Vasatı reddeden yeni nesil liderler
Masha Ma, Nighat Dad, Stephen Leguillon, Engin Önder, May Boeve ve Boniface Mwangi... Bu isimleri henüz tanımıyorsunuz, ama her biri yaratıcı fikirleri ile dünyayı başka bir yer yapmaya hazırlanıyor.
Her biri farklı ülkelerden geliyor; her biri farklı işlerle uğraşıyor. Ortak noktaları ise vasatı reddetmeleri.
Time dergisine göre bu altı isim, gelecek nesillere ilham olacak, cesaret verecek özelliklere ve güce sahip. Neden mi? Yeni nesil liderlere yakından bakalım;
Çin'i üreticiden, tasarımcıya dönüştürecek
"Made in China" etiketi tasarım ve kalite açısından çok prestijli bir etiket değil. Çinli Masha Ma da bu imajı değiştirmeye ve ülkesinin moda endüstrisini yeniden şekillendirmeye hazır. Avrupa'da aldığı eğitim sonrasında ülkesine dönen Ma, "Made in China" yerine "Designed in China" kavramını yerleştirerek, Çin'i üretici bir ülkeden tasarımcı bir ülkeye dönüştürmeyi hedefliyor. Çin'den uluslararası bir marka çıkmasının zamanı geldi diyor. Lady Gaga ve Naomi Campbell, 29 yaşındaki Ma'nın tasarımlarını tercih eden ünlüler arasında.
Çin Halk Cumhuriyeti için moda, uzun yıllar boyunca jaz veya kapitalizm gibi "değersiz" olarak nitelendirildi. Bugün ise durum farklı; çünkü genç nesil değişim istiyor. Ma'nın sözü bunu kanıtlar nitelikte: "Dikkat çekmek amacıyla bağıranlar için değil; asla susturulmayanlar için tasarlıyorum."
Bir kaç sene içinde ülke genelinde 100 mağaza açmayı planlayan Ma, "Çin dünyanın moda merkezlerinden biri olacak" diyecek kadar kendine güveniyor.
Genç kadınları sanal şiddetten koruyor
Pakistanlı Nighat Dad, kadınlara hem dijital dünyada, hem de gerçek hayatta şiddete karşı kendilerini nasıl koruyacaklarını anlatıyor. Bunu yapmak için de interneti kullanıyor. 2012 yılında Dijital Haklar Vakfı'nı kuran Dad, bir avukat. Dad'in amacı bu Vakıf yoluyla özellikle de genç kadınları, online taciz konusunda eğitmek. Dad aynı zamanda hem internete büyük bir kısıtlama getiren devlet uygulamalarına, hem de kişisel bilgileri istedikleri gibi kullanan telekom operatörlerine karşı kampanyalar düzenliyor.
Online taciz konusu aslında küresel bir sorun ve özellikle genç kadınları tehdit ediyor. 2014 yılında gerçekleştirilen Pew Araştırması'na göre, 18-29 yaş arası internet kullanıcılarının yüzde 65'i online tacize maruz kalıyor. Pakistan İnsan Hakları Komisyonu'na göre ülkede her yıl binin üzerinde kadın "namus davası" nedeniyle hayatını kaybediyor; her iki saatte bir, bir kadın tecavüze uğruyor. Online tehditler de, gerçek dünyada yayılan korku kültürüne katkı sağlıyor. Dad bugün, Pakistanlı genç kadınlar için "umudun sembolü".
Bugünün tarihini yazıyor
Engin Önder, bir öğrenci. Medya kanallarının yetersizliği karşısında sosyal medyanın gücüne inanıyor. Özellikle Türkiye'de bazı haberlerin yaygın medya kanallarında yer bulmaması üzerine, Önder ve iki arkadaşı twitter üzerinden "140journos" adını verdikleri bir hesap açıyorlar. Planları ise, Türk medyasında yer almayan haberler üretmek. 140journos, bir kaç siyasi duruşma haberi yayınladıktan sonra, bazı akademisyenlerin dikkatini çekiyor. Önder, "Hiç birimiz gazeteci değildik. Yaptığımız iş ise vatandaş gazeteciliğiydi" diyor.
140journos'un Türkiye geneline yayılması ise Gezi'ye dayanıyor. Gezi sürecinde vatandaş gazeteciliği kavramının değer kazandığını ifade eden Önder, "Gezi'den sonra binlerce kişi alternatif haber kaynaklarına yöneldi. 140journos da bunlardan biri oldu" diyor. Nitekim, 140journos'un Gezi öncesi 8 bin olan takipçi sayısı, Gezi sonrası 30 bine yükselmiş. Takipçilerinin 140journos yorumu ise etkileyici: "Büyük sorumluluk üstleniyorlar. Bugünün tarihini yazıyorlar."
Yolsuzlukları sokak sanatı ile anlatıyor
Boniface Mwangi, eski bir fotoğraf sanatçısı. Kenya'daki haksızlıkları, şiddet olaylarını fotoğraflarına taşıyan Mwangi, 2008 yılında fotoğrafların değişimi getirmek adına yetersiz kaldığına karar veriyor. Toplum düzeyinde yaşanan yozlaşmayı, yolsuzlukları ve bozuk siyaseti daha etkili bir şekilde duyurmak amacıyla sokak sanatına yöneliyor. Mwangi, "Çok hızlı iletişime ihtiyaç duyduğumuz bir dünyada, bunu yapmanın en iyi yolu sanattır" diyor.
Mwangi, 2011 yılında Pawa254'ü kuruyor. Bir grup gazeteci, sanatçı, film yapımcısı, müzisyen ve aktivisti bir araya getiren Pawa'nın misyonu, etnik ve dini ayrımcılığa son vermek, daha iyi bir yönetim anlayışı getirmek ve sosyal sorunlara çözüm sunmak olarak tanımlanıyor. "Pawa" güç anlamına geliyor. 254 ise Kenya'nın uluslararası arama kodu.
Pawa254 gönüllülerine göre, Mwangi'nin en büyük gücü, potansiyeli görmek ve şekillendirmek. Bir gönüllünün sözleri bu gücü çok güzel bir şekilde özetliyor aslında: "Kendi yenetekleri hakkında hiçbir bilgisi olmayan insanlar gördüm. Bu insanlar kısa bir süre sonra, yolsuzluğu sonlandırmakla ilgili bir videoda hip-hop yapıyorlardı. Ve Kenya halkı da onları dinliyordu. Bu sadece bir başlangıç."
Dört örneğe bakarak, özetle, gençlerdeki liderlik potansiyelini görmek lazım diyelim...