Venezuela kırılma noktasında!
Venezuela'da muhalefet lideri Juan Guaido'nun halkı Nicolas Maduro hükümetine karşı ayaklanmaya çağırmasının ardından ülkede gerginlik tırmandı. Başkent Caracas'ta protestolar patlak verdi, ancak olaylar Guaido'ya desteğin yaygın olduğu kentin daha zengin Doğu kesimi ile sınırlı kaldı. Muhalifler Maduro yönetimine karşı verdikleri mücadele başarısız mı oldu? Ve eğer öyleyse, neden?
-Okuyucularımıza Venezuela'nın bu noktaya nasıl geldiği hakkında kısa bilgi verebilir misiniz?
Nicolas Maduro'nun selefi Hugo Chavez, aslında adil bir seçimle iktidara geldi ve ülkenin daha yoksul kesimlerine oldukça cömert davranarak büyük destek sağladı. Ancak iktidara ilk geldiği dönemde petrol fiyatları yüksekti ve Venezuela petrol satışlarından yüksek gelir elde ediyordu. Daha sonraları petrol fiyatları gerilemeye başladı ve Chavez'in iktidarda kalmasını sağlayan cömertliğini sürdürmesi imkansız hale geldi.
Chavez, Küba örneğinde görüldüğü gibi, bazı ülkelere piyasa fiyatlarının altında petrol satarak onlarla dostluk kurmak, böylece onları Venezuela’ya yakınlaştırmak istedi. Ancak petrolün fiyatı düştükçe bu popülist politika sürdürülemez hale geldi. Hükümet de iktidarda kalmak için başka yollara başvurmaya başladı. Gittikçe otoriterleşti; ordunun desteğini korumak için onlara daha fazla kaynak tahsis etti ve seçimlere müdahale ederek demokratik meşruiyetini baltaladı.
Fakat bu sistem duvara tam anlamıyla toslamadan önce Chavez hastalandı ve öldü. Yerine Maduro geçti. Maduro Chavez olamadı; O'nun kadar karizmatik değil ve ayrıca yeterliliği sorgulanabilir. Dahası, işlerin çok kötüye gittiği bir zamanda iktidara geldi. Ekonominin gidişatını tersine çevirecek politikalar geliştirmeyi başaramadı. En son Mart ayında enflasyon resmi olmayan rakamlara yüzde 1.62 milyon gibi akıl almaz boyutlara ulaşmış durumda. Ekonomik imkanları sınırlı sıradan vatandaşlar için hayatta kalmak her geçen gün zorlaşıyor.
-Bu çok garip değil mi? Guaido tam da bu ekonomik sıkıntılardan dolayı insanların başkaldırmasını istiyor ancak durumdan en çok muzdarip olanlar sessiz kalıyor. Sizce bunun sebebi ne olabilir?
Bunun birkaç nedeni olabilir. Çok yoksul insanlar genellikle risk almaktan en çok çekinen gruptur. Yaşamın marjında olan insanların otoriteye meydan okuma ihtimali düşüktür çünkü işler ters giderse, varlıklarını sürdürme imkânını kaybedebilirler.
Bu işin sadece bir boyutu. Bir diğeri de şöyle: insanlar değişiklik istediğinde, değişiklik getirmeyi vaat edenlere güvenmiyorlarsa, onları desteklemeyeceklerdir. Guaido'nun harekete geçirebildiği desteğin temelini incelediğimizde, bu desteğin geçmişte yoksulları sömürmüş olan toplumun üst kesimlerinde yaygın olduğu görülüyor. Yoksul kesim, iyilikle anmadıkları eski günlerin geri döneceğinden korkuyor olabilirler; iktisadi mahrumiyetin yanı sıra hem yeniden aşağılanma hem de Chavez ve Maduro'yu destekledikleri için suçlanma korkusu hissedebilirler.
-Bu dinamiğin sadece Venezuela'da değil dünyanın farklı yerlerinde gerçekleştiğini görüyoruz. Örneğin, Trump başkanlığının da böyle açıklanabileceğini düşünüyorum.
Evet. Aslında, geçtiğimiz günlerde sohbet ettiğim bir Amerikalı uzman bana şunu söyledi: ABD’de Trump’un politikalarından en çok olumsuz etkilenen bazı yerlerde insanlar ekonomik zorluklarının Trump’ın icraatından kaynaklandığının farkında, ancak yine de Trump’a desteklerini sürdürüyorlar çünkü onun doğru sorular sorduğunu, haklı eleştirilerde bulunduğunu düşünüyorlar ve genel düşünce tarzını benimsiyorlar.
-Venezuela’ya uluslararası bir bakış açısıyla yaklaştığımızda, oradaki mücadeleye dahil olan başka güçlerin olduğu da görülüyor. Trump, Venezuela'ya askeri harekat tehdidinde bulundu. Ruslar, Türkiye gibi, Maduro hükümetine destek verir görünüyor. Durumun uluslararası bir çatışmaya dönüşme potansiyeli var mı?
Bazı bakımlardan zaten bir çatışmanın yaşanmakta olduğu söylenebilir. Orada Maduro'yu desteklemek için bir Rus varlığı var ama biz bu varlığın mahiyeti hakkında çok az şey biliyoruz. Bildiğimiz tek şey, bazı Rus güçlerinin oraya gittiği. Kim olduklarını, ne yaptıklarını, neden geldiklerini bilmiyoruz. Fakat Rusya'nın daha üçlü desteği yanında Türkiye dahil diğer bazı ülkelerin Maduro hükümetine az veya çok bir destek verdiği aşikar.
Geçmişte Türkiye, Venezuela'dan petrol ithali ve karşılığında toplu konut inşasını esas alan ekonomik ilişkiler geliştirmeyi ummuştu. Bildiğim kadarıyla, henüz hayata geçirilen pek birşey yok. Bunun yerine, Türk hükümeti, dünyanın sadece birkaç büyük ülke, özellikle de ABD tarafından yönetilmemesi gerektiği fikrine dayanan bir politika izliyor. Maduro’ya da Venezuela halkının kendi kaderini kendisinin belirlemesi ilkesine dayanarak destek veriyor. Ancak, Venezuela'da demokratik değil, tıpkı Suriye'de olduğu gibi otoriter bir hükümetin var olduğu gerçeğini göz ardı etmemeliyiz. Adil bir seçimi kazanabileceği de şüpheli. Gücünü korumak için orduya güveniyor. Karşımızda, destek hakkeden örnek bir hükümet modeli bulunmuyor.
-Böylece, Türkiye ile Venezuela arasında dosya bazında başlayan iktisadi ilişkiler artık ideolojik bir nitelik mi kazandı?
Öyle de diyebiliriz. Ama dikkatli olmalıyız. Venezuela toplumu, bugünkü haliyle, Türkiye'nin benzemek istediği bir model değildir. Latin Amerika kıtasının oldukça büyük olduğunu da unutmamalıyız. Brezilya, Arjantin, Kolombiya, Peru vb. büyük ekonomik güçler var. Hepsiyle iyi ilişkiler geliştirmeye yönelik politikalar izlemeli; sadece sorunlarla boğuşan müflis bir hükümetle ilişkilere odaklanmaktan uzak durmalıyız. Komşu ülkeler, Venezuela’daki iktisadi ve siyasi sıkıntılardan kaçan göçmen dalgalarıyla karşı karşıya. Üstelik bu Venezuela'nın komşuları için yarattığı sorunların sadece bir boyutu. Benzer sorunları Suriyelilerle yaşayan bir ülke olarak Türkiye, Venezuela'nın komşularının duygu ve tercihlerine karşı da duyarlı olmalıdır.
Mülakat: Adnan R. Khan