Vergi hukukunda pişmanlığın alanı daraltıldı mı?
YRD. DOÇ. DR. YUSUF İLERİ - Yeni Yüzyıl Üniversitesi - Hukuk Fakültesi
Bizim vergi yasalarımızın en meşhur, en kadim ve de en işlevsel hükümlerinden biri Vergi Usul Kanunu’nun “Pişmanlık ve ıslah” başlıklı 371’inci maddesidir. O kadar ki vergi işlerindeki görevliler ile muhasebecilik mesleğini yapanların hepsi maddenin ismini ve no.sunu kendi adı gibi ezbere bilir. Kavranması ve akılda kalması kolay olunca öğrenciler de sınavlarda bu konunun sorulmasından pek hoşlanırlar. Ne olduğunu kısaca açıklamak gerekirse” vergi ziyaı cezası gerektiren fiilleri işleyen mükellefl erin kayba uğrattıkları vergiyi, kendiliğinden beyan etmeleri ve bu vergileri pişmanlık zammı ile birlikte 15 gün içerisinde ödemeleri halinde, bu fiillerin gerektirdiği cezalar kesilmez.” Buna karşın şayet mükellef hakkında bir ihbar yapılmış, hakkında herhangi bir nedene dayalı olarak vergi incelemesi başlamış veya dosya takdire sevk edilmişse bu mükellef artık pişmanlık hükümlerinden faydalanamaz. Hal böyleyken pişmanlık talepleri vergi dairelerince, bu iki hal dışında da çok daha geniş bir içerikle reddedilmekteydi. Geçmişte, şimdiki 370’inci maddenin “ön işlemler” dediği hususların varlığı halinde, bunlar “incelemeye başlama” olarak kabul edilmiş ve bu işlemlerden sonra gerçekleşen pişmanlık talepleri reddedilmiştir.
Danıştay ise bu tertipteki pişmanlık taleplerinin reddine ilişkin işlemleri iptal etmiştir. Ne var ki, VUK’un 140’ınci maddesinde 2011 yılında yapılan değişikliklerle “vergi incelemesine başlama”nın tanımının vergi inceleme elemanı tarafından düzenlenen tutanağa bağlanmasından sonra, bu uygulamada bir kırılma yaşandı. Önceleri pişmanlık talebinin reddine gerekçe yapılan bu tertipteki ön tespitler kaale alınmadan pişmanlık dilekçeleri, idare tarafından kabul edilmeye başlandı. Böylelikle bu tartışma örtülü bir mutabakatla sonlandı.
İşte, Vergi Usul Kanunu’nun 370’inci maddesinde “İzaha davet” başlığıyla yapılan bir düzenlemeyle bu alana yeni bir hukuki boyut verilmektedir. Özetlemek gerekirse “ön tespitler”in varlığı halinde, mükelleften izahat istenecek, verilen izahat üzerine vergi ziyaına sebebiyet verilip verilmediği hususu bir komisyon tarafından tespit edilecektir. Vergi ziyanının varlığı halinde, mükellefin 15 gün içerisinde vergi ve gecikme faizlerini öderse, vergi ziyaı cezası %20 oranında kesilecektir. Hülasa düzenlemeyle, geçmişte idarenin “vergi incelemesine başlamadır pişmanlıktan yararlanamaz” dediği ve fakat Danıştay’ın “pişmanlık hükümlerinden yararlandırdığı hususları “ön tespitler” kavramı altında idarenin görüşüne uygun şekilde pişmanlığın kapsama alanı dışına çıkarmıştır. Kısaca pişmanlık hükümlerinden faydalanılacak alan daraltılmıştır. Malum, pişmanlık hükümlerinden faydalanabilen mükellef, sadece vergi ve gecikme zammı öderken; pişmanlık hükümlerinden faydalanamayan fazladan bir de vergi ziyaı cezası ödediği gibi varsa kaçakçılık suçunu gerektiren bir fiil bundan da yargılanmaktadır. İşte 370’nci madde, ön tespitlerin varlığı halinde pişmanlığı işlevsiz kılmakla bu işlemleri vergi ziayı cezasının menziline sokmaktadır. Ancak bunu yaparken “ölçülülüğü” elden bırakmamış; denkleştirici iki önemli adım atmıştır.
Bunlardan biri olan vergicilik alanına kazandırdığı komisyonlardır. Düzenlemenin başarısında temel yükü komisyonların üstleneceği anlaşılmaktadır. Zira, komisyon bir nevi yargısal bir görev üstlenecek üstelik kararları kesin olacaktır. Şayet komisyonun görüşü ön tespitlerle vergi kaybına sebebiyet verilmediği yönünde oluşursa artık mükellefe herhangi bir tarhiyat yapılmayacağı gibi bu “ön tespitler” incelemeye ya da takdire de sevk edilmeyecektir. Düzenleme 15.07.2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Uygulama için Maliye Bakanlığı’nın tebliği beklenmekte. Konuya ilişkin hazırlanan 475 Seri No.lu Vergi Usul Kanunu Tebliğ Taslağı uzun süredir askıdadır. Ayrı bir yazının konusunu oluşturacak bu Taslak’a göre komisyonun kararını 10 gün içerisinde mükellefe bildirmesi gerekmektedir. Pişmanlıktan yararlanılan koşullarda dahi mükellefin vergi ve pişmanlık zammı ödediği düşünülürse, şimdi yargı süreçlerine gitmeden bu ödemelerden tamamen kurtulma ihtimali doğmuştur. Bu arada, vergi dairesinin kullanmakta olduğu “incelemeye sevk” ile “takdire sevk” yetkisinin otomatik olarak komisyona devrolunduğunu belirtelim.
Denkleştirici diğer ölçü ceza oranı belirlenirken kullanılmıştır. Vergi ziyaını sebebiyet verilen hallerde, verginin bir katı ya da üç katı oranında ceza kesilmekteyken; izaha davet kapsamında mükellefin 15 gün içerisinde vergileri gecikme zamlarıyla birlikte ödemesi halinde ceza oranı %20 olarak belirlenmiştir.
Bu düzenlemenin vergi incelemesinin yükünü hangi düzeyde hafifl eteceğini uygulama ve zaman gösterecektir. Kanun “ön tespitler”i belirlememiş, bu karmaşık ve muğlak alanı haklı olarak vergi idaresine bırakmıştır.