Ve faizler arttı!
TCMB, kurlardaki hızlı ve yüksek oranlı yükseliş sonrasında dolar 4,928 ve euro da 5,768 seviyelerini görünce daha fazla dayanamadı ve olağan üstü PPK toplantısı yaparak, 300 baz puanlık faiz artışı yaptı. Geç Likidite Penceresi faizlerini yüzde 13.5'tan yüzde yüzde 16.5'e yükseltti.
Ama bunun dışındaki gecelik faiz oranları; yüzde 9,25 marjinal fonlama oranı, yüzde 7,25 Merkez Bankası borçlanma faiz oranı, yüzde 8 haftalık repo ihale faiz oranları ise sabit tutuldu. Kısacası GLP(geç likidite penceresi) dışındaki diğer oranlar aynı korundu. Ayrıca, faiz artışı kararlarında eskiden yer alan ''gerektiğinde yeni artışlar yapılabilir'' ifadesi yeni açıklama metninden çıkartılmış.
Keşke öncesinde 75 baz puanlık faiz artışı yerine 200 baz puanlık faiz artışı yapılsaydı ve gerektiğinde yenilerini de yaparız denseydi. O zaman Dolar 4,16, Euro da 5,17 seviyelerin üstünü belki de yakın zamanda bir daha hiç görmemiş ve hatta bu seviyelerin bile çok altına inmiş olurdu.
Şimdi ise, indi diye sevindiğimiz Dolar'daki 4,55, Euro'daki 5,34'lük seviyeler üç gün öncesinde henüz görmemiş olduğumuz seviyelerdi. Maalesef gecikmiş kararların topluma ve ekonomiye faturası daha kabarık oluyor. Şimdi ise güvensizlik dağılacak mı şüphesindeyim!
Dikkat ederseniz faiz artışı kararı sonrasında indiğimiz kur seviyeleri henüz Cumhurbaşkanımızın Londra'da yaptığı röportajda, TCMB'nın özerkliği için söylediği sözler esnasındaki kur düzeylerine inmedi! Umarım cumhurbaşkanımızın TCMB özerkliği ile sarf ettiği korkular dağılmıştır. Yoksa, dünkü faiz artışı kararının döviz kurları üzerindeki etkisinin geçici kalmasından çekiniyorum.
Piyasalar seçimler sonrasında acaba TCMB'nın özerkliğinde değişiklik olacak mı diye görmek isterler ve hatta halâ seçimler sonrası cumhurbaşkanımız kazanacak olursa kendisine bağlanacak TCMB ile faizleri yeniden sert şekilde düşürür diye çekiniyorsa, o zaman kurlar bugün düştüğü seviyelerden yeniden yükseliş ataklarını devam ettirebilir korkusundayım! Bu korkumun sürmesinin nedeni de, Cumhurbaşkanımızın faiz artışı kararı sonrasındaki açıklamalarında, ''seçimlerden sonra farklı tedbirler alacağız merak etmeyin'' sözünden kaynaklanıyor.
Kısacası cini şişeden çıkarttık. Bakalım daha fazla zarar vermeden yeniden şişeye sokabilecek miyiz!
BİST ne olur?
İşte yukarıdaki korkularım halâ sürüyor olmasaydı, yerli yabancı yatırımcılar faiz-döviz zirve buldu diyerek artık onlardan çıkar düşmüş hisselere ve BİST'e sert yükseliş tepkileri verdirirler derdim. Ama maalesef sanki geçici bir alım dalgası yaşansa da, devamı gelmeyip, yeniden satışlara muhatap olabiliriz diye çekiniyorum. Hatta bu alım dalgası esnasında yabancı fonlar bu yükselişi satış fırsatı olarak bile kullanırlar mı diye tereddüt ediyorum.
Çünkü özellikle yabancıların seçimlerden sonra, sayın cumhurbaşkanımız kazandığı takdirde TCMB'nın özerkliği ve faizler konusundaki görüşleri değişmeyeceğini düşünüyorlarsa, TCMB'nın dün aldığı faiz artışı kararının seçim sonrası geri alınacağı şüphesiyle davranabilirler. Yani bugünkü düşük kur seviyelerinde yeniden döviz alıp, olası yükseliş halinde de hisselerde satıcı olmayı sürdürebilirler.
Lütfen aşırı rahatlık içine girmeyiniz. Seçimler sonrasına kadar kredili işlemlerden uzak durunuz. Tamam bitti bu iş diyerek, eyvah hisseleri kaçırdık paniklemesi ile alım kararlarınızı vermeyip, olan biteni görmeye çalışmanın doğru ve tedbirli bir davranış olacağı görüşündeyim.
Hemen belirtmek istiyorum ki, bence de kurlarda yaşanan atak sadece spekülatif bir atak değil, aynı zamanda da manipülatif bir ataktır. Yani seçim sonrası özerklik konularının değişmesinden, seçimin sonuçlarının belirsizliğinden, hatta seçimlerin yeni seçimleri yaratabileceğinden çekinen normal yerli-yabancı yatırımcılar bu görüşle satışlarını yaparlarken, bazıları ise seçimleri etkilemek, faiz ve kur düzeylerini seçimlerden önce manipülatif bir şekilde yukarı çekerek seçim sonuçlarını etkilemeye çalışıyor olabilirler. Ama TCMB üzerinde kurduğumuz siyasi baskı ve merkez bankasının özerkliği üzerindeki açıklamalarımız ile onlara bu imkanı yaratan bizler olduk. Böyle bir kararımız varsa bile, bunu seçimlerden sonra açıklayıp uygulamaya soksaydık, o zaman seçimler öncesindeki bu manipülatif baskıları yaşamamış olabilirdik.