Varsayımların çöküşü eski sözleri geçersiz kılar!..
Geride bıraktığımız hafta genelinde de gerek finansal piyasaların, gerekse etkili ve yetkili kesimlerin umduğu mucize gerçekleşmedi. Beklentiler bozulmaya, belirsizlik ve kırılganlık artmaya devam etti. Eğer tersi olsa idi özellikle gelişmekte olan ekonomilerin paraları değerlenir, faizleri geriler ve sermaye piyasaları son aylardaki kayıplarını hızla geriye almaya başlardı; risk alma isteğindeki artış başta altın olmak üzere emtia fiyatlarını da yukarı yönde harekete geçerirdi. Ne G-20 Zirvesi ve merkez bankalarının sözel müdaheleleri, ne de açıklanan veriler olumsuzlukların belirleyici olmasını engelleyemedi. Durum böyle olunca panik eğilim yaşanmaması, bekle-gör tercihinin ön plana çıkması tek teselli kahynağı oldu…
Yukarıda özetlemeye çalıştığımız küresel eğilimler Türkiye ekonmisi genelinde de etkili oldu. Yabancı yatırımcılar fırsat buldukça riskini azaltmaya devam etti, kurumsal yapı ortaya çıkan eğilimlerin kontrolsüz bir şekilde büyümesini ve paniğe dönüşerek yıkıcı olmasını önlemek yönünde çaba harcadı. Yerleşik yatırımcıların kafa karışıklığı büyüdü, bağlanan basiretleri nedeniyle gelişmeleri seyretmekten öte bir şey yapamamayı sürdürdüler. Merkez Bankası'na bağlanan umutlar ise solmaya devam etti; zira artık döviz piyasasındaki fiyat oynaklığına gerekli ve yeterli düzeyde müdahale edemiyor, enflasyon beklentilerindeki bozulmaya karşı faizleri kullanamıyor. Durum böyle olunca içerideki olumsuz eğilimlerin güçlenmeye devam etmesi olasılığı artıyor, riskten kaçınma eğilimini besleyecek temel unsurlardan biri haline geliyor.
Nispeten uzak ve şimdilik ufukta görünmeyen bir tehlike için atıp tutmak, hayal tacirliği yapmak kolaydır. Fakat söz konusu tehlike kapıyı çalmaya başladığında ne yapıldığı veya yapılmadığı önemlidir, öne sürülen mazeretler ise büyük ölçüde etkisiz kalır. Daha önce beyan edilen tepkileri sergileyememek ise iddialı konuşan veya konuşması gerekenlere ciddi itibar kaybettirir. Bu durum doğrudan veya dolaylı ilişki içinde olan tüm kurumsal yapıyı etkiler, sistemik risk algılamasını tırmandırır. Bu aşamada sormak gerekiyor; yıllar boyu döviz kurundaki oynaklığa müdahale ettiğini söyleyen bir Merkez Bankası'nın Türk Lirası'ndaki artan oyanklığın sebeplerinden biri haline gelmesi nasıl bir durumdur? Enflasyon ve buna ilişkin beklentilerdeki değişiklik durumunda faizleri kullanacağını söyleyen para otoritesinin faizleri değiştirmemek adına durumu görmezden gelmesi nasıl açıklanabilir?.. Böyle bir ortamda belirsizlik ve kırılganlığın azalması, yabancıların Türkiye riskine ilişkin ilgilerinin artması mümkün müdür?.. Bu sorulara olumlu yanıt veremiyor iseniz Türk Lirası'nın değeri ve enflasyon konusundaki beklentileriniz ne yönde değişir?..
Evet yıl sonuna belki de yerel seçimlere kadar faizlerin Merkez Bankası tarafından değiştirilmeyeceği, döviz kuru ve enflasyon konusundaki beklentilere kayıtsız kalınacağı, para politikasının bir şekilde sıkılaşmasına izin verilmeyeceği anlaşılmış bulunuyor. Bu tablo küresel düzeyde bir mucize olmaz ise Türk Lirası'nın değer kaybetmeyi sürdüreceği, Türkiye ekonomisinin daralacağı, kurumsal yapının giderek hızlanan bir şekilde güç kaybederek yıpranacağı anlamına geliyor. Ne dersiniz güç kaybederek yıprananlar, bunun olmayacağı varsayımına dayanarak verdikleri sözleri yerine getirebilirler mi?..