Varsayımları çökerten enflasyon rekorları!
Beklenenden oldukça yüksek çıkan Eylül ayı enflasyon rakamları ezber bozan özellikleri bünyesinde taşıyor. Kredi mekanizmasının çalışmıyor, nakit akım sorunlarının seri bir şekilde ağırlaşıyor ve ekonominin nefes almakta çok zorlanıyor olduğu bir dönemde gerçekleşen fiyat artışları beklentilerin düzelebileceği umudunu anlamsız hale getiriyor. İş dünyamızdaki sorunların tahmin edilenden veya Yeni Ekonomi Programında varsayılandan çok daha ciddi olduğuna işaret ediyor.
Eylül ayında tüketici fiyatlarındaki artış en karamsar beklentileri bile ciddi şekilde aşarak yüzde 6,30 oranında yükselmiş; yıllık rakam ise yüzde 24,52 düzeyine tırmanmış. Nerede ise, sene başındaki yıllık hedef bir ay gibi kısa bir sürede gerçekleşmiş. Ve bu durum finansal piyasa müdahalelerine, her türlü teşvik ve tehdide rağmen gerçekleşmiş. Artık beklentilerin yönlendirilemediği, sorunların ağırlaşması pahasına günü kurtarmanın olanaksızlaştığı tescillenmiş. Fakat yaşanmakta olan çaresizlikler nedeniyle, Siyasi İrade ve finansal kesim bu mesajları almak istemiyor ve gerçekçi olmayı beceremiyor. Küresel sermayeye şirin görünmeye çalışıp para ve maliye politikalarını sıkılaştırarak, bu açmazdan çıkılabileceğini sanma gafletinden kurtulamıyor.
Faizleri daha yükseltmek ve maliye politikasını sıkalştırmak yanlış olur
Yanlışta ısrar etme eğiliminde olanlara haykırmak gerekiyor! Buyurun, faizleri biraz daha yükseltin ve maliye politikasını acımasızca daha da sıkılaştırın, ne olacağını görün! Eğer olası sonuçlarını bildiğiniz ve ekonomi politikalarının etkisizleşmesini itiraf edemediğiniz için bu yola girmiyorsanız, neden yanlışta ısrar ettiğinizi herkesin anlayabileceği şekilde açıklayın!
Ne düşündüğümüzü sorular ile aşmaya çalışalım. Yılsonunda ücretlilere gerçekleşen enflasyon kadar zam verilebilecek ve mevcut istihdam korunabilecek mi? Eğer yanıtınız hayır ise, iç talebin ne oranda daralacağını ve üretimi nasıl etkileyeceğini, sorunlu kredi hacminin hangi düzeylere sıçrayacağını, mali sektör ile kamu kesimini ne ölçüde etkileyeceğini düşünüyorsunuz?
Makroekonomik görünümdeki varsayılanın ötesine geçecek bozulma, beklentilerin düzelmesine ve güvensizliğin azalmasına katkı yapabilir mi? Bu ve benzeri sorulara verilebilecek olası yanıtlar nedeniyle, döviz kuruna ilişkin beklentilerin daha da bozularak kısır döngüyü derinleştirebileceğini göremiyor musunuz?
Enflasyon görünümünü bozan ve beklentileri tüm müdahalelere rağmen dalgalı bir şekilde olumsuzlaştıran ilişkiler zinciri, piyasa kuralları içinde kalarak bu açmazdan çıkılamayacağına işaret ediyor. Gerek üretici ve gerek ise tüketici fiyatlarındaki maliyet kökenli baskının, döviz kurlarındaki tırmanışla ilişkili olduğunu herkes kabul ediyor. Söz konusu eğilim ise, biri içsel ve diğeri küresel olmak üzere iki farklı kaynaktan besleniyor. Döviz pozisyonlanmasındaki büyük dengesizlikler ve olumsuzlaşmayı sürdüren küresel koşullar mucizevi bir şekilde düzelmediği sürece, ham hayaller işe yaramıyor; Dünyamızın en iyi danışmanlık şirketlerinin liderliği ve destekleri bile, piyasa kuralları içinde kalarak bu sorunları çözemez ve olumsuz etkilenmeyi azaltamaz.
Vatandaşın sorunları sorunları gerçekçi şekilde ortaya konmalı
Diğer önemli bir yanlış ise reel kesim ile vatandaşın yaşamakta olduğu sorunları gerçekçi bir şekilde ortaya koymadan, statükoyu koruma çabasına yoğunlaşmış olunmasıdır! Enflasyon baskılarındaki artış iç talebi baskılayarak, zorunlu ihtiyaç dışındaki tüketimin sınırlanmasına yol açacaktır; bu durumun özellikle hizmet sektöründe yaratabileceği tahribat çok ciddidir, yaprak dökümü öngörülen düzeylerin çok üzerine çıkabilir ve kamu ile mali kesimi çok sıkıntılı durumlara sokabilir. İç talep cephesindeki olası talep daralmasının, arz tarafını da aynı yönde etkilemesi ve kısır döngüyü büyütmesi olasılığı ihmal edilebilecek kadar önemsiz değildir; ihracata zorunlu yönelim ve cari açığın azalması yeterli olmayabilir!
Ayrıca alışılan yaşam standardından uzaklaşılması, zaten duygusal olduğu bilinen insanlarımızı iyice tepkisel hale getirebilir; sosyal davranışlar ve siyasi tercihler farklılaşabilir, istikrarsızlıkları derinleştirebilir. Güven bunalımını aşmak ve gerekli dayanışmayı tesis etmek pek mümkün olmayabilir. Kapalı kapılar ardındaki olumsuz değerlendirmeler, zaman içinde azalan umudun tükenmesine ve öfke patlamasına dönüşebilir. Yanlışlarda ısrar ederek insanların sabır sınırlarını zorlamak yönündeki mevcut tercihler acilen gözden geçirilmeli!