Uzun ince bir yoldayız!
2018 yılı genelinde dolar faizlerinin kaç kez yükseltileceği konusuna ilişkin beklentilerde yaşanacak dalgalanmalar, küresel düzeydeki ekonomik ve finansal eğilimler üzerinde belirleyici olmayı sürdürecek gibi görünüyor. Bu nedenle ABD Ekonomisine ilişkin enflasyon ve işsizlik verileri yakından izlenmeye devam edecek. Kısa vadede piyasa eğilimlerini yönlendirme çabalarını bir kenara bırakarak fiili durumun ne olduğunu anlamakta yarar var. Bu nedenle ABD işgücüne ilişkin uzun dönemli verileri, bu yazıda dikkatinize sunmaya çalışacağız.
Geride bıraktığımız haftanın son işgününde açıklanan İşsizlik verileri piyasalarda önemli bir eğilim değişikliğine yol açmamıştı. Fakat sistemi oluşturan kurumsal yapı içinde görüş ayrılıklarının somutlaştığı ve iyimser cephenin bölünmeye başladığı yönündeki sinyalleri ciddiye almak gerekiyor.
ABD İstihdam verileri, küresel kriz öncesine göre daha güçlü bir görünüm sergiliyor. Son on yıl genelinde Ortalama saatlik ücretler yüzde 27’yi aşan oranda yükselmiş. İşsizlik oranı ve işsiz sayısı kriz öncesindekinin de altına inmiş. Toplam istihdam ve tam zamanlı çalışan sayısı ise yaklaşık 10 milyonluk artışlar sergilemiş. Bu veriler İşgücüne Katılım Oranının yüzde 66 düzeyinin üzerinden yüzde 62,7 seviyesine gerilemesine rağmen gerçekleşmiş. Özetle söylemek gerekir ise, işgücü piyasası on yıl öncesinden daha güçlü bir görünüm sergiliyor.
Hemen yukarıda özetlediğimiz veriler, ABD Ekonomisinin bir şekilde Tam İstihdam düzeyine ulaştığına işaret ediyor. Bu aşamadan sonra aylık bazda, Tarım Dışı İstihdam konusunda yüksek oranlı net artışlar yaşanması olasılığı azalmış görünüyor. Aralık ayındaki 148 binlik net artışın bile, dolar faizlerindeki yükselişi destekleyecek güçlü bir veri olduğunu hesaba katmak gerekiyor. Piyasaların tam aksi yöndeki kısa vadeli tepkisi ise gerçeği yansıtmıyor. Uygulamaya giren vergi düzenlemeleri ve yatırım teşvikleri ise, yakın gelecek açısından ciddi ve tehlikeli bir ısınmaya sebep olabilir; ücret artışları hızlanabilir ve enflasyon baskısı güçlenebilir.
Doların değer kaybetmesi veya mevcut değerlerinde kalması, varlık değerlerindeki şişkinliğin devamı, emtia fiyatlarının dalgalı bir şekilde yükselmesi ve maliye politikasının gevşekliği gibi konular yaşanacak sıkıntıyı ağırlaştırabilir. Para otoritesi bu tehlikelere karşı eylemlerini hızlandırırken piyasa eğilimlerine olan hassasiyeti azalabilir. Daha açık ifade etmek gerekir ise, 2018 yılı içindeki çeyrek puanlık faiz yükseltme eylemlerinin sayısı üçü aşabilir; ancak bu sayede gelişmelerin kontrol dışına çıkması önlenebilir. Doğal olarak böylesi bir yaklaşım küresel ölçekte sıkıntılar ve ciddi yan tesirler yaratabilir!
Küresel ölçekte Amerikan dolarının diğer paralara karşı güçlenmesi, tüm vadelerde tahvil getirilerinin yükselmesi, riskten kaçınma eğilimine bağlