Vay seni piyasa vay!
İlk olarak, piyasanın FED’in faiz politikasını yanlış anladığını ve enflasyon-büyüme ilişkisine FED’in baktığından farklı baktığını söylediğim geçtiğimiz haftaki yazıma bir atıfta bulunayım. Gerçekten de piyasa bahsedildiği gibi davranıyor olabilir, ama o kadar da naif olmadığını geçtiğimiz cuma günü açıklanan “CFTC – Commitment of Traders” (vadeli ve opsiyon piyasası pozisyonları) raporunda gördük. Bu piyasa öyle bir yapıdır ki, bir fırsat gördüğü zaman onu sonuna kadar sömürmeden, tüketmeden bırakmaz, karşısındaki büyük bir merkez bankası olsa bile; bkz. Eylül 1992 – İngiltere Merkez Bankası’nın diz çökmesi… İşte şimdi de bu kadar büyük çaplı olmasa da buna benzer bir durumla karşı karşıyayız; piyasa faiz macerasının bittiği düşüncesiyle büyük ihtimalle spot piyasadan bir çok yüksek getirili tahvil aldı ve hala bu tahvilleri tutuyor, hatta bence bu reel pozisyonları taşımaya da devam edecek. Ama artış döngüsü resmen bitmediği için faizdeki bu düşüş bir yerde yukarı tepki verecektir. Bunu piyasa da biliyor. Bu nedenle reel pozisyonlarını kapatmasa da, olası tahvil faizi rallisine karşılık hedge veya spekülatif kazanç amacıyla tahvil kontratlarında short pozisyon açıyorlar. Nitekim COT raporuna baktığımızda gerçekten hedge fonların short pozisyonlardaki varlıklarını önceki hafta %11,6 artırdıklarını, buna karşılık long pozisyonlarını da %11,5 azalttıklarını gördük. Yani aslında FED’i pek de yanlış anlamış değiller, sadece durumu sonuna kadar suistimal edip karlarını maksimize ediyor olmalılar. Tabi olan bitenden yapılacak makul bir çıkarım da tahvil piyasasında faizlerin yükselme ihtimalinin arttığı olacaktır. Vay seni piyasa vay!!
ABD piyasaları düşüşe hazırlanıyor
Hisse endeksleri tarafında ise 3 ana ABD endeksinde S&P 500’de satış pozisyonlarını 14 bin kontrat artırırken Nasdaq’ta 12 bin, Dow’da sadece 1000, Russell endeksinde de 5 bin kontrat short pozisyonlarını artırmışlar. Ayrıca yükseliş beklentisi artmış olmalı ki VIX’teki düşüşe yönelik pozisyonlarını da 20 bin kontrat azaltmışlar. Nasıl da çaktırmadan kendilerini düşüşe hazırlamışlar! Oysa geçen hafta endeksler umut verici bir performans göstermişlerdi. Vay seni piyasa vay!!
Hidrojen enerjisine yatırımın zamanı geldi mi?
Gelelim son zamanlarda piyasalarda ön plana çıkan konulardan birisine. Bildiğiniz gibi karbon salınımı, yeşil enerji, alternatif enerji kaynakları artık ESG kavramı dahilinde gittikçe önem kazanıyor. Gördüğüm kadarıyla bundan 10 – 15 sene önce elektrikli araba neyse, hidrojenle çalışan araçlar da şimdi o durumda. Yani, yeni bir Tesla yatırımı için vakit gelmiş olabilir. Hidrojen katkısıyla enerji üreten az sayıdaki şirketin piyasa büyüklükleri henüz fonların adam akıllı yatırım yapmaları için uygun değil. Zaten sıkı para politikası ortamında kimse bu şirketlere büyük yatırım yapmaz çünkü bu şirketlerin hemen hemen hepsi büyüme evresinde ve henüz para yakıyorlar. İşlem hacimleri de henüz yüksek miktarda al/ sat yapmak için uygun değil. Bununla beraber bu tür hisseleri taşıyan kurumsal yapıların arasında tek tük fonlar çıkmaya başlamış. Aslında burada yukarıdaki gibi bir “vay seni piyasa vay!!” durumu var, şimdiden ufak ufak hidrojen enerjisi yatırımlarına başlamışlar. Bu durumda izlemeye almak ve belki bir emeklilik yatırımı gibi düşünmek için akla yatkın bazı şirketler bulunabilir. Bu anlamda Fransız Hopium, Hyrdogen Refueling Solutions, İngiliz Atome Energy, Kanadalı Ballard Power dikkatimi çeken şirketler. Yukarıda bahsettiğim üzere, bu endüstri benim risk algıma göre henüz hisse senetlerine büyük yatırımlar yapacak seviyede değil ancak kesinlikle yakından takip etmeye değer.
Gözler enerji şirketlerinin bilançolarında
Son olarak, artık göstere göstere gelen bir başka piyasa realitesi var; enerji krizinin göbeğinde olan Avrupa’ya temiz enerji sağlayan gaz ve elektrik şirketleri bu koşullar altında çok iyi bilanço açıklamalılar. Çünkü büyük bir zaruri talebi karşılıyorlar, yani ne satsalar alıcısı var. Belki fiyatlama konusunda hükümetlerden biraz baskı görebilirler ama benim gördüğüm kadarıyla 2022’de elektrik şebekesi yetersizliğiyle başlayan enerji krizinin başında şirketlere fiyat konusunda yapılan baskılar artık bitti ve bu şirketler daha iyi fiyatlarla gaz ve elektriklerini satabiliyorlar. Bu nedenle de Avrupa’daki yeşil enerji şirketleri bundan sonrasında iyi performans göstermeye devam edeceklerdir.