Vergi affı notları
Basına yansıyan bilgilerden, bir süre önce TBMM'ye gönderilen Kamu Alacaklarının Yeniden Yapılandırılması ile ilgili kanun tasarısının Plan ve Bütçe Komisyonu'nda oluşturulan Alt Komisyon'da görüşmelerinin devam ettiği anlaşılmaktadır.
Bu makalede, vergi afları ile ilgili genel bazı açıklamalar yanında, tasarı ile ilgili dikkat çeken bazı konulara değinilecektir.
Vergi afları neden yapılır?
Vergi aflarının birçok gerekçesi olmakla birlikte, en temel af gerekçeleri şunlardır:
1. Politik nedenler: Vergi özü itibariyle politik bir konudur. Kimlerden hangi ölçüde vergi alınacağı, kimlere indirim, istisna ve muaflık sağlanacağı politik bir konudur ve hükümetlerin politikaları gereği kanunlarla bu konular belirlenir. Böyle olunca, afların temel nedenlerinden birisi olarak da politik tercih ve kararlar öne çıkmaktadır. Son iki af uygulamasından 2003 yılında yapılan Vergi Barışı'nın seçim öncesi taahhüt edilip seçim sonrası hayata geçirildiği, halen TBMM'de görüşmeleri devam eden tasarının da yine bir seçim öncesi gündemde olduğu dikkate alınırsa, af uygulamalarında en önemli etkenin politik olduğu gerçeği açıkça ortaya çıkmaktadır. Vergilerin çok geniş kesimleri ilgilendirmesi, ülkemiz koşullarında da mali afların çok geniş kesimlerin olumlu anlamda ilgisini çekmesi politik tercihlerin sık sık af çıkartılması yönünde kullanılması sonucunu doğurmaktadır.
2. Fiskal nedenler: Mali aflar kolay ve verimli bir kamu geliri elde etme yöntemidir. Af kanunlarına gönüllü uyum daha üst düzeyde gerçekleşmekte, kısa sürede kayda değer bir vergi geliri, kolaylıkla sağlanabilmektedir. 2003 yılı affı ile yaklaşık 4.7 milyarlık vergi geliri elde edildiği dikkate alınırsa, fiskal nedenlerin ne kadar önemli olduğu açıkça görülebilir.
3. Yapısal değişiklikler: Vergi kanunlarının ciddi anlamda değişmesi, değişiklik sonrasına sağlıklı bir başlangıç yapma amacı çerçevesinde, af düzenlemesini de beraberinde getirebilir. Her ne kadar 1950 vergi reformunda bu deneyim yaşanmamışsa da, yapısal birçok değişiklik beraberinde küçük de olsa bir af düzenlemesini getirmiştir.
4. Ekonomik krizler: Ekonomik krizler işletmelerin mali bünyesini zayıflatmakta, buna paralel olarak ödeme güçlüğü çeken işletmelerin vergi borçları ödenemez bir duruma gelebilmektedir. Bu da genellikle af veya benzeri uygulamaları zorlamaktadır. Son yıllarda yaşadığımız yeniden yapılandırma, taksitlendirme, birikmiş faizlerin kısmen veya tamamen silinmesi uygulamaları bu çerçevede yapılmış örneklerdir.
5. Mali af yapma gereklerinin ortadan kaldırılamaması: Ülkemizde ne yazık ki kayıt dışı ekonominin ve vergi kaçağının boyutları istenen ölçüde küçültülememiş, vergi ödevlerini gereği gibi yapan işletmelere dahi güvenli bir hukuksal ortam yaratılamamış, vergi ihtilafları istenen düzeye indirilememiştir. Sağlıklı bir yapının kurulamaması da afların en önemli gerekçelerinden biri olarak varlığını devam ettirmiştir.
6. Diğer nedenler: Af nedenlerini daha da uzatmak ve buna birçok örnek vermek mümkündür. En iyi örnek de belki 1973 yılında Cumhuriyetin 50. yılı nedeniyle yapılan aftır. Bu deneyim bize aynı zamanda Cumhuriyetin 100. yılında yapılması olası affın da habercisidir.
TBMM'de görüşülen tasarıda dikkat çeken eksiklikler
1. Kapsama alınmayan vergiler
Nasıl nitelersek niteleyelim, af veya yeniden yapılandırma uygulamaları özünde adaletsiz uygulamalardır. Bu düzenlemeler esas olarak vergisini zamanında ve tam ödeyenlere karşı adaletsiz bir sonuç doğurmaktadır. Verginin aslında indirim yapılmaması bu adaletsizliği ortadan kaldırmamaktadır.
