Varlık Fonu nasıl değer yaratabilir?

Ümit ÖZLALE
Ümit ÖZLALE [email protected]

Varlık Fonu’nda da ülke olarak geleneği bozmadık. İlk çıkışını hatırlayın. Mu­cizevi bir reçete ekonomideki bütün prob­lemleri çözüyordu. Fon, kaynak ve yatırım problemini ortadan kaldırdığı gibi işsizlik­ten enflasyona bütün illetlerle mücadele etmemizi de kolaylaştırıyordu.

Muhalefet de geleneğe uygun olarak “vatanı sattırma­yız”’ın ötesinde bir şey söylemeyip çözüm önerilerinde bulunamadı. Şeffaflıktan uzak, kötü bir kurumsal yönetim kurgusuy­la zaman kaybettik. Peki ne yapabiliriz? İki kilit kavram üzerinden kısaca konuya de­ğinmeye çalışayım.

Sektör rehabilitasyonu

Türkiye Varlık Fonu hakkındaki tartış­maların önemli bir kısmı fona devredilen kamu iktisadi teşekküllerinin (KİT) te­minat olarak gösterilmesinden kaynakla­nıyor. Oysa stratejik öneme sahip sektör­lerde faaliyet gösteren bu işletmelerin bir kısmı gerekli dönüşümü sağlayıp dünya li­derleriyle rekabet edemezse on sene sonra şimdiki teminat değerleri bile kalmayabi­lir.

Basit bir soruyla anlatacak olursak, fo­na devredilen PTT bu haliyle ve yatırım ya­pılmadan, taşınmazları ve yerel ölçekte gi­derek cılızlaşan avantajları dışında daha ne kadar süre değerli kalabilir? E-ticaret sek­törünün büyüme potansiyeli ortadayken PTT çok önemli bir fırsatı kaçırmıyor mu?

Benim önerim tam da bu noktada. PTT’yi Deutsche Post’a dönüştürmek için gerekli olan sektörel rehabilitasyonu profesyonel bir yönetim anlayışıyla fondaki kaynaklar­la yapalım. Örnekler çoğaltılabilir. Çaykur neden Twining’s gibi küresel marka de­ğerine sahip bir şirkete dönüşmesin? İz­mir Alsancak Limanı’nı neden bölgenin en önemli tasarım ve turizm merkezi haline getirmeyi düşünmüyoruz?

Dünya Gazete­si’ndeki ilk yazımın konusuydu. Neden de­ğer yaratmak hiç aklımızın ucuna gelmi­yor? Üstelik gerek Varlık Fonu’nda biriken kaynaklar, gerekse fonun şirket yapısı bu tür bir dönüşümü profesyonel bir yönetim anlayışıyla yapmaya izin veriyor. Kaldı ki bu tür bir yaklaşımla yatırımcıyı ve -haklı sebeplerle- olaya şüpheyle yaklaşan kamu­oyunu daha rahat ikna edebilirsiniz.

Küresel Girişim Sermayesi Fonu

İkinci anahtar kavram ise “küresel giri­şim sermayesi fonu”. Varlık Fonu yurtiçin­de ve yurtdışında girişim sermayesi şirketi gibi hareket edebilme yetkisine sahip. Kü­resel ölçekte şirket alıp yatırım yaptıktan sonra satabiliyor. Çok net bir şekilde bili­yoruz ki, Türkiye’de stratejik öneme sahip, özellikle de ihracatımızın itici gücü olan sektörler önümüzdeki dönemde yeni döne­min gerektirdiği dönüşümü gerçekleştire­mezlerse rekabet etme güçleri daha da aza­lacak.

Yine iyi biliyoruz ki, bu sektörlerde faaliyet gösteren birçok şirket parasal sıkı­laşmanın ve durgunluğun iyice hissedile­ceği önümüzdeki döneme nefesleri tıkan­mış bir şekilde giriyorlar. Varlık Fonu, ta­bii doğru kurgulanırsa, bu noktada devreye girip ilk önce kilit sektörlerin ihtiyacı olan teknolojileri/çözümleri sektör temsilci­leriyle bir araya gelip tespit edebilir. Daha sonra da bütün dünyayı tarayıp bu çözüm­leri üretebilecek yeni şirketlere/fikirlere yatırım yapabilir. Geliştirilen teknoloji­ler/çözümler de sektörlerle iyi kurgulan­mış bir iş modeli çerçevesinde özel sektör­le paylaşılabilir.

Varlık Fonu’nun liderlik yaptığı bir projeye sektör çatı kuruluşları­nın da destek vereceğini düşünürsek Var­lık Fonu kısıtlı bir girişim sermayesi ko­yarak önemli bir dönüşümü yakalayabilir. Küresel ölçekte büyük şirketlerin Ar-Ge yatırımı yapmak yerine teknoloji ve start-up avcılığına başladığı bu dönemde iyi kur­gulanmış bir Varlık Fonu sanayi dönüşü­münü ve yüksek ihracat hedefini aynı anda yakalamamızı sağlayabilir.

Sonuç olarak ülkece iki hastalığımız var. İlki, kurgusu üzerinde fazla düşünmeden potansiyeli yüksek bir projeyi mucize bir reçete gibi sunup içini boşaltıyoruz. Yakın tarihimiz bunun gibi birçok örnekle dolu. En son örneği de artık kimsenin sahiplen­mek istemediği eski/yeni ekonomi modeli ve beraberinde gelen kur korumalı mevdu­at sistemi. İkincisi de karşı taraftan gelen bir fikre körü körüne muhalefet ediyoruz. İkisinin arasını bulmadan Türkiye’nin so­runlarına çözüm üretmek neredeyse im­kansız. O yüzden arayı bulmak lazım!

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Sahi biz ne yaşıyoruz? 18 Eylül 2024