mamulünün miktarı ve asgari maktu ÖTV çarpılıp, bu çarpımlardan yüksek olanına maktu ÖTV eklenerek hesaplanır.
Ürünün satışı esnasında ÖTV’li toplam tutara ayrıca %20 KDV uygulanır. ÖTV ve KDV, malın toplam satış fiyatı içinde tüketiciye aktarılarak ondan alınır. OECD 2022 verilerine göre, Türkiye, bira hariç alkol mamulleri üzerindeki ÖTV’nin çok yüksek olduğu ülkelerden biri, üstelik karşılaştırma USD üzerinden yapılmasına rağmen.
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), tütünün sağlığa zararlı olduğunu, alkolün zararlı kullanımının ise hastalık, sakatlık ve ölümlere yol açtığını ortaya koymakta. Bu iki keyif verici maddeye bireylerin ilgisi, devletlerin uzunca yıllar bunları lüks tüketim maddesi ve cazip bir gelir kaynağı olarak değerlendirmesine yol açmış. Vergilerin temel amacı zaten devlete kamu geliri sağlamak.
Devletin bir yıl için ihtiyaç duyduğu vergi geliri, vergi mükellefleri bakımından o yılın toplam vergi yükünü oluşturmakta. Anayasa gereğince, bu yükün mükelleflerin mali gücüne göre dağıtılması şart (verginin mali güçle orantılı olması ilkesi). Eğer tütün ve alkol mamulleri lüks tüketim maddesi olarak kabul edilirse, bunların tüketimi bir “ek mali gücü” ortaya koyduğundan, kullanıcılar daha fazla vergilendirilebilir.
Ama bu keyfi ve sınırsız olamaz, başta mülkiyete hakkıyla bağlantılı olarak ölçülülük ilkesi olmak üzere Anayasa’daki ilke ve kurallara uygun olmak zorunda. Yaygın kullanımı dikkate alındığında, Türkiye’de tütünün bir “lüks tüketim” olduğunu kabul güç. Bu, bira gibi hafif alkollü içecekler için de ileri sürülebilir. Bu tür durumlarda fazla vergilendirme, çoğunlukla temelini sosyal devlet ilkesinde bulan kamu yararı gerekçesinde bulur. Kamu sağlığı, vergi yükünün mali güce göre dağıtımından sapma nedenlerinden biridir.
Alkol ve tütün mamullerini içeren ÖTVIII Sayılı Liste, 1.8.2002’den beri Cumhurbaşkanı (daha önce Bakanlar Kurulu) tarafından yasadaki yetkiye binaen tam “65 kez güncellenmiş”. Bu kadar yüksek vergilendirmenin arkasında “kamu sağlığını koruma” gerekçesinin olduğu ileri sürülebilir (Tabi burada bir parantez açıp, sağlığa zararlı olduğu kanıtlı şekerli mamullerin niçin yüksek vergilendirilmediği ayrıca sormak gerekir.).
Bu bakış açısıyla, Devletin temel görevlerinden biri kamu sağlığını korumak; dolayısıyla, tütün ve alkol mamullerinin tüketimi üzerindeki vergi yükü artırılarak, bunların tüketimi azaltılabilir. DSÖ de meseleye böyle yaklaşıyor. Ancak, TÜİK’in 1.6.2023’de yayınlanan “Türkiye Sağlık Araştırması, 2022” raporu, tütün mamulü tüketimindeki yüksek vergilendirmenin hiçbir işe yaramadığını ortaya koyuyor.
Rapora göre, her gün tütün mamulü kullananların oranı 2010’da %25,4 iken 2012’de %23,2’ye düşüp, 2014’de %27,3’e, 2016’da %26,5’a, 2019’da %28’e ve 2022’de %28,3’e çıkmış. Görüldüğü üzere, pandemi dahi kullanıcı sayısını azaltmamış! TÜİK verilerine göre, alkol kullanma oranı ise dalgalı bir seyre sahip. 2010’da %12,6’lık kullanıcı oranı, 2012’de %10,4, 2014’de %14,9, 2016’da %12,2, 2019’da %14,9 ve 2022’de %12,1 olmuş. Ancak, alkol kullanımında gerçek bir azalmanın olduğu tartışmaya açık.
Çünkü, Devletin Alkol Politikalarını İzleme Platformu’na göre, piyasada kaçak içki hacmi yüksek; medyadaki haberler de bu bilgiyi destekliyor. Yani, vergi alkol tüketimini azaltmamış, sadece kaçak (/kayıt dışı) olana yöneltmiş. Dolayısıyla, Türkiye’de vergi kötü alışkanlıkları önlemiyor. Bu ise, yüksek vergilendirmenin “kamu sağlığı” gerekçesini tartışmaya açıyor.