Af uygulamaları adaletsiz sonuçlar yaratsa da, kendi içinde asgari ölçüde tutarlı ve adaletli olmalıdır. Aşağıda tasarı bu yönüyle değerlendirilecek ve dikkat çeken birkaç konu özetlenecektir.
Tasarının özellikle sonuçları itibariyle en önemli düzenlemelerinden birisi matrah artırımına ilişkindir. Gelir, kurumlar ve katma değer vergisi için tasarıda matrah artırımı öngörülmüş, bu diğer vergiler için bu düzenleme yapılmamıştır. Tasarıda KDV için matrah artırımı öngörülürken BSMV için bu düzenlemenin yapılmaması eksikliktir. KDV ve BSMV birbirinin alternatifi vergilerdir. Ticari bir işletme için KDV ne ise bir finans kurumu için de BSMV aynı niteliktedir. KDV nin kapsamda olmasına rağmen BSMV'nin olmaması doğru değildir.
Öte yandan, kapsam sadece BSMV için değil diğer bazı vergiler için de genişletmeye uygundur. Özellikle bazı stopajların kapsama alınmaması için bir neden yoktur. Kapsamın genişletilmesi, bir yandan uygulamanın başarısını artıracak, bir yandan da benzer vergiler için farklı davranılmamış olacaktır.
2. KDV matrah artırımı sorunları
KDV artırımında ödenecek verginin hesaplanan KDV tutarı üzerinden hesaplanması, adaletsiz sonuçlar doğurabilecek yapıdadır. Doğru sonuca ancak ödenecek verginin esas alınmasıyla sağlanabileceği düşünülmektedir. İşletmelerin yaygın bir bölümünde ödenecek KDV'nin çıkmamasının, hesaplanan KDV üzerinden artırım seçeneği tercihine yönlendirdiği anlaşılmaktadır.
KDV'de matrah artırımı öngören düzenleme, cirosu yüksek işletmelerin yararlanmasına olanak sağlamayan bir yapıdadır. Olabilecek risk ile ortaya çıkan vergi uyumlu değildir. Farklı bir yöntem bulunarak, KDV de matrah artırımı kapsamına giren işletme sayısı artırılabilir. Başka kriter olarak hesaplanan KDV ve ödenecek KDV birlikte dikkate alınarak bir düzenleme yapılabilir, artırımda ek ödemeye bir sınır konabilir, azalan oranlı bir tarife yapılabilir.
KDV matrah artırımındaki yukarıdaki sorun aynı boyutta olmasa da kurumlar vergisi açısından da vardır. Büyük matrahlar beyan eden ancak akla gelmeyen olası küçük risklerini ve incelemeye muhatap olma risk ve maliyetini yaşamak istemeyen şirketler, mevcut yapıda matrah artırımından yararlanamamaktadır. Azalan oranlı matrah artırımı veya bir başka alternatif bulunması durumunda bu tür işletmeler kapsama girebilirler.
3. Cezalarda farklı uygulamalar
Tasarıyla vergi ve benzerlerinde cezalar kaldırılırken, bir kısım kamu alacaklarında cezaların %50'si kaldırılmaktadır. Bu durum benzer işlemlere muhatap olanlar arasında farklılık yaratmaktadır.
4. Kesinleşmemiş borçlarda adil olmayan bir durum
Kesinleşmemiş ve dava safhasında bulunan tarhiyatlardan son yargı kararı mükellef lehine olanlarda vergi aslının %20'si talep edilmekte, buna karşılık yargı kararı mükellef aleyhine olanlarda verginin tamamı istenmektedir. Bu yaklaşım tarzı, henüz yargı aşamasında olup son yargı mercii kararı mükellef lehine olan durumda adil olmayan bir sonuç oluşturmaktadır. Bu adaletsizliğin giderilmesi için son yargı mercii kararı mükellef aleyhine olan durumu düzenleyen maddenin değiştirilerek bu durumda vergi aslının %1 00'ü yerine örneğin %80'i talep edilmelidir.
5. İade edilmeyecek alacaklar
Tasarının 21'inci maddesinde yapılan düzenlemeye göre, tasarı kanunlaşmadan önce, nezdinde yapılan vergi incelemesi neticesinde tarh ve tebliğ edilen vergi, ceza ve gecikme faizine karşı vergi mahkemesinde dava açıp kaybeden, vergi mahkemesi kararını Danıştay'da temyiz ederken vergi, ceza ve gecikme faizini ödemiş olanlara iade yapmayı engellemektedir. Bu durum ise söz konusu ödemeyi yapmamış olanlarla yapanlar arasında eşitsizlik yaratmaktadır.