Vergi 4.0
CUMALİ POLAT - Yeminli Mali Müşavir
Ticareti değiş tokuşun yavaşlatıcı etkisinden kurtarma saikiyle Lidyalıların M.Ö. 600’lü yıllarda ilk gerçek madeni para üretmesinden itibaren, ticaretin hızındaki gelişime paralel olarak ödeme araçları da değişmiş ve gelişmiştir.
Endüstri 1.0 olarak adlandırılan dokuma tezgahlarında su ve buhar gücünden yararlanılmaya başlanmasıyla birlikte artan üretim ve ticaretin hızına yetişmek amacıyla ödeme aracı olarak kağıt para kullanımı yaygınlaşmıştır.
Endüstri 2.0 olarak adlandırılan işbölümüne dayalı, elektrik enerjili kitlesel üretimin devreye girdiği yıllarda artan sermaye talebinin karşılanması, sermaye transferlerinin kolaylaştırılması amacıyla Bankacılık sistemi yaygınlaşmış banka güvenceli ödeme araçları ortaya çıkmıştır.
Endüstri 3.0 olarak adlandırılan imalatın otomasyonunu ileri safhalara taşımayı başaran elektronik ve bilgi teknolojilerinin devreye girdiği dönemde; bankacılık sistemi yoğunluklu olarak türev finansal araçlar ve elektronik ödeme araçları para ve sermaye hareketlerinin aracı haline gelmiştir.
Endüstri 4.0 olarak adlandırılan siber-fiziksel sistemlere, nesnelerin, internetine ve hizmetlerin internetine dayalı otonom olarak üretim yapılabilen robotik teknolojilerin kullanıldığı dönemde; ticaret ve ödemeler büyük oranda elektronik ödeme araçları ve hatta kripto paralar ile yapılmaktadır.
Bu süreçlerde dikkat çeken, üretim artışıyla birlikte ödeme araçlarının da hız kazanması olmuştur. Bugün ihtiyaçlarımızı dünyanın öbür ucundan temin edip, bedelini de gerek bankacılık sistemi üzerinden gerekse kripto paralarla oturduğumuz yerden ödemeyi yapma imkanına sahibiz. İnternete dayalı iletişim imkanlarının artması, ödeme araçlarının elektronikleşmesi devletlerin en önemli gelir kaynağı olan verginin tarh, tebliğ, tahakkuk ve tahsili aşamalarındaki hem zaman hem de işlem yönünden tasarruf etme imkanı sağlamıştır. Günümüzde artık vergi dairesi mükelleflerden vergi beyannamelerini elektronik ortamda almakta, tebligat ve tahsilatlarını da elekronik ortamda yapabilmektedir. Bu yapılan işlemler yine insanlar tarafından yapıldığı için Vergi 3.0 olarak nitelendirebileceğimiz bir dönemi yaşadığımızı söyleyebiliriz. Oysa iletişim teknolojilerindeki gelişmeler, insan unsurunun süreç içerisinde çok daha az bulunduğu, gerçek zamanlı ve otonom olarak hareket edebilen sistemlere imkan tanımaktadır. Bu bakış açısına uygun vergi sistemleri ancak Vergi 4.0 olarak adlandırılabilir.
Ülkemiz vergi sisteminden hareketle dünyada halen uygulanan vergi sistemlerine bir bakalım. Yüzlerce çeşit vergi ve vergi benzeri ödentilerin olduğu, her birinin karmaşık hukuki süreçlere bağlandığı ve birbirinden bağımsız olarak tahsil edildiği için “vergilemede adalet” ilkesine aykırı, muafiyet ve istisnalar nedeniyle “vergilemede genellik” ilkesine aykırı oldukça karmaşık bir vergi sistemimiz var. Bu karmaşıklığa paralel olarak koca koca binalarda, koca koca mevzuat setleriyle hizmet üreten bir yapı ve üretilen kötü hizmetler sonucu yine koca koca binalarda hak arayan kocaman bir mükellef kitlesi var. Tüm bunların üstesinden gelebilmek ve toplumsal barışı sağlayabilmek için ortalama iki yılda bir yapılan vergi afları ve mükelleflere geçmişe yönelik verilen güvenceler var. Kısacası sorun yumağına dönmüş bir vergi sistemi. Gelişmiş ülkeler dahil aşağı yukarı her yerde aynı yapı mevcut. Her yerde vergi sistemi karmaşık. Çünkü eskiden üretimin az ticaretin basit olduğu dönemlerdeki vergileme mantığı üzerine kurgulanmış vergi sistemlerine sahibiz.
Peki, Vergi 4.0’a geçiş nasıl olacaktır?
