Verasete, intikale, servete ve sermayeye dair

Adnan NAS
Adnan NAS ASLINA BAKARSANIZ adnan.nas@stfa.com

ASLINA BAKARSANIZ / Adnan Nas adnan.nas@tr.pwc.com Gündemimiz hep çok büyük ve çok acil sorunlarla dolu olduğu için kısa vadede hayati sonuçlar doğurması beklenmeyen konular üzerinde pek durmuyoruz. Oysa günün karmaşası içinde önemsizmiş gibi duran bazıları, hem sosyal hayat ve değerler ile yakın ilişkisi, hem de mevzuatın bütünlüğü açısından daha fazla ilgiyi hak ediyor. Bir süre önce hazırlanan ve halen parlamentoda Bütçe Plan Komisyonu'nda bekleyen "Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu'nun yürürlükten kaldırılması hakkında kanun tasarısı" da, gelir bütçesi içindeki yeri ve dolayısıyla verimliliği çok düşük de olsa niteliği ve potansiyel yansımaları itibariyle böyle bir konu. Yeni tasarı ne getiriyor? Tasarının gerekçesinin oldukça ikna edici olduğunu kabul etmek gerek. 2006 yıllarında 119 milyon YTL, 2007'de 127 milyon YTL olan Veraset ve İntikal Vergisi hasılatı, 2008 yılı gelir bütçesinde de 157 milyon YTL olarak öngörülmüş. Yani toplam vergi gelirleri içinde yüzde ve bindelerde değil, onbindelerle ifade edilen çok küçük bir payı var. Üstelik miras kalan malvarlığının ya da intikal eden malların değerlenmesi, beyan, konut ve başta tapu olmak üzere tescil süreçlerinin yol açtığı bürokratik karmaşa ve bunların sonucunda ortaya çıkan çarpıklık ve gerçek dışılık, bu vergiyi uyum maliyeti yönünden de çok külfetli hale getiriyor. Tasarı, bu durumu düzeltme için veraset yoluyla intikallerinin vergi dışında bırakılmasını, ivazsız yani karşılıksız intikallerin ise gelir vergisi kapsamında "sair kazanç ve iratlar" içinde vergilenmesini hükme bağlıyor. Mevcut kanunda zaman içinde önemli ölçüde düşürülen oranlar ile veraset yoluyla intikaller yüzde 1 ila 10, ivazsız intikaller ise, yüzde 10 ila 30 oranlarında vergileniyor. Şans oyunlarında kazanılan ikramiyelerde ise oran yüzde 10. Tasarı veraset halini vergi dışında bırakırken, karşılıksız intikalleri ise kademeli olarak artan bir oranla gelir vergisinin kapsamı içine sokuyor; buna göre 1 milyon YTL'na kadar yüzde 50, 1-5 milyon YTL arası yüzde 60, 5 milyon YTL'ndan fazlası için yüzde 70 oranında gelir sayılacak. Yine de, gelir vergisi tarifesinde yüzde 35 olan üst orana çabuk ulaşılması nedeniyle karşılıksız intikallerde vergi yükünün muhtemelen artacağı söylenebilir. Maliye Bakanı'nın basında yer alan bir demecinde, ölüm halinde vergi dışı kalması öngörülen mirasçılara sağken yapılacak bağışlardan da vergi alınmaması gerektiğini söylediğini de not etmeliyiz. Servet mi, sermaye mi? Esas itibariyle bir servet vergisinden söz ediyoruz. Servetin ya da varlıkların intikallerini vergilemekle hem artan bir ödeme gücünün yakalanması, hem de toplumun geri kalan bölümünün yararına servet dağılımının etkilenmesi amaçlanıyor. Tabii intikal eden servetin aynı zamanda bir gelir üretme kapasitesi anlamına geldiği de varsayılıyor. Yani hasılat amacının değil, sosyal adalet ve yeniden dağıtım amacının ağır bastığı bir durum söz konusu. Hep sözederiz, Türkiye'nin kronik sorunlarından biri iç tasarrufların yetersizliğidir. Hatta toplumsal bilinçaltının zaman zaman dışa vuran çarpıklıklarından birinin servet ya da sermaye düşmanlığı olduğu da sıkça söylenir. Bu açıdan veraset yoluyla intikallerin vergi dışı bırakılmasının olumlu bir inisiyatif olduğu söylenebilir. Ancak bu verginin dünyadaki bütün modern vergi sistemlerinde demirbaş bir unsur olduğunu vurgulamakta yarar var. Ayrıca Batı ülkelerinde oldukça yüksek oranlarda uygulanıyor. Sözgelişi Hollanda da şimdi bu vergiyi hafifletmeye ve basitleştirmeye çalışıyor ama yüzde 68 gibi inanılmaz derecede yüksek bir üst orana sahip bir rejimi değiştirmek istiyor. Üzerinde durulması gereken bir nokta da bizdeki mevzuatın intikal eden varlıklar ya da farklı durumlar itibariyle bir ayırım yapmaması. Oysa intikal eden servet unsurları arasında üretim sürecine girmeyecek yani ekonomik olarak atıl duracak unsurlar olduğu gibi işletmelerin sermayesi yani doğrudan üretim faktörü durumunda olanlar da var. Nitekim yukarıda sözünü ettiğimiz Hollanda, işletme varlıkları ve mülkiyeti ile ilgili transferleri daha cömert bir rejimden yararlandırmayı planlıyor. Çünkü burada sadece miras hakkının ya da vergilemede adalet ilkesinin değil, aynı zamanda işletmelerin mali bünyelerinin ve sürekliliklerinin korunması da gözetiliyor. Yani sermaye, servetten daha fazla özendiriliyor. Alternatif bir yapı Öte yandan farklı hukuk düzenlemelerinin de dikkate alınması gerekli. Sözgelişi 2001'den beri değişen aile içindeki mal rejimi önemli sonuçlar yaratıyor. Aksine sözleşme yapılmadığı sürece geçerli olan mal ortaklığının tarafları arasındaki intikal ile diğer kişiler arasındaki intikalleri vergi açısından aynı işleme tabi tutmak pek doğru olmasa gerektir. Benzer bir durum da intikalden yararlananın aynı kişiler olması halinde, ölüme bağlı ya da sağlar arası intikallerin farklı vergilenmesinin haklılığı yönünden söz konusu olacaktır. Kısaca veraset ve intikal vergisi, sadece zaten gerçek amacı olmayan hasılat ve verim açısından değil, sosyal yerindelik ve etkin kaynak kullanımı gibi çok farklı boyutlarıyla da daha fazla düşünülmesi ve yeniden tasarlanması gereken bir vergi. Bürokratik külfetini azaltacak, gerçekçi beyanları özendirecek basit ve çok düşük oranlı, fakat işletme ile ilgisine ve tarafların hukuki durumuna göre farklılaştırılmış bir yapı uzun dönemde sisteme daha fazla katkı yapabilir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Seçim biter, kriz bitmez 02 Temmuz 2019
Yolun sonuna geliyoruz 11 Haziran 2019