Vergi kılıcı
Geçen hafta bu köşede yazdığım vergi haberinin ardından otomotiv dünyasında farklı tartışmalar oluştu. Nihai olarak da Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Mecliste yaptığı konuşmada vergiye yönelik bir düzenleme yapılmadığını belirtti. En yetkili ağızdan yapılan bu açıklamanın ardından herhangi bir vergi gelmeyeceğini varsayarsak bugün biraz beyin jimnastiği yapalım o zaman.
Hani, ülkelerin silahlı kuvvetlerinin olası tehlikelere yönelik yaptığı savaş simülasyonlarına benzer bir şekilde, "Kesinlikle gelmeyecek bir vergi" üzerine bir simülasyon yapalım. Bu simülasyonu yaparken de hafta içinde ortada uçuşan fikirlerden feyz alalım. Öncelikle olası bir verginin anahtar teslimi fiyata yansımasını, stok eritme söylentileriyle birleştirelim.
Bugün yüzde 37 olarak uygulanan birinci basamak ÖTV'nin anahtar teslimi fiyata yansıması, KDV nedeniyle yaklaşık yüzde 66 oluyor. Eğer ÖTV'de örneğin yüzde 8'lik bir artış yapılırsa anahtar teslime yansıma yüzde 71 olacak ki bu da yüzde 5 oranında bir artış demek. Yani 40 bin liralık bir aracın fiyatı yaklaşık 42 bin lira olacaktır. Ancak unutmamalı ki bu artış tüm pazardaki otomobillerde gerçekleşecektir. Rekabeti bozacak bir durum yok ortada.
2 bin liralık bir artış önemli gibi görünüyor. Fakat pazar derinine incelendiğinde eurodan kaynaklanan maliyet artışları ve hepsinden önemlisi kredi maliyetlerinin artışı araç satınalmayı zaten zorlaştırıyor.
Dolayısıyla "Stokları eritmek isteyenlerin dedikodusu" türünden açıklamalar biraz komplo teorilerine yatkınlıkla açıklanabilir. Bu arada bu öneriyi ileri sürenlere, stok maliyeti nedir? Finansmanı nasıl sağlanır? Stok nasıl oluşur? Konularını biraz incelemelerini de tavsiye ederim.
Vergi söylentilerine karşı ikinci tez ise "yerli üretimi vurur" oldu. Bunu da çok net anladığımı söyleyemem. Yine rakamların üzerinden gidersek, Türkiye'deki otomobil üretiminin sadece yüzde
30'u iç pazarda tüketiliyor. Ek vergi ile yüzde 20'lik bir daralma olsa bu rakam yani Türkiye'de üretilip satılan araç sayısı kabaca 120 bine düşecektir. Toplamda 700 bin araç üreten bir ülkede 30 binlik bir kayıp yüzde 4.5 düzeyine işaret eder ki bu da üzerine felaket senaryoları yazılacak bir durum olmasa gerek.
Şimdi bunları yazdığım için vergiyi desteklediğim düşünülmesin. Sadece oyun alanını belirleyen çizgileri doğru çizmemiz gerekiyor.
2012 yılında şu şartlarda yüzde 10-15'lik bir daralma öngörülüyor. Bunu tüm oyuncular söylüyor. Peki bu daralmanın sebebi nedir?
Yüksek kur ve yüksek faiz...
Bunlar da bir iyileşme öngörülüyor mu? Hayır. Aksine, hükümet ekonomiyi soğutmak için bu ortamı çok açık olmasa da destekliyor. Bu durumda iki ana unsurun önümüzdeki yıl aynı kalacağını varsayabiliriz.
2012 zaten dikensiz gül bahçesi olmayacak. Dolayısıyla fiyatları biraz daha artıracak bir de vergi gelirse bu daralma yüzde 20'leri bulabilir.
Aynı tabloya Maliye tarafından baktığımızda ise şimdilik istedikleri gibi gittiğini söyleyebiliriz. Çünkü Ankara, otomotiv pazarının kısa vadede 1 milyon ve üstü olmasını istemiyor. Bu rakama ulaşmanın artılarının toplama süresinin, eksilerin cepten çıkma süresinden daha uzun olduğunu düşünüyor. Dolayısıyla kendi halinde 700-800 bin bandında salınan bir pazarı tercih ediyor. Birkaç yıl daha da bunun böyle devam etmesini arzuluyor. Daha aşağı inmesini risk olarak görmüyor. Çünkü, bu durumun kısa süreli olacağını pazarın yine toplanacağının bilincinde. O zaman "Olmayan" vergi söylentilerinin sebebi nedir? Bu söylentilerin nedeni, şu an yapılan tahminlerden sapılma noktasında, hazır olma ihtiyacıdır. Bir anlamda ordunun dış tehditlere hazır olmak amacıyla yaptığı tatbikatlar ve muharebe senaryoları gibi. Bu senaryoların devreye girmesi için düğmeye basılma anı ise pazarın 1 milyona koşması olacaktır.
Ankara, otomotivden elde edilen vergi gelirinin artmasıyla yakalanan pozitif getirilerin, bu sektör ve buna bağlı dolaylı sektörlerden kaynaklanan cari açıktan kaynaklanan negatif etkileri karşılamadığını düşünüyor. Psikolojik etkiyi bir kenara bıraktığımızı da ekleyelim.
Peki vergi Demokles'in kılıcı misali asılı kalmaya ne kadar daha devam edecek?
Bence, pazardaki yerlilik oranı artmadığı sürece bu durum böyle gider. Ne zaman ki yerli bir araç piyasaya çıkar ya da ithal oranı yüzde 50 ve altına geriler işte o zaman vergi kılıcı tekrar tekrar bilenmez.