Varyag’dan Huawei’ye ticaret savaşlarının arka planı
Varyag Sovyetler Dönemi’nde kızağa konmuş bir uçak gemisiydi. Amiral Kusnetsov sınıfı gemilerdendi; 1986’da kızağa konmuş, 4 Aralık 1988’de denize indirilmişti. Sovyetler Birliği dağılınca 1993 yılında Ukrayna’ya bırakıldı.
İdeolojik bilinci doruklarına taşıyan bir düzen kökten sarsılmıştı; Ukrayna’nın gemiyi donatma imkanları kalmamıştı.
Varyag’a başka ülkeler de talip oldu, ama sistemli yaklaşan Çin’di. Bütün dünyaya “eğlence gemisi yapacağız” söylemi yayıldı. İnandırıcı değildi, ama sonunda Çinli tüccar kimliğiyle pazarlığa oturanlar tekneyi 20 milyon dolara satın aldı.
Varyag’ın İstanbul ve Çanakkale Boğazı geçişleri, Türkiye’ye verilen garanti mektupları ve turist sözleri işin magazin sosudur; asıl öğrenmemiz gerekenden zihnimizi saptırmaya yarar. İşin özünde, teknenin alınıp götürülmesinden daha önemli olan neydi onu anlamalıyız.
Dünyanın en değerli içkileriyle Varyag’ı satın almaya giden Çinli yetkililer, teknenin satın alınma işlemi bitince, Ukraynalı karar vericilere altın vuruşu yaparlar: Tekneyle ilgili bütün planlar kendilerine verilirse gereken bedel ödenecek, hazır bekleyen römorklar kaderine bırakılan bu çelik yığınını Çin’e doğru çekip götürecekti.
Çinli yetkililer umulandan da kolay anlaşmaya vardı… Planlar bir uçağa yüklendi, uçak havalandı. O sabah Çinli yetkililer sıkı pazarlıkçı tavırlarını unutmuş, önerilere olumlu yanıtlar veren acemi tüccarlara dönüşmüştü.“Musa’nın asası” değişmiş gibi işler birden bitiverdi; Varyag’da römorkörler eşliğinde Karadeniz’e açıldı; Boğazlar’da biriken insanların şaşkın bakışları arasında asıl hedeflerine doğru ilerledi.
Teknenin Çin’e ulaşması daha günler sürecekti. Planları taşıyan uçak Çin’e iner inmez gerekli donanıma sahip mühendisler ve teknisyenlerden oluşan büyük bir ekip çoktan kollarını sıvamıştı. Varyag Çin sularına girmeden önce bir uçak gemisi planlarının ana hatları Çin mühendislerinin envanterine girmişti. Bu önemli birikime eriştikten sonra Çin kendi ulusal tezgahlarında uçak gemisi inşa edebilirdi. Öyle de oldu, yeni uçak gemilerinin omurgaları tezgaha kondu. Varyag da Çin’e ulaşınca yeni uçak gemilerine insan kaynağı yetiştirecek biçimde donatıldı, Çin Ordusu’na eğitim hizmet vermeye başladı.
Eski bir atasözüdür “Hangi limana gideceğini bilmeyen kaptana, hiç bir rüzgarın faydası olmaz”. Çinli yetkililer ne yaptıklarını iyi biliyordu, Rotayı farklı gösterseler de hedefleri belliydi; Kuan Tzu’dan Konfüçyus’a kadim Çin bilgelerinin “en büyük maliyet hedefsizliktir” ilkesi zihinlerde netti.
Çin’in son yıllarda gösterdiği “mucize kalkınmanın” ardında, ülke yöneticilerinin ne bilmeleri gerektiğini, ne yapacaklarını, nasıl yapacaklarını zihinlerinde netleştirmiş olmaları var. Varyag’ın satın alınmasının özünde, plan-odaklı know how ve birikime erişim hedeflerden biri.
ABD ile Çin’in arasında kızıştığını gözlediğimiz ticaret savaşlarının ardında, Varyag’ın satın alınmasının arka planındaki “strateji, örgütlenme ve uygulama becerisinin ulaştığı düzeyin korkuları” var. Varyag’ı Çin’e sürükleyerek götüren akıl örüntüsü, telekomünikasyona, nadir metallerin stoklanmasına, Bir Yol Bir Kuşak Projesi’nin uzun soluklu akıl örüntüsüne de yansıyor… Nasıl yansıdığının arka planındaki ayrıntıyı öğrenmek isteyenler, 17 Nisan 2019 günü Wall Street Journal’da Stu Woo’nun “Nokia Revives at Huawei’s Expense” başlıklı haber analizini, Nic Fildes ve Louise Lucas’ın 27 Mayıs 2019 günü FT’deki yazılarını, Karar Gazetesi’nde 21 Mayıs 2019 günü yapılan geniş haber özetini, Tobias Buck’un Berlin’den bildirdiği 15 Nisan 2019 günü FT’deki yorumunu, Torque Diplomatique’in Hazıran 2019’da yayımlanan 122’inci sayısında Chen Yan ve Wang Wei’nin “Batılı ülkeler neden Huawei’den korkuyor?” makalesini okumalı.
