Uzun ömürlü olmanın sırları

Hakan GÜLDAĞ
Hakan GÜLDAĞ [email protected]

Zaman kimseyi beklemiyor...

Akıp gidiyor...

İşte acısıyla tatlısıyla bir yılı daha

geride bıraktık...

Hayatımızda pek çok şey değişti...

Olumlu ve olumsuz...

Biraz daha yaşlandık...

Bir yandan da daha fazla deneyim sahibi olduk...

Bazı şeyler ise aynı kaldı...

Güvenilir bilgi kaynakları bulmak giderek zorlaşsa da...

DÜNYA’nın okurlarına kaliteli içerik sağlama çabası sürecek...

360 derecelik bakış açısıyla...

Yeni yılda ve daima...

 ***

Aslına bakarsanız zaman, zamanı pek umursamıyor...

Sadece akıp gidiyor...

Onu zapturapt altına almaya çalışan

da... Ölçmek için takvimler icat eden de biziz...

Akıp giden zamanla derdimiz var...

Çok sevdiğim kitaplardan Dünyanın En Güzel Öyküsü’nde

gazeteci Dominique Simonnet, ünlü antropolog Yves Coppens’e sorar:

"İnsanı nasıl tanımlamalı...

Sevgiyle mi, bilinçle mi?"

Coppens şu yanıtı verir:

"Heyecanla, bu kesin...

Ama özellikle daha yüksek bir düşünme düzeyinde yer alan ölüm

bilinciyle... Her bireyin biricik ve yeri doldurulamaz olduğunu, bir canlının

yok olmasının geri döndürülemez bir dram olduğunu fark etmiş olmak... "

İnsanı insan yapan şey bu...

 ***

Zamanı kontrol altında tutmak

arzumuzun altında esas olarak ölüm

bilinci mi yatıyor, bilemiyorum...

Ama şunu biliyorum ki, etrafımızda

olup bitenler bizi derinden etkiliyor...

Davranışlarımızı da...

Fikirlerimizi de...

İlk Babil takvimleri kameri ayı esas alıyordu...

Birbirini izleyen iki dolunay

arasındaki 29.5 günlük dönemi...

O nedenle, Babil’in yılı 354 günlüktü...

Güneş yılına dayalı takvim antik Mısır’da gelişti...

Mısır’da yaşam büyük bir ırmağın etrafında dönüyordu...

Başlıca gündem Nil ve onun davranışlarıydı...

Ve fark etmişlerdi ki, gecelerin en

parlak yıldızı Sirius (Akyıldız), her yıl

Nil’in taştığı zamanlarda, gün

doğumundan hemen önce parlıyordu...

Mısırlılar da takvimlerini buna göre

oluşturdu...

 ***

Madem ki, zamanda süreklilik esas...

Madem ki, adına yıl dediğimiz

zaman bölümleri sadece zamanı

kavramamızı kolaylaştırmak için var...

Kendimizi sınırlamayalım...

Önemsediğimiz konular üzerine

düşünmeye, gözlemlemeye,

okumaya, tartışıp yazmaya devam

edelim... Velev ki bunlar, ‘geçen

yıl’dan kalan konular olsa da...

Hatırlayacaksınız...

Geçen seneki son Editörden yazım

‘uzun ömür’ üzerineydi...

O yazıda, Türkiye İş Bankası ile birlikte düzenlediğimiz İş’le

Buluşmalar’ın Malatya toplantısını anmıştık...

Ve LC Waikiki markasıyla tanıdığımız Tema Mağazacılık

Yönetim Kurulu Başkanı Vahap Küçük’ün, Türkiye’de şirketlerin

oldukça kısa olan ömürlerini nasıl uzatabileceklerine ilişkin kendi

deneyimlerini de içeren tavsiyelerini paylaşmıştık...

 ***

Bazı okurlarımız gönderdikleri

e-postalarla bu konuya değinmişler...