Öncelikle Teknoloji 3.0’a kadar kısmen hakim olan peşin ödemeye dayalı tahakkuk esaslı vergileme mantığından kurtulmamız lazım. Çünkü günümüzde ödeme araçlarının çeşitliği ve sağladığı güvencelere paralel olarak ödemelerin vadesi de uzamıştır. Gelirin hesaben elde edildiği anla nakden elde edildiği zaman dilimi arasında kimi zaman yıllar bulunabilmektedir. Gelirin gelecekte nakden elde edilebilmesinin taşıdığı risklerde dikkate alındığında; tahakkuk esaslı vergilemede mükellefler gelecekte karşılaşacağı riskleri de üstlenerek nakit girişi olmadan vergisel yükümlük kaynaklı nakit çıkışlarıyla karşı karşıyadırlar. Mükellefleri tahakkuk esaslı vergilemenin getirdiği bu yükten korumak için yapılan yasal düzenlemelerde vergi sistemini karmaşık bir yapıya büründürmüştür.
Makineler arası etkileşim bize Vergi 4.0’a geçme imkanı sunuyor. Yapılması gereken nakit girişlerinin olduğu yani tahsilatı esas alan bir vergi sistemi kurgulamak. Vergi sistemindeki ana düşünce, yüzlerce vergi türünü kaldırıp sadece harcama ve gelir vergisi olarak iki vergi türüne indirgemek, harcama vergisini yıl sonunda gelir vergisine mahsup etmek olmalı.
Mükellefler yapmış oldukları işlemler ve mal veya hizmet alımları esnasında ödeme yaparlar.
Bu ödemeler esnasında harç, KDV, ÖTV, Damga vergisi gibi adlar altında vergi veya vergi benzeri ödemeleri de olmaktadır. Bunların bir kısmı tapu hacında olduğu gibi doğrudan devlete yapılmasına karşın KDV’de olduğu gibi doğrudan devlete değil satıcı aracılığıyla devlete ödenmektedir. Günümüzde bu ödemelerin büyük bir kısmı, kredi kartı, EFT, banka havalesi, çek vs. gibi elektronik paralarla yapılmaktadır.
Elektronik paralarla ödemeler yapılırken işlem, mal veya hizmetin mahiyetine, maliye ve ekonomi politikasına, göre değişen oranlarda alınan harcama vergisi doğrudan hazinenin hesabına işlem karşılığı bedel ise doğrudan satıcının veya işlemi gerçekleştiren alıcının hesabına aktarılmalıdır. Yıl içerisinde ödenen harcama vergileri şirketler ve gerçek kişilerin yıllık kazançları üzerinden alınan gelir vergisinden mahsup edilebilmelidir. Yine gelir vergisi oranlarında mükelleflerin durumlarına göre farklılaştırmaya gidilebilir. Bu vergi sisteminde; kalkınma ve sosyal politika aracı olarak harcama ve gelir vergisinin vergi oranları kullanılabilir.
Kısacası ödeme araçlarının sunduğu imkanlar bize Vergi 4.0’ın kapılarını aralıyor. Klasik anlamda verginin tarhı, tebliğ, tahakkuk ve tahsil olarak adlandırılan vergileme süreçleri harcama vergileri için; vergiyi doğuran olay ve verginin tahsili olarak eşzamanlı olarak gerçekleşiyor. Sürekli bir vergi tahsilatı olacağı için devlet açısından bütçenin zaman bakımından denkleştirilmesi sorunu ortadan kalkıyor. Yıl içerisinde ödenen harcama vergilerinin gelir vergisine mahsup imkanı olması ve harcama vergisi oranlarının çok düşük oranlarda olması mükelleflerin vergiye karşı direncini ve kayıt dışı işlemleri azalacaktır.
Yapılacak tüm muafiyet ve istisnaların vergi oranlarında farklılaşmayla yapılması halinde oldukça basit bir vergi sistemine kavuşulacaktır. Hatta muafiyet ve istisnaların mükelleflerin faaliyet kodları esas alınarak vergi numaralarına tanımlanması yoluyla tamamen kişiselleştirilmesi bile mümkün hale gelecektir. Vergi 4.0 beraberinde Denetim 4.0’ı getirecek görünmez bir el makinalar vasıtasıyla sürekli bir denetim faaliyetinde bulunabilecektir.
Genel bir çerçeve çizdiğimiz Vergi 4.0 bugün için fütüristik bir fikir gibi görülebilir. Ancak hedef Vergi 4.0 olmakla beraber Vergi 4.0’ın ruhuna uygun ara formüller içeren uygulamalarla, Vergi 4.0’a adım atmanın zamanının geldiği kanaatindeyim. Yoksa güncel sorunlara paliatif çözüm amaçlı yapılan yasal düzenlemelerle bütünlüğü bozularak sorun yumağı haline gelmiş vergi sistemimizin ürettiği adaletsizlikleri ve mükelleflerle devlet arasındaki uyuşmazlıkları çözmek için daha çok vergi yapılandırması, matrah ve vergi artırımı kanunları çıkartmak zorunda kalırız.