Varlık Fonu stratejik bir hamledir
Büyük kamu kurumlarının, Türkiye Varlık Fonuna (TVF) geçmesi doğal olarak gündemin bir numaralı maddesi oldu. Bu fonun kurulmasını eleştirenler kabaca; Türkiye’nin düzenli bir emtia gelirinin ve bütçe fazlasının olmadığına, fonun denetime kapalı olacağına vurgu yapıyorlar.
Dünyada büyük varlık fonlarına sahip ülkelerin genel olarak, emtia satışından bir geliri veya bütçe fazlası oluyor. Tabii bunlara sahip olmadığı halde varlık fonuna sahip ülkeler de var. Türkiye’nin emtia satışından bir gelirinin olmaması böyle bir fonun kurulmasının önünde bir engel teşkil etmiyor. TVF; elindeki gayrimenkullerin satışından, portföyündeki varlıkların menkul kıymetleştirilmesinden, yurt dışında yapacağı yatırımlardan gelir elde edecek. Fonun önümüzdeki dönemlerde getirisi yüksek olursa, bugün konuşulan konular unutulur. Her şey başarıya endekslidir. Fonun denetiminin nasıl olacağı konusuna Maliye Bakanı Ağbal dün noktayı koydu. Varlık Fonu için üç aşamalı denetimin olacağını söyledi. Ağbal, fona alınan şirketlerin yönetimlerine, stratejilerine, kararlarına hiçbir müdahalenin olmayacağını da belirtti. Hatta önümüzdeki dönemde şartlara göre yabancı denetim kuruluşlarıyla da çalışılabilir. Zaten fon yatırımcılara işleyiş ve yatırımlarla ilgili somut bilgiler sunmazsa, varlık fonlarının şeffaflığını ölçen Linaburg- Maduell şeffaflık endeksinde alt sıralarda yer alır. Profesyonel bir fon yönetimi de böyle bir durumun yaşanmasını istemez.
15 Temmuz’daki darbe girişiminden sonra varlık fonunun kurulacağı açıklandı. Esasen bu fonun kuruluş çalışmaları iki sene önce başladı. TVF Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Bostan, o dönemde Özelleştirme İdaresi Başkanı idi. Bostan ve ekibi, dünyadaki varlık fonlarının yapılarını ve yatırım stratejilerini ayrıntılı şekilde inceledi. Kısacası varlık fonunun arkasında özenli bir çalışma var. Fonun; savunma sanayi ve teknoloji gibi katma değer yaratacak alanlara yatırım yapması kuvvetle muhtemeldir. TVF, büyük varlık fonlarıyla ortak yatırım fırsatlarını da değerlendirecektir. TVF bunların dışında; Türk finansal varlıklarına spekülatif atakların yaşandığı zamanlarda emniyet supabı rolünü de oynayabilir. Finansal piyasaların desteğe ihtiyacı olduğu dönemlerde güçlü bir oyuncunun varlığı caydırıcı olur. Fon konusunda bir kamuoyu oluşturmak elzemdir.
Fon yönetiminin önümüzdeki günlerde iletişim politikasına önem vereceğini düşünüyorum. Fonun çalışma mekanizmasının, olası yatırımlarının iyi anlatılması gerekiyor. Ön yargılı olmanın bir manası yok. Ülkede her konuyu politikleştiriyoruz. Sonuçta bu Türkiye’nin fonudur. Fonun başarılı olmasının ekonomiye pozitif yansımaları olur. Küresel ekonomide belirsizliklerle dolu bir döneme giriyoruz. Türkiye ekonomisinin desteğe ihtiyacı var. İki yıldır savunduğum vergi indirimlerinin açıklanması geç ama doğru bir karardır. Hatta vergi paketinin kapsamı daha geniş olabilirdi. Genişletici maliye politikası, ekonomiyi kısa vadede destekler. TVF’nun kurulması, uzun vadeli stratejik bir hamledir. Tabii bunlar bir ekonominin şoklara karşı direncini artırıcı adımlar değildir. Ekonomik yapıyı güçlendirecek reformların, referandumdan sonra başlayacağını ümit edelim.