Vergi incelemelerinde süre sınırının anlamı yok mu?
Değerli DÜNYA okurları, hatırlarsanız 12.07.2010 tarihinde kabul edilen 6009 sayılı Kanun'la mükellef hukukunu iyileştirmeye dönük bir dizi önemli düzenleme yapılmıştı. Vergi incelemelerinde uyulacak usul ve esaslar 01.01.2011 tarihinden geçerli olmak üzere değiştirilmişti.
Bugün, vergi incelemelerine getirilen süre sınırı konusunda uygulamada ortaya çıkan tartışmalara değineceğim.
Süre sınırının getirilme nedeni?
Değerli DÜNYA okurları, hatırlayacağınız üzere bu düzenleme öncesinde, 5 yıllık zamanaşımı içerisinde herhangi bir zamanda incelemeye alınabilir ve bu inceleme de herhangi bir zamanda bitebilirdi. Zamanaşımında bitirilememişse takdir komisyonu devreye sokulur, takdir komisyonunda incelenecek konu bir süreye de tabi olmaksızın bekleyebilir, 10 yıl sonra dahi bir tarhiyatla karşı karşıya kalabilirdiniz.
Takdir komisyonlarında bekleme süresine ilişkin yeni düzenleme Anayasa Mahkemesi'nin aldığı bir karar, incelemede sürenin sınırlanmasına ilişkin düzenleme de kanun koyucunun vergi incelemelerinin öngörülebilir sürede bitirilmesi hususunu mükellef haklarının vazgeçilmez unsuru olarak görüyor olması gerekçesiyle yapılmıştır.
Gerekçe çok açıktır
Çağdaş vergi uygulamalarında mükellef hakları, vergi idarelerinin önem verdiği konuların başında gelmektedir. Vergi incelemelerinin yapılmasında incelemenin başladığı tarihin açık olarak belirlenmesi, incelemenin vergi mevzuatına uygun şekilde yürütülmesi ve öngörülebilir bir süre içerisinde tamamlanması mükellef haklarının vazgeçilmez unsurlarındandır. Bu çerçevede, yapılması öngörülen düzenlemeyle vergi incelemesine başlandığını gösteren tutanağın düzenlenerek mükellefe bir örneğinin verilmesi ve vergi incelemelerinin belirli süreler içerisinde tamamlanması kuralı getirilmektedir." Bu ifadeler benim değil. Olduğu gibi kanunun gerekçesinden alınmıştır.
Kanunun yürürlük maddesi
01.08.2010 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan kanunun ilgili maddesinin yürürlük tarihi 01.01.2011'dir. Böylelikle kanun koyucu idareye yeni düzenlemeye uyumlanma ve eldeki işlerin düzene sokulabilmesi için bir süre vermeyi amaçlamıştır.
Kanun ne diyor?
Vergi Usul Kanunu'nun "İncelemede Uyulacak Esaslar" başlıklı 140'ıncı maddesinin giriş cümlesi: "Vergi incelemesi yapanlar, yaptıkları inceleme sırasında aşağıdaki esaslara uymaya mecburdurlar" şeklindedir. Aynı maddenin 6'ncı fıkrasında da "İncelemeye başlanıldığı tarihten itibaren, tam inceleme yapılması halinde en fazla 1 yıl, sınırlı inceleme yapılması halinde ise en fazla 6 ay içinde incelemeleri bitirmeleri esastır. Bu süreler içinde incelemenin bitirilememesi halinde ek süre talep edilebilir. Bu talep vergi incelemesine yetkili olanların bağlı olduğu birim tarafından değerlendirilir ve 6 ayı geçmemek üzere ek süre verilebilir. Bu durumda, vergi incelemesi yapmaya yetkili olanların bağlı olduğu birim tarafından incelemenin bitirilememe nedenleri yazılı olarak nezdinde inceleme yapılana bildirilir. Vergi incelemesi yapmaya yetkili olanların bağlı olduğu birimler vergi incelemesinin öngörülen süreler içinde bitirilmesi için gerekli tedbirleri alırlar" hükmü düzenlenmiştir.
Yönetmelik ne diyor?
31.10.2011'de yayınlanan konuya ilişkin yönetmeliğin 23'üncü maddesi de bahsi geçen kanun hükmü ile ilgili düzenlemeyi içermektedir.
Sorun ne?
Tüm bu yasal düzenlemelere rağmen uygulamada süresinde bitirilememiş incelemelerle karşılaşılmaya başlanmıştır.
1. Aynı inceleme elemanlarınca geç bitirilenler,
2. Birinin başlayıp farklı inceleme elemanlarının görevlendirildiği incelemelerle karşılaşıyoruz.
Kanun maddelerini hatırlattığımızda, bizim kanunu yanlış anladığımız, kanunda süreye uyulamazsa ne olacağına ilişkin bir hüküm bulunmadığı, bu uyumsuzluğun olsa olsa İdareye disiplin hükümlerini işletme hakkı verdiği belirtilmiş, bu düzenleme yanında 5 yıllık zamanaşımını düzenleyen madde ve aynı dönemin tekrar incelenebilmesine imkan veren kanun hükümlerine dikkat çekilmiştir.
Benzeri bir durum bir vergi incelemesinde vergi mükellefinin başına gelse, mükellef çok kolayca "kanuna karşı hile", "muvazaa" veya "peçeleme" iddiaları ile karşı karşıya kalabilirdi.
Velhasıl kanun koyucunun yukarıda yer alan gerekçelerle, bir reform olarak kabul ettiği düzenleme uygulanmamaktadır.
Sonuç
Kanuni düzenleme yok sayılamaz.
Kanuni düzenleme görmezden gelinemez.
Kanun maddelerinin birbiriyle çeliştiği ileri sürülemez.
Kanun maddesinin mantıksızlığı ya da sadece idareye yönelik olduğu ileri sürülemez.
Bu konuda uygulamaya kanun çerçevesinde yön verilmesinin gereksiz ihtilafları önlemeye yardımcı olacağını düşünüyoruz.