Varlık Barışı'na değil, varlık eşitsizliğine bakalım!

Tuğrul BELLİ
Tuğrul BELLİ GÜNDEM [email protected]

Son günlerde Varlık Barışı kapsamında ne kadar servet beyanı yapıldığı, bu beyan üzerinden tahsil edilen vergilerin ne kadar olduğu ve kimlerin yüksek miktarda beyanda bulunduğu gündemi meşgul eden sorular. Her ne kadar altın ve gayrimenkul de beyan edilebilen varlıklar arasındaysa da, Maliye Bakanı'nın demecinden hareketle beyan edilen miktarın büyük çoğunluğunun para cinsinden olduğu tahmin ediliyor.

Sn. Şimşek süresi 30 Eylül'de sona eren ilk Varlık Barışı'nda toplam 14.8 milyarlık beyanın vergi tahakkuk oranının %2.8, 31 Ocak'ta sona eren ikinci Varlık Barışı'nda ise 33.2 milyarlık beyanın vergi tahakkuk oranının %4.4 olduğunu belirtti. Bilindiği gibi vergi oranı yurtdışındaki varlıklar için %2, ve yurtiçindeki varlıklar için ise %5 idi. Buradan birinci beyanların %62'sinin yurtdışı beyanlar, ikinci beyanların ise %51'inin yurtdışı beyanlar olduğu görülüyor. Tabii, sonuçta bu beyanlar neticesinde oluşan verginin ne kadarının tahsil edildiği de önemli. Birinci sürede %48'i, ikinci sürede ise %75'i tahsil edilmiş.

Doğrudan yastık altında bulunan döviz varlıkları dışında (ki bu tip servetlerin kanundışı yollardan elde edilmiş olma ve dolayısıyla Varlık Barışı kapsamına girmeme ihtimalleri çok yüksek), yurtiçinden gelecek beyanların mevduat tabanında net bir artış sağlaması söz konusu değil. Öte yandan, yurtdışından gelen beyanların büyük çoğunluğunun da döviz olması gerekiyor. Eğer yukarıdaki yurtiçi-yurtdışı ve tahakkuk-tahsilat oranlarını uygularsak, 28 Şubat'a kadar geçen son bir sene içerisinde yurtdışından yaklaşık olarak 17 milyar TL karşılığı bir paranın sisteme girmiş olduğunu söyleyebiliriz. Ancak kayıt altına alındıktan sonra bu paraların bir kısmının tekrar yurt dışına çıkmış olması da olası. Bu nedenle bu dönemde mevduatlardaki net değişim miktarı da çok açıklayıcı olmayacaktır.

BDDK verilerine göre 2009 yılı başından Varlık Barışı'nın sona erdiği 2010 yılı Şubat sonuna kadar yurtiçi yerleşiklere ait ilgili TL mevduat hesapları %19.4 (53.9 milyar TL) artış göstermiş. Bu artış bu süre içerisinde faiz birikimiyle elde edilecek mevduat tabanı artışı olan %14'ün 15 milyar TL kadar üzerinde. Bu dönemde DTH'ların TL cinsinden artışı ise %4.6 olmuş. Ancak DTH faiz birkiminin de 14 ayda %3 kadar olduğunu ve dönembaşı-dönemsonu kurlarının hemen hemen aynı kaldığını dikkate alırsak, net DTH artışının çok az olduğunu görmekteyiz. Sonuç olarak, Vergi Barışı'ndan Hazine'ye net 1.06 milyar TL,  Bankacılık Sistemi'ne tahminen 17 milyar TL ve beyanda bulunanların cebine de en az TL 6 milyar kalmış bulunduğunu söyleyebiliriz.

Son olarak tasarruf mevduatları ile ilgili rakamları incelerken gözüme takılan oldukça çarpıcı bir olgudan bahsetmek istiyorum. 2003-2010 yılları arasında tasarruf mevduatlarının hesap dilimleri itibarıyle gelişimi inanılmaz bir hızda artan bir varlık eşitsizliğine işaret etmekte. Şöyle ki, 2003 Ocak ayında 50 bin TL ve üstü tasarruf mevduatı miktarının (ki bu mevduat sahiplerine Türkiye için rahatlıkla orta-üst ve zengin kesim diyebiliriz) toplam tasarruf mevduatına oranı %39.2 imiş. Dönem boyunca gayet istikrarlı bir şekilde yükselen bu oran 2010 Ocak'ında %68.6 olmuş. DTH'larda ise zengin kesimin payı çok daha fazla artmış. 250 bin TL ve üstü karşılığı döviz hesabı olanların toplam DTH'lara oranı 2003 başında %32.4 iken, 2009 başında %64.3 olmuş. (Söz konusu dönemde döviz kurlarında önemli bir devalüatif artış olmadığını da unutmayalım!) TL ve DTH toplamına baktığımızda 250 bin TL üstü mevduatların payının aynı dönemde %28.4'ten %48.9'a yükselmiş olduğunu görüyoruz. Kısacası, bugün itibarıyle Türkiye'de parasal tasarrufların yaklaşık %50'si en zengin kesimi oluşturan 173 bin hesap sahibinin elinde. (Tabii, bu hesaba yurtdışında plase edilmiş ve sadece küçük bir kısmı Varlık Barışı ile deklare edilen tasarruflar dahil değil!)

Gelir ve varlık dağılımında son yıllarda yaşanan bu keskin gelişmelerin sosyal boyutunu bir yana bıraksak bile ekonomi politikası uygulamaları açısından önemli etki ve sonuçları olduğunu yadsıyamayız.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Dar bir koridor! 10 Ekim 2019
IMF 4. Madde bildirisi 26 Eylül 2019