Varlık barışının başarısını etkileyen faktörler
YRD. DOÇ .DR. Yusuf İLERİ
Vergi affı olarak bilinen 6736 sayılı Kanun, iki temel makro amacı hedefledi. Bunlardan biri iç dinamiklere yönelikti; vergi gelirlerini artırarak kamu açıklarını azaltmayı amaçlıyordu. Kanun ikinci olarak yurt dışı ile yastık altı paraları ekonomiye kazandırmaya yöneldi. Yasa, krizlerin döviz darboğazına bağlı olarak çıktığının bilincindedir. Cari işlem açıkları artı “orta uzun vadeli dış borç stoku” büyüyüp döviz rezervlerini aşınca dış pozisyon kritikleşmektedir. Amaç döviz darboğazına girmeden süreci yönetmektir. Dünyada her gün karşılıksız, sadece bilgisayarda kaydı gözüken trilyonlarca dolar “elektronik para” dolaşmaktadır. Kontrolsüz sıcak para dolaşımını Businessweek dergisi mali krizin ne zaman patlayacağı kestirilemeyen bombaya benzetiyor.
Bu parayı çekmek isteyen gelişmekte olan ülkelere çeşitli denetimler dayatılıyor. Bazı büyük devletler bankacılıkla ilgili bilgi değişim anlaşmalarını imzalamayarak, faizleri yükselterek sıcak parayı çekme yönünde cazibe merkezi haline gelmeye çalışıyor. Bu bağlamda döviz bolluğunun artık sonuna gelinmiştir.
6736 sayılı Yasanın 7'nci maddesi yurt dışı varlıkları Türkiye'ye getirmek, yurt içindeki yastık altı parayı ekonomiye kazandırmak istiyor. Varlık Barışı olarak da adlandırılan yasa, bu kez sıcak parayı öncekilerden farklı olarak selamlıyor. Önceki her üç yasada da, beyan edilen tutarları olası bir vergi tarhiyatına karşı rezerv olarak kullanıyordu. Mükellefl er beyan ettikleri tutarlar üzerinden bir ödeme yapıyor, ileride bir tarhiyatla karşılaştıklarında beyan ettikleri tutarları göstererek tarhiyattan kurtuluyorlardı.
Ne var ki bu beyan, beyan edilen varlığın konusunun suç teşkil edip etmediğini inceleme ve soruşturmaya engel teşkil etmiyordu. Bu kez ki varlık barışı ise tam tersi yönde. Öncekiler gibi bir rezerv sunmuyor. Buna karşın beyan edilen tutarların kaynağının incelenmesi, soruşturulması ve kovuşturulmasına bir yasak getirmeye çalışıyor. Verilen bu güvenceler hiç kuşku yok ki işin önemli bir yanıdır.
Ancak bugünkü koşullarda varlık barışının başarısı gelecek paralara sağlanacak avantajlara bağlıdır. Önceki varlık barışlarında mükellef %2 gibi bir ödeme yapsa da ileride karşılaşabileceği vergi tarhiyatına karşılık bunu bir güvence olarak görüyordu. Şimdikinde bu yok. Bu kez ki varlık barışı bir matrah artırımıyla eş zamanlı olarak yürürlüğe girdi. Yani önceki varlık barışının sağladığı vergisel koruma güvencesini bu kez matrah artırımı sağladı. Şu halde parayı getirenin bu parayı nasıl değerlendireceği hususunda bir projesi olmalıdır.
Böyle spesifik bir projesi olanlar için verilen güvenceler önemlidir. Bu bağlamda, süresi 30.6.2017 tarihine kadar uzatılan Varlık Barışı, 6745 sayılı Yatırımların Proje Bazında Desteklenmesine (…) Dair Kanun ile birlikte okunduğunda anlamlı olmaktadır. Zira kanunun 80'inci maddesi proje bazlı yatırımlar için bedelsiz Hazine arsası tahsisi, devletçe yatırıma ortak olunması, bedelsiz alt yapı hizmeti, enerji tüketim harcamaları desteği, ürüne alım garantisi ve mali yardımlara kadar önemli destekler verilmesini öngörmektedir. Bakanlar Kurulunun, Kanun kapsamında yayımlanan 17.10.2016 tarihli kararında anlaşılan desteklerin yatırım bazında belirleneceğidir.
Öte yandan Bakanlar Kurulu'nun 12.12.2016 tarihli Türk Vatandaşlığı Kanunu'nun 46'ncı maddesine göre aldığı kararların, Varlık Barışı koşullarında ilgilileri daha bir ikna edeceği söylenebilir. Bu kararlarda; 2 milyon Amerikan Doları tutarında sabit sermaye yatırımı gerçekleştirenler, en az 1 milyon Amerikan Doları tutarında taşınmazı tapu kayıtlarına üç yıl satılmaması şerhi koyanlar, en az 100 kişilik istihdam oluşturanlar, en az 3 milyon Amerikan Doları tutarında mevduatı üç yıl tutma şartıyla Türkiye'de faaliyet gösteren bankalara yatıranlar, en az 3 milyon Amerikan Doları tutarında devlet borçlanma araçlarını üç yıl tutmak şartıyla satın alanların Türk vatandaşlığını kazanabileceği belirtilmiştir.
Gelişmiş ülkelerin faiz artırımına yöneldikleri bir süreçte, ülkemiz gibi gelişmekte olan piyasalara varlık aktarımı zorlaşmıştır. Bu bağlamda dış kaynağa gereksinim duyan ülkemizde, sermaye çekmeye yönelik programların önümüzdeki dönemin sıcak konusunu oluşturmaya devam edeceği apaçık görülmektedir.