Broadcom’un 117 milyar dolara satılması
Broadcom’un 117 milyar dolara Qualcomm’u satın alması, Pandora’nın kutusunu açtı. ABD kurumları ve yetkilileri “milli güvenlik” gerekçesiyle satışı engelledi. İdealist politikaların bir anda unutuldu, piyasa sistemine Komünist Çin sahip çıkarken, piyasa sisteminin önde gelen savunucusu ABD yöneticileri popülist milliyetçi ve korumacı anlayışa sığındı.
Hepimizin gözü önünde oynanan büyük oyunu doğru okumazsak, kaybedenler kervanına katılırız.
Önce, mobil iletişimde teknolojinin yarattığı yeni gelişmenin, niçin ABD’yi görüntüde de olsa kullandığı idealist politika değerlerini hiçe saymaya taşıdığını kavramalıyız. Çünkü mobil iletişimde 5G standardı, sınırsız bağlantı kurma potansiyelidir. Sınırsız bağlantı kuran insanlar ve eşyalar arasında iletişimi ve etkileşimi sağlama ve kontrol etmenin sınırları alabildiğine genişlemecidir. Daha da önemlisi, evrimin dorukları işbirliğidir; işbirlikleri alanında insanlığın hiç tanıklık etmediği geniş olanaklar ve büyük fırsatların önümüze serilmesidir. Bütün bu potansiyel gelişmeler, üretim sistemini ve bölüşümü köklü bir biçimde farklılaştıracaktır. Farklılaşma süreci, “kazananlar ve kaybedenler dengesini” çözecek, yeniden örülmesini sağlayacaktır. Bugün servet ve sermayeye hakim olanların derin endişeleri, büyüyen kaygıları, artan korkularının ardında köklü değişme sürecinde eski pozisyonlarını koruyabilme vardır. Korkular insanların olduğu gibi, toplumların ve toplumları yönetenlerin akıl gözlerini kör edebilir…
Neler olacak?
Mobil iletişimde 5G standardı, hız ve esneklik potansiyelidir. Her türlü veri, ses ve görüntü kalitesinin katlanarak artmasıdır. Sınırsız bağlantı, sınırsız iletişim ve etkileşim, sinerji yaratabilecek sınırsız işbirlikleri yapabilme fırsatıdır. Yapay zeka ve otonom uygulamalarının kapsama alanının genişlemesi, iş ile insan arasındaki bildiğimiz ilişkilerin çözülmesi ve yeniden örülmesidir. Yeraltı ve yerüstü doğal kaynakların yeniden tanımlanması, fiziki sermaye stoklarının yeni ihtiyaçlara göre tasarlanması ve yenilenmesidir. İşyerlerinin amentüsü olan dönüştürme ve işlem süreçlerinin yeniden oluşturulması ve işletilmesidir. İşgücü profillerinin köklü biçimde değişmesi, iş ile insan arasındaki ilişkinin yeni baştan belirlenmesi ve içtenleştirilmesidir.
Özetle anlatmayı denersek; yeni mobil iletişim teknolojisi insanlar kadar cihazlar arasındaki bağlantıları hızla artıracak. Verilerin kablolu ya da kablosuz aktarılmaları sırasında çevre gürültüsünden korunacak, aktarma kalitesi yükselecek. İletişim hatları ve eksiklikleri minimize edilecek. Yeni teknolojik düzey yeni hizmet alanları yaratacak; alana girenlere yeni istihdam kapılarını açacak. Verilerin ucuz ve güvenilir biçimde aktarılabilmesi, verinin değere dönüştürülmesine yeni boyutlar ekleyecek. İş modelleri değişecek, iş yapma tarzları farklılaşacak.
Almanya’nın Sesi’nin saptamalarına göre 4G aşaması 3G’nın 10 katı, 5G aşaması da 4G’nin 1000 katı potansiyeller yaratacak. Ericson’a göre 2024’de dünya nüfusunun yüzde 40 ‘ı 5G potansiyellerine erişebilecek. Böylesi “maddi ve kültürel zenginlik üretme alanını” kaybedenler olacak. ABD tam da bu gelişmenin farkına vardı; endişelendi, korku ve kaygıları arttı; belki de bir ölçüde ruh sağlığı da sarsıldı. Bize düşen ise, “ABD’nin ve Çin’in yaptıkları önemli, ama biz kendimiz için ne yapıyoruz?” sorusunu kendimize sormaktır…