Kuşak çatışmasının, şirketlerin ömrünü kısaltan ana unsur

olduğuna vurgu çoğunluktaydı...

Yönetimi genç kuşaklara zamanında

devretmesini bilmek önemliydi...

Ne genç kuşağın kaldıramayacağı kadar erken...

Ne de gençlerin dinamizmini kaybettirecek kadar geç...

Sizden gelen mesajlara göre, bu ölçüyü tutturamadığımız için

Türkiye’de ‘uzun ömürlü’ şirket sayısı çok azdı...

 ***

Merak ettim, biraz araştırdım...

Dünyada bu iş nasıl diye...

Tabii ki, kapitalizmin erken geliştiği

yerler şirketleşme açısından avantajlı...

Ancak hemen söyleyeyim:

Şirketlerde ‘uzun ömür’ salt bir doğu-batı sorunu değil...

Özellikle de aile işletmeleri

açısından... En uzun ömürlü şirketler bir Asya ülkesinde yaşıyor:

Japonya...

 ***

Görünen o ki, uzun ömürleriyle tanınan Japonlar’ın şirketleri de uzun ömürlü...

Tokyo Shoko Research adlı Japon araştırma şirketinin araştırmasından

geçen yazımda da Türkiye’nin en eski şirketleri sıralamasını verirken bahsetmiştim...

İşte o şirket 2009 yılında veri tabanında bulunan tüm dünyadan

kayda değer 1 milyon 975 bin 620 firmayı incelemiş...

100 yaşın üzerinde 21 bin 666 firma bulmuş...

Önemli bir kısmını Japon firmaları oluşturuyor...

Japonya’da halen tarihi bin yıl öncesine dayanan 7 firma bulunuyor...

Yani 1000 yaşının üstünde 7 firma...

Dünyanın en eski aile işletmeleri de Japonya’dan...

Nisiyama Onsen Keiunkan...

Bir otel işletmesi...

705 yılından bu yana faaliyette...

Bank of Korea tarafından yapılan bir başka araştırma da benzer

sonuçlara ulaşıyor...

Buna göre, Japonya’da 200 yaşının üstünde 3.146 firma var...

Almanya’da 837...

Hollanda’da 222...

Ve Fransa’da 196 firma...

 ***

Fransa’da en eski aile işletmelerinin

üyesi olduğu bir kulüp var...

Adı Les Henokiens...

Bu isim nereden geliyor derseniz, hikaye şöyle:

İnanışa göre, Kabil’in oğlu İdris Peygamber dünyayı 365 yılda

dolaştıktan sonra ölmeden doğruca cennete gitmiş...

Bir anlamda, aile şirketlerinin oluşturduğu bu kulüp de İdris

Peygamber’in yolunu izlemek, yani uzun yaşamak istiyor...

İdris Peygamber’in, kimi kutsal kitaplardaki ismi Henok...

Onun için de kulüplerine bu ismi almışlar...

Yaradılış efsanesinden esinlenen Les Henokiens kulübüne üye

olmanın birkaç kriteri var:

Biri, üye şirketin halen tek bir aile tarafından kontrol edilmesi...

Bir diğeri, finansal açıdan durumunun iyi olması...

Vazgeçilmez olan ilke ise bu kulübe üye olacak şirketin en az 200 yaşında olması...

 ***

The Economist dergisi Les Honekiens’lerin en eski üyesi olan Hoshi’ye sormuş:

Şirketlerde uzun ömrün sırrı nedir?

Hoshi, 717 yılında Komatsu’da kurulmuş olan bir Japon hanı...

Ailenin 46’ncı kuşağı olan Zengoro Hoshi, aynı zamanda aile şirketinin mottosu

olan bir cümle ile yanıt vermiş: "Ateşe dikkat et, sudan öğren, doğayla işbirliği yap..."

Tabii bu sıradışı yanıt pratikte sizi ne kadar tatmin eder bilmiyorum...

Ancak, "Centuries of Success" (Başarının Yüzyılları) kitabının yazarı

William O’Hara’ya göre, önemli bir unsur "şans" faktörü...

Ama...

Uzun yıllara meydan okumada şansın dışında bazı etmenler de aile

şirketlerine özel olarak yardım ediyor... Örneğin, ailede "birlik" ve

"güven" kritik rol oynuyor...

‘İlk doğan başa geçer’ kuralı, kuşaklar arası geçişte miras

kavgasını dolayısıyla aile şirketinin parçalanmasını önlüyor...

 ***

Harvard Üniversitesi’nden John Davis ise çalışmasında uzun firma

ömrünün altında üç faktörün yattığını söylüyor:

"Güven, itibar ve para..."

"Her kuşağın sonunda" diyor Davis, aile şirketleri, aile ruhu ve işin devamlılığı için yeni kuşağa

aktarmak üzere bir güven, itibar ve para havuzu yaratmak zorunda...

Kuşaklar arası geçiş aile şirketi için devasa bir test.

Bununla beraber yaşlı şirketlerin çoğu, zamana uyum sağlamak için dönüşmeye çalışıyor.

Örneğin 1630 yılında kurulan ve bugün dünyanın lider soya sosu üreticisi olan Kikkoman, çeşnide

uzmanlaştıktan sonra biyoteknolojiye yöneldi.

 ***

Davis’e göre böyle cüretkar bir hamle ancak güven, itibar ve para bolluğunda mümkün...

Bunlarla birlikte, geçen yazımda da konu ettiğim ‘temel yetenekler’ meselesine de vurgu yapıyor Davis:

"Bir firmanın esas faaliyet alanına hakimiyeti de gerekiyor. Kikkomen örneğinde maya

konusunda geniş bilgi ve deneyim bu şirketin tüm faaliyetlerinde temel bir faktördür" diyor...

"Built to Last- Successful Habits of Visionary Companies" (Dayanmak için İnşa edilmişÖngörülü

Şirketlerin Alışkanlıkları) adlı kitabın yazarlarından Jim Collins de bu noktaya dikkat çekiyor ve "Uzun süre devam eden

şirketler" diyor; "Bir yanda değişmeyen ilkeler, diğer yanda ise ne yaptıklarını ve nasıl yaptıklarını

‘kim oldukları’ndan ayrıma konusunda başarılı olanlar...

Yani, yüzlerce yıl boyunca yönetimleri sürekli değişse de esaslarını muhafaza eden şirketler..."

Hepinize mutlu, sağlıklı ve başarılı bir yeni yıl ve uzun ömür dilerim...

Kongo Gumi’den çıkan dersler...

Yukarıda en eski şirketler listesini verdim...

Ancak ‘en yaşlı’ o listede yer almıyor...

Kongo Gumi...

Dünyanın gelmiş geçmiş en çok yaşamış şirketi 578 yılında kuruldu...

Bir Koreli tarafından...

Japonya’nın Osaka kentinde...

Budist tapınakları, Şinto mabetleri ve kaleleri inşa ediyordu...

‘Du’ diyorum, çünkü Kongo Gumi’ deyim yerindeyse ‘battı’...

Zor duruma düşen şirket, 2006 yılında bir başka Japon şirketine satıldı...

Bir aile şirketi olan Kongo Gumi’nin, dile kolay 14

yüzyıl boyunca nasıl ayakta kaldığı çok konuşuldu...

Ve neden yaşamına son vermek zorunda kaldığı...

Kongo Gumi’nin 40’ıncı kuşaktan Yönetim Kurulu Başkanı Masakazu Kongo ‘uzun yaşam’ının sırrını şirkete yön veren liderlerin seçimindeki esnekliğe bağlıyor...

Özellikle de her zaman en büyük erkek çocuğa yönetimi teslim etmek yerine en yetenekli, en sağlıklı ve en sorumluluk sahibi olana bırakmak olarak açıklıyordu.

Dahası, her zaman yönetim erkek çocuğa da bırakılmıyordu....

Örneğin Kongo’yu idare eden 38’inci kuşak yönetici, Masakazu’nun büyükannesiydi...

Aynı zamanda aileye damat olarak girenler de ailenin ismini alıyor ve yönetim için aday olabiliyordu. Bu uygulama, o kuşakta bir erkek çocuk yoksa ismin sürdürülmesinde etkili oluyordu...

Tabii, yöneticileri akıllıca seçmek ve eldekiler içerisinde en yetenekli olana şirketi teslim etmek önemli...

Belki gerekli şart... Ama yeter şart değil...

Aile şirketlerine danışmanlık veren Regenration firmasının kurucusu James Olan Hutcheson’a göre, Kongo Gumi’nin uzun yaşamına temel  oluşturan nedenlerden biri de istikrarlı bir endüstride çalışmak...

Eh, Hutcheson haklı...

Milyonlarca inananı olan Budizmin binlerce yıldır ayakta kalan bir sistem olduğunu düşünürsek...

Herhalde Budist tapınak inşa etmek yeryüzündeki en az oynaklık gösteren sektörlerden biri olsa gerek...

Aslına bakarsanız, Kongo Gumi değişmesini bilen de bir şirket...

19’uncu yüzyılda, Japonya’daki Meiji restorasyonu döneminde parasal destekler kesilince şirket ilk kez ticari binalar da yapmaya başlıyor...

Fakat aynı zamanda uzmanların ‘uzun ömür’ için tavsiye ettiği ‘çekirdek iş’ine de bağlı kalmayı başardı...

2004 yılına kadar firmanın 67.4 milyon dolarlık gelirlerinin yüzde 80’i halen tapınak inşaatından elde ediyordu..

Peki Kongo Gumi nasıl battı?

Sorumlu olarak birbirini tetikleyen iki temel neden gösteriliyor:

Birincisi, Japonya’da 1980’lerin köpük ekonomisi sırasında şirket gayrimenkul sektörüne yatırım yapmak üzere ağır biçimde borçlandı...

Ardından 1992-93 resesyonu sırasında, Kongo Gumi’nin borçları için ipotek ettirdiği varlıklar büyük değer kaybına uğradı...

İkincisi, Japonya’daki sosyal değişim, tapınaklara olan ilgiyi törpüledi...

1998’den başlayarak Kongo Gumi’nin tapınak müteahhitlik hizmetlerine talep hayli azaldı...

Ve 343 milyon dolara şişmiş olan borçları ödenemez hale gelince şirket, Takamatsu adlı Japon inşaat şirketince 2006 yılında satın alındı...

Takamatsu, Kongo Gumi ile karşılaştırılınca sadece

bir bebekti... Yalnızca 1917 yılında kurulmuştu...

Gerçi, Kongo Gumi’nin ismi bugün Takamatsu’nun şemsiyesi altında sürüyor...

Ama bağımsızlığını kaybettiği için artık dünyanın en eski şirketi olarak anılmıyor...

Kongo Gumi’nin yüzyıllar boyu süren başarısından ve nihai başarısızlığından çıkarılacak dersler nedir?

Hutcheson vardığı sonuçları şöyle özetliyor: İstikrarlı bir endüstri seçin...

Esnek halef politikaları uygulayın...

Benzer bir düşüşten kaçınmak için iş koşullarının istediği şekilde gelişip dönüşün...

Fakat heyecana kapılmayın...

Finansal istikrarınızı geçici heveslere kurban etmeyin... Ve dersi şöyle sonlandırıyor:

Bu dersler birbiriyle çelişkili görülebilir...

Ama zaten başarı kolay elde edilseydi, o zaman tüm aile girişimleri 1428 yıl sürerdi...

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar