Var olmayan orta yolu aramak!..
Siyasi irade ve iş dünyasının talepleri ile finansal kesiminkiler arasında sıkışan para otoritesi önceliklerini mecburen değiştirmek zorunda kalıyor. Söylem ve eylem arasındaki uyumsuzluk giderek belirginleşiyor. Geride bıraktığımız hafta içinde toplanan Merkez Bankası Para Politikası Kurulu toplantısından çıkan kararı daha farklı yorumlamak pek mümkün olamıyor. Haftalık repo faizinin yüzde 0.50 oranında geriletilerek yüzde 9.50 oranına indirilmesi, sıkı durmaya devam etmek söylemiyle uyuşmuyor. Durum böyle olunca salt finansal fiyatlamalara bakarak kırılganlığın azaldığına hükmetmek gerçekçi bir yaklaşım olamıyor.
Eğer net yabancı sermaye girişleri yeterli ve gerekli düzeyin üzerine çıkmış olsa idi para otoritesinin tercihi daha farklı olabilirdi. Belli ki dış piyasa koşullarının büyüme üzerinde yarattığı olumsuz baskı rahatsızlık yaratmış ve enfl asyon konusundaki endişelerin üzerine çıkmış, para politikasını gevşetmek ihtiyacı alınan kararda belirleyici olmuş.
Para Politikası Kurulu toplantıları öncesindeki farklı kesimlerin beklentileri arasındaki farklılık, kredi derecelendirme kurumlarından gelen uyarılar yukarıda özetlemeye çalıştığımız durumu pekiştiriyor. Finansal piyasalar gerek yükseliş eğiliminde olan enflasyon baskısı gerekse umulan hızda gerilemeyen cari açık nedeniyle faizlerde herhangi bir gerileme ve para politikasından gevşeme beklemiyordu. Fakat büyümedeki ivme kaybından, iç pazardaki daralma ve paranın devir hızındaki düşüşten rahatsız olan iş dünyası ve siyasi hesaplarından kafasını kaldıramayan siyasi irade faizlerin düşürülmesini ısrarla talep ediyordu.
Bir kesime göre enfl asyonun kontrol altına alınması ve cari açığın küçülmeye devam etmesi, diğerine göre durgunluğun daha da derinleşmemesi önemliydi; bu açmazın orta yolu yoktu!.. Belli ki para otoritesi bu olmayan şeyi kırılganlığı artırmadan bulmaya çalışıyor, eğilimlerin sürdürülebilir olmadığı gerçeğini görmezden geliyor!..
Söz konusu kararın hemen sonrasında sermaye piyasasının yükselmiş ve Türk Lirası’nın değerinde önemli bir dalgalanma yaşanmamış olması bundan sonra da böyle olacağı anlamına gelmiyor. Yabancılar tepkisiz kaldığı sürece mali sektörümüz gittiği yere kadar bu tiyatroyu sürdürmeye çalışabilir; fakat aksi olur da olumsuz algılamalar artar ve dış finansman imkanları daralmayı sürdürür ise ortalık karışabilir. Finansal piyasalarımız giderek ciddileşen olumsuz baskılar ile öngörülenden daha erken tanışmak durumunda kalabilir.
Gerek siyasi gerekse ekonomik öngörülebilirliğin azaldığı, risksiz getirilerin negatif olacağı algılamasının güçlendiği bir ortamda ne fiyat ne de finansal istikrar korunamaz. Kırılganlık yönündeki beklentilerin güçlenmesi önlenemez. Hayaller ile gerçekleri karıştırmanın bedeli çok ağır olabilir. Bugün çelişkili talepleri nedeniyle uzlaşamayanlar, geçmişteki açgözlülükleri nedeniyle yarattıkları sorunlar tarafından yönlendirilen, büyüyen korkuları nedeniyle akıl tutulması yaşayan kesimlerdir...