Vergi idaresinden spor kulüplerine özel davetiye
YRD. DOÇ .DR. YUSUF İLERİ
Bu kez ki vergi affı ücret ödemelerini de kapsamına almıştır. 6736 sayılı Kanun, ücretlerde kesilen vergiler yönünden yapacakları vergi artırımı karşılığında, vergi sorumlularına vergi ve inceleme dokunulmazlığı sağlamıştır. Spordan sanata, çiftçiden sanayiciye, inşaatçıdan turizmciye, basın dünyasından moda dünyasına kadar tevkifat yapmakla yükümlü tutulan bütün işverenleri eşit düzeyde muhatap alan bir yasa. Konu hakkında yayımlanan tebliğ, vergi artırımının etkili olması adına vergi tevkifat yapmak zorunda olanları bir bir sayarak tüm bu kişi ve kurumların matrah artırımı yapabileceklerini belirtmiştir. Konunun buraya kadar bölümü adına ister yapılandırma, ister dokunulmazlık, ister af diyelim; mükellefl er bunaldığında, Hazine daraldığında, sistem tıkandığında iki-üç yılda bir yapılan artık alışagelmiş bir yasal düzenleme ile bu düzenleme ilgili olarak konunun tüm taraflarını bilgilendirmeye çalışan klasik bir Maliye Bakanlığı tebliği.
Ancak tebliğin V-Ç-1 bölümünde şöyle ilginç bir ifade geçmiştir. “Spor kulüpleri ile Türkiye Jokey Kulübü de ücret hükümlerine göre vergilendirilen ödemeleri için vergi artırımından yararlanabilecektir.” Doğrusu bu adrese teslim bir davetiye olmuştur. Hani, özel-kamu, yerli-yabancı, holding-apartman yönetimine kadar ayrımsız bu ülkede ücret hükümlerine göre vergilendirilen tüm yapıları kapsayan bir yasada, dönüp de “spor kulüpleri de bu artırımda yararlanabilir” denilmesi sanki anlayana der gibi olmuştur.
Bizim vergiciliğimiz milyonlarca lira gelir elde eden sporcuların transfer parası dahil eline geçen her menfaati ücret olarak kabul etmiştir. Yasalarımızın diline göre sporculara ödenen ücretlerde vergiler, ödemeyi yapan tarafından kesilip sonraki ayın 27 günü gibi kısa bir süre içerisinde vergi dairesine ödenmesi gerekmektedir. Vergi sistemimiz parayı alan sporcuyu devreden çıkarmış: verginin beyan ve ödenmesi ile ilgili tüm sorumluluğu ödemeyi yapana yani spor kulübüne yüklemiştir. Böyle olunca da mesele sporcunun vergilendirilmesi olmaktan çıkıp kulübün meselesine dönüşmüştür. Oysa yine bizim vergiciliğimizde; kesinti yapana yüklenen sorumluluğa ilave olarak ücreti elde edene de kazancını artan oranlı bir vergi tarifesiyle beyan ve ödeme mecburiyeti getiren sistemler var. Kesinti yapan ile kesintiye uğrayana ödev yüklenmesi bir nevi işlemin tarafl arının müteselsil sorumlu kılınması anlamına geliyor.
Ne var ki ülkemizde yirmi yılı aşkın sürecin neredeyse tamamında sporcu beyan ve ödeme yükümlüğü dışında tutularak düşük oranlı vergilendirme yapılmıştır. Bu durumda korunan sporcu mu, spor mu yoksa kulüp mü? sorusu akla takılmaktadır. Şu an yürürlükte (31.12.2007-31.12.2017) olan sistemde de sporcu devre dışıdır; Süper Lig’de oynayan futbolcularda %15, 1. Lig’de oynayanlarda %10 diğer liglerde oynayan futbolcularda ise %5 kesinti ile yetinilmektedir. İşin özüne inildiğinde, eşitsiz bir vergilemenin ötesinde, sporcudan kesilen vergilerin beyan edilmemiş olduğu ve dolayısıyla hazineye intikalini kuşkulu hale getiren daha derin bir mesele ile karşılaşılmaktadır. Spor kulüplerine yönelik tebliğdeki, ifadenin kanunun “matrah ve vergi artırımı” başlıklı 5’inci maddesi ile ilgili bölümünde yer alması bu manaya gelmektedir.
Bu durumda şöyle bir soru akla takılmaktadır. Bir sporcunun, kendisinden stopaj gelir vergisi kesildiğini, ancak bu verginin vergi dairesine beyan edilmediği ve ödenmediğini, buna karşın kesintiyi yapanın kanunun 5’inci maddesi kapsamında vergi artırımı yaptığını kanıtlarıyla ortaya koyduğunu kabul edelim. Bu sporcu, kesintiyi yapandan, kesilen bu parayı talep edebilir mi? Bu talebine olumsuz cevap alması halinde, bunu dava konusu yapabilir mi? Tabii ki talep edebilir, tabii ki dava açabilir. Böyle bir davanın ilginç bir dava olacağı kesin. Vergi artırımı, vergi sorumlusunun sadece bu kesintiden doğan vergi sorumluğunu sonlandırır. Yani bu artırımın sporcuyla arasındaki ilişkiye bir etkisi yok. Neticede, vergi dairesine ödenmek üzere alınan bir para, yıllarca hem de faizsiz finansman olarak kullanılmış. Şimdi bu kesintinin sporcuya iadesi gerekmez mi? Bütün bunlar yargının muhakeme edeceği olgular.
TBMM’ye sunulmuş olan Gelir Vergisi Kanunu Tasarısı’nda sporculara ödenen her türlü ayni ve nakdi menfaat ücret kapsamından çıkarılmakta serbest meslek kazancı sayılmaktadır. İster serbest meslek ister ücret olarak vergilendirilsin, yıllık beyan dönemlerini kısaltıp, işlemin tarafl arını müteselsil sorumlu kılacak tedbirler bu alandaki vergilendirmede etkinlik sağlayacaktır.