Vergi adaleti

Rüknettin KUMKALE
Rüknettin KUMKALE rkumkale.ymm@gmail.com

1982 yılında kabul edilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 73. Maddesi vergi ödevini açıklamaktadır. 

Anayasa’mızın, Vergi Ödevi başlıklı 73. Maddesinin birinci fıkrasında "Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, malî gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür" ikinci fıkrasında ise, "Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı, maliye politikasının sosyal amacıdır." hükümleri bulunmaktadır. 

Bu hükümler çerçevesinde, herkes, adaletli ve dengeli olarak dağılımı yapılmış vergileri ödeme gücüne göre ödemekle yükümlü bulunmaktadır. Diğer bir anlatımla anayasa, vergi kanunlarının; "genellik", "adalet", "mali güce göre alma" ve "yasallık" ilkelerine uygun olarak hazırlanması gereğine işaret etmektedir. 

Dolaylı vergilerin dolaysız vergilere göre oransal olarak fazla olduğu bir durumda, Anayasa’nın bu amir hükmünün ne kadar hayata dönüştürüldüğü birçok kişi ve kurum tarafından tartışılmaktadır.

Vergilemede adalet ilkesine göre, vergilerin mükellefler arasında adil ölçülere göre dağılımı önem taşır. Vergi yükünün adaletli bir biçimde dağıtılmasını amaçlayan adil bir vergi sisteminde; kimden ne kadar vergi alınacağının, yükümlülerin kişisel durumlarına göre vergileme ölçüsünün ne olacağının belirlenmesi büyük bir önem taşımaktadır. Vergilemede adalet ilkesini yasal olmayan yollarla zedeleyen temel faktörler kayıt dışı ekonomik faaliyetlerin bir sonucu olarak ortaya çıkan vergi kaçakçılığı ve kayıt dışı istihdamdır. Vergi muafiyet ve istisnaları, dolaylı vergilerin ağırlığı, emek gelirleri aleyhine yapılan vergilendirmeler vb. uygulamalar ise yasal faktörler olarak sayılabilir. Vergi afları da vergilemede adalet konusunda tartışmalara yol açan yasal unsurlardan biridir. (Kargı – Yüksel, 2010, 23 – 44)(*)

En genel anlamıyla vergilemede adalet, vergi yükünün toplumca uygun ve kabul edilebilir biçimde dağılımını ifade eder. (Özhan Uluatam, Kamu Maliyesi, (Ankara, İmaj Yayınevi, 2009),ss. 23; Şerafettin Aksoy, Kamu Maliyesi, (İstanbul, Filiz Kitabevi), 1998, ss. 227.) (**)

Vergilemede adalet ilkesi açısından verginin mali güçle orantılı olmasının temel koşulu bir kimsenin fizyolojik varlığını sürdürebilecek gerekleri sağladıktan sonra vergilemenin başlaması gerektiğidir. Şu halde geliri ancak fizyolojik varlığını devam ettirmeye yetecek düzeyde olan bir bireyin vergi ödeme gücü söz konusu olmayacak ve bu durumda bulunan birey vergi yükümlülüğünün dışında tutulacaktır. (Halil Nadaroğlu, Kamu Maliyesi, (İstanbul, Beta Yayıncılık, 1996), ss.314,315)  (**)

Dolaylı ve dolaysız vergilerin, vergi adaleti konusu üzerinde anlamı büyüktür. Dolaysız vergiler, doğrudan mükellefin belli bir dönemde elde ettiği gelir üzerinden ve bu gelirlerin özelliklerine ve meydana gelen değişmelerine bağlı olarak alınmaktadır. 

Dolaylı vergilerinin özelliği ise, verginin mal ve hizmet fiyatlarına eklenerek alınması, dolayısıyla tüketicilere yansıtılmasıdır.

Dolaylı vergiler, vergi yükümlüsünün şahsi durumlarını dikkate almaksızın üretim, tüketim, değişim gibi olaylara dayanırlar. Gelir ve serveti elde edildikleri zaman değil, harcandıkları zaman mal ve hizmetlerin fiyatları içine gizlenmiş olarak vergilendirirler. Bu nedenle vergilendirilmiş malları daha çok kullananlar diğerlerine göre daha fazla vergi öderler.( Kanlı Murat, Dolaylı Vergiler Ve Kayıt Dışı Ekonomi, Yüksek Lisans Tezi, T.C. Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Maliye Anabilim Dalı Maliye Teorisi Bölümü İstanbul, 2007)

OECD ülkeleri ile karşılaştırıldığında Türkiye'de dolaylı vergi yükünün önemli ölçüde yüksek olduğu görülmektedir. Dolaylı vergilerin toplam vergi gelirleri içerisinde payı OECD ülkelerinde (sosyal güvenlik yükümlülükleri hariç) yüzde 30'larda iken, Türkiye'de yüzde 60'ların üzerinde olduğu görülmektedir. (Yayın No: TÜSİAD-T/2012-10/532 Dolaylı ve Dolaysız Vergilerin Türk Mali Sistemi İçerisindeki Yeri: Siyasal, Sosyal ve Ekonomik Sonuçları)

Dolaylı vergiler tüketici olarak bütün halk tarafından ödenmektedir. Bütün tüketiciler, diğer bir anlatımla bütün halk tarafından ödendiğinden, gelir düzeyi en düşük olan ile gelir düzeyi yüksek olan da aynı tutarda dolaylı vergi ödemektedir. Tüketici bu vergiyi ödediğinin farkında değildir, çünkü aldığı tüketim mallarının içinde gizlidir. Bu verginin yükseltilmesi tüketim mallarının fiyatlarının artışını da getirmektedir. Dolayısıyla üretim mallarına da yansımakta, etkisi büyük olmaktadır. Herkesin birleştiği nokta dolaylı vergilerde artışın vergi adaletine karşı olduğu yönündedir. 

Bunun yanında dolaysız vergilerde yapılacak artış ilk başta toplam olarak bu vergi gelirlerinde artışa neden olacak ise de zaman içinde üretime yansıyacağından kayıt dışılığa yol açacağı kabul edilmektedir. Konuya bir başka açıdan bakıldığında dolaysız vergi yükünün azaltılması ilk önceleri toplam vergi tutarında azalış yapacak ise de, buradan kalacak miktar üretime yansıyacak, dolayısıyla gene ekonomiye dönecektir.

Dolaysız vergi gelirlerinde istenilen düzeye ulaşılamamasının en önemli nedenlerinden biri kayıt dışılıktır. Türkiye ekonomisi içerisindeki kayıt dışılık düzeyinin OECD seviyelerine çekilmesi dolaysız vergi gelirlerini dolaylı vergi gelirlerine yaklaştıracak en önemli unsurdur. Ülkemizde vergi kapasitesine sahip mükelleflerde tam kayıt dışılıktan çok kısmi kayıt dışılığın daha yaygın olduğu söylenebilir. Bu tür mükellefler, denetim riskini minimize edecek kadar kayıt içi faaliyet göstermekte, gelirlerin büyük bir kısmı ise, kayıt dışı faaliyetlerden vergisiz olarak sağlanmaktadır. Böyle olunca dolaylı vergiler, kısmi kayıt dışı kesimin üzerindeki ana vergi yükü haline gelmektedir. (Yayın No: TÜSİAD-T/2012-10/532 Dolaylı ve Dolaysız Vergilerin Türk Mali Sistemi İçerisindeki Yeri: Siyasal, Sosyal ve Ekonomik Sonuçları)

Ülkemizde dolaysız vergi hasılatının arttırılması konusunda, kayıt dışılığın önlenmesi yanında, maliye idaresinin üzerine düşen görevlerin de yerine getirilmesi gerekmektedir. Bunların başında kanuni altyapının güncellenmesi, basit, etkin ve adil bir sistem inşa edilmesi gelmektedir.    

Kayıt dışılığın azaltılması teknik ve idari yönü olmasına rağmen, esasen siyasi kararlılık isteyen bir çabadır. Siyasi iktidarların bu çabayı göstermesi, kayıt dışı kesimin vergi yükü taşır hale gelmesi nedeniyle kaybedeceği oyun, kayıt içi kesimlerin vergi yükünün azalmasından sağlayacağı oydan daha az olmasını gerektirir. Kayıt içi kesimlerin dolaysız vergilerin tabana yaygınlaştırılması konusunda siyasi iktidara verecekleri destek, hükümetin bu konuda daha aktif bir politika izlemesinin ön koşuludur. Çünkü kayıt dışılığın azaltılması, ülkemizde vergi yükü taşıyıcılarının değişmesine yol açacaktır. Bu yük aktarımının ekonomik, siyasi ve sosyal etkileri olması kaçınılmazdır. Bu etkileri dengeleyecek süreçler ve kamuoyu bilincinin oluşturulması, Türkiye'deki dolaylı dolaysız vergi yüklerinin birbirine yakınsamasına imkan tanıyacaktır. (Yayın No: TÜSİAD-T/2012-10/532 Dolaylı ve Dolaysız Vergilerin Türk Mali Sistemi İçerisindeki Yeri: Siyasal, Sosyal ve Ekonomik Sonuçları)

Sonuç olarak; Vergi adaletinin sağlanmaması kayıt dışılığa kadar varan bir süreci önümüze koymaktadır. Dolaylı ve dolaysız vergiler arasındaki dengenin kurulması, dolaylı vergilerin ürünler üzerindeki yükünün azaltılması vergi adaleti açısından olumlu olacaktır. 

Not : Bu yazı, Terazi Hukuk Dergisinin 100. Sayısında yayımlanan ve tarafımızca yazılan "VERGİSEL SORUNLARIN KÖKENLERİ VE EKONOMİYE ETKİSİ" başlıklı makalenin Vergi Adaleti bölümü esas alınarak ve geliştirilerek kaleme alınmıştır. 

Yararlanılan Kaynaklar: 

(*) Kargı Veli Yrd. Doç. Dr.,Yüksel Cihan Arş. Gör., İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye Araştırma Merkezi Konferansları, 54. Seri/Yıl: 2010 

(**) Musa Gök, Yrd. Doç.Dr., Balıkesir Üniversitesi, Bandırma İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, musagok@balikesir.edu.tr, Özgür Biyan, Yrd. Doç.Dr., Balıkesir Üniversitesi, Bandırma İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi,biyan@balikesir.edu.tr, Sevda Akar, Araş.Gör.Dr., Balıkesir Üniversitesi, Bandırma İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, sevda@balikesir.edu.tr, Vergilemede Adalet İlkesinin Anayasal Temelleri Ve Uygulamaya Yansımaları: Seçilmiş OECD Ülkeleri Açısından Karşılaştırmalı Bir Analiz, Marmara Üniversitesi İ.İ.B. Dergisi, YIL 2013, CİLT XXXIV, SAYI I, S. 269-292

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
İnovasyon 16 Ekim 2019
İşletme sermayesi 16 Temmuz 2019