Var oluşunun ara-yüzleri: Ten (su), solunum (hava), sindirim (toprak) ve

Yavuz DİZDAR
Yavuz DİZDAR [email protected]

Var oluşumuz konusunda çok fazla şey yazılamıyor, bunun nedeni bilimsel araştırmalar yapılmıyor olması değil, bilimin bütüncül yapısını yitirmesi. "Aşırı uzmanlaşma", var olanların benzerliklerini ya da farklılıklarını anlamamızı zorlaştırıyor. İnsanı "çevresiyle birlikte bir bütün" olarak algılamaktan uzaklaşan zihniyet, sorunlara çözüm geliştirebilmek şöyle dursun, saplandığı detay batağında bütünden iyice uzaklaşıyor. Oysa insanın var oluşu şüphesiz diğer canlılardan ve içerisinde yaşadığı çevreden bağımsız değil. Fakat diğer canlılardan farklı olarak, ona bahşedilmiş bir bilinç sahibi. İnsan olmanın getirdiği kalıcı bilinç beş yaşından sonra gelişmeye başlıyor, beş yaşından önce öğrenilenler bir nedenle daha sonra siliniyor, buna çocukluk amnezisi (unutkanlığı) adı verilmekte. Bu dönem insanın sübyan olarak adlandırıldığı, yani "eyleminin sonuçlarını bilemeyeceği" döneminin de öncesi. Yaş ve eğitimle birlikte bilinç de güçleniyor, "yaptığı işin sonuçlarını bilebilecek olanlara "farik ve mümeyyiz" deniyor; farik "bir şeyi benzerlerinden ayırt edebilen", mümeyyiz ise "yaptığı işin sonuçlarını bilen" anlamında. İnsan bilincinin bu dönemi 14-15 yaşlarını karşılar, bu "bilinç düzeyine" sahip kişi ne zaman ki 18'ini aşar, artık reşit (olgun) olur, böylelikle rüşt sahibi kişinin cezai ehliyeti de vuku bulur; o artık dünyevi eylemlerinden ötürü sorumluluk sahibidir. İnsan bilincinin bu aşamaları çok önemlidir, önem sadece hukuken değil, "hakikaten" de geçerlidir.

Var oluşun ara-yüzleri tam ve katışıksız ürünler isterler

İnsan yavrusunun biyolojik gelişimi de benzer bir süreç izler. Yaşam anne karnında steril bir ortamda gelişir. Bebek daha doğum kanalından geçerken dış dünyayla tanışmakta, var oluşla ara-yüzler sayesinde buluşmaktadır. Bu ara-yüzlerden birisini daha önce anlattım, sindirim sistemi. Doğum kanalından geçerken çocuğa geçen bakteri kolonileri, daha sonra emilen sütle bağırsaklardaki ilk bakteri florasını oluşturuyorlar. Bağırsaklar ve florası insanın dahili toprakları, yenilenlerin işlenip hazırlandığı yüzeyler. O yüzden tam ve katışıksız ürünler isterler. Sağlıklı beslenen bir annenin sütü ve onunla gelişmeye başlayan bağırsak florası, çocuğun ileride sağlıklı bir yaşam sürdürmesinin anahtarlarları. Bununla birlikte var oluşun başka ara-yüzleri de var. Bebek dış dünyayla ikinci tanışmasını aldığı ilk nefesle yapar, aslında ağlamaktadır ama, nefes de bu sayede ciğerlerine dolar. Bu nedenle akciğerlere giren hava her daim temiz olmalıdır, nefes alan herkes nefsine de hakim olmalıdır. Bir üçüncü ara-yüz de tendir, ten bedenin kabı değil, adaptasyonun bir şeklidir. Tende bulunan bağışıklık/adaptasyon sistemi hücreleri, sindirim ve solunumun ardından dış dünyayla olan diğer tanışmayı sağlarlar. Çünkü bebeklerde ten erişkine göre dış dünyaya çok daha geçirgen. Bu nedenle bebeklerde cilde temas eden her şeyin doğal olmalıdır, GDO pamukla kumaş dokunması çok ama çok hatalıdır. Dahası aşırı hijyen saplantısı da tanışmayı engeller. Evin "steril" ortamında yetiştirilenler, alerjik durumlara çok daha açıktır, bunun gelecekteki muhasebesi aşırı duyarlılığa zemin hazırlamasıdır. Yaşamın bütün ara-yüzleri nöbetçilerle (lenf sistemi) korunurlar, sadece çevirmenler (daha sonra anlatacağım) nöbetçiden muaf tutulurlar, çünkü onların görevi "işleyip-iletmektir".

Siz nasıl düşünürsünüz bilmem, var oluşun ara-yüzleri kadim dünyanın dört elementine karşılık gelir. Beslenmemizi sağlayan sindirim sistemi doğal olarak toprağı karşılar. Nefes alıp vermemiz havaya imkan kılar. Cilt ise suyun karşılığıdır, malum, bebek anne karnında suyla korunmaktadır. Yaşamla birlikte aslında bir yerde kirlenen vücut, düzenli olarak arındırılmalıdır. Cilt suyla temizlenir, ama sindirimi temizlemenin yolu, toprakları nadasa bırakmaktır, bunun karşılığı bütün öğretilerde oruç olarak adlandırılır. Nefesi temizlemenin ise alıp-vermek dışında bir yolu yoktur, işte o yüzden "Olmaya devlet cihanda 'bir nefes sıhhat' gibi" deyişiyle karşılığını bulur.

"İdrakiniz esastır, çünkü geleceğinize olan liyakatiniz sınanacaktır"

Mamafih bütün bu anlattıklarımın mantık silsilesinde dördüncü elementin de karşılığı bir ara-yüz olmak zorundadır. İşte o ara-yüz (bu yazının girişinde anlattığım) insanı diğer canlılardan ayrıcalıklı kılandır. Algılananların aktarıldığı bilinç, insana (sübyanlık dönemi istisna), farik, mümeyyiz ve reşit olmasının ardından dış dünyayla ara-yüz oluşturarak bir iletişim ayrıcalığını sağlar, lakin amel (niyet) ve eylemlerinden de sorumlu tutar. Çevreye bile bile yapılan bütün kötülükler, tuzla sulanan topraklar, grip histerisiyle telef edilen tavuklar ve tağşiş sayılanlar ve bile bile müsaade edilen GDO'lar; işte bütün onlar, reşit ise bu kararları alanlar ve alınmasına sessiz kalanlar (endüstriler, odalar, borsalar, vekiller, bakanlar, profesörler ve hatta bürokratlar, her kimse hepsi dahil), bilinç sahibi olarak aynı derecede sorumludurlar. Bu çok ama çok önemli bir durumdur, çünkü var oluşun dördüncü ara-yüzü, anlaşılan, dördüncü element olan ateşe bakar. Peki, ama bunun temizlenmesi nasıl bir yöntemi gerekli kılar?

O halde ben de uyarmak zorundayım, çünkü sadece DÜNYA Gazetesi yazarı olarak değil, İstanbul Üniversitesi mensubu bir hekim olarak da görevim budur: "Farik olanlar (ayırt edebilenler) mümeyyiz (sorumlu) olmasalar bile çok iyi bilsinler, "idrak etmeleri" esastır, çünkü "geleceklerine olan liyakatleri sınanmaktadır", bu "Var Oluşa" olan bağlılıklarıdır. Bu bir şaka değildir. Malum, 2012 Maya takvimine göre "bile" Beşinci Zaman'ın sonudur, çünkü "sema dönücü, arz çatlayıcıdır", velhasıl hatırlatırım, "târik" (terk eden) sonlanmakta, Târık (yıldız) hakim olmaktadır." Ve ben söyledim.

Önemli notlar: (1) Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti bağımsızlık mücadelesinin lideri Rauf Denktaş'ı ve futbolumuzun ordinaryüsü Letfer Küçükandonyadis'i yitirdik, Allah'tan rahmet diliyorum. (2) Gıda konusundaki okumalarımı (endüstrinin ilettiği kaynaklar başta olmak üzere) ve araştırmalarımı sürdürüyorum. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanımız Sayın Mehdi Eker, geçen perşembe günü gıda güvenliği konusundaki yeni düzenlemeleri açıkladı, bunu da "gördüm" ve çok memnun oldum. Benim gıda endüstrisinden istirhamım, yine de kaynak kullanımı, dağıtım ağları vb. konularda ciddi etüt yapmaları olacak. Çünkü ben de "görüyorum", o halde kartlar açılacak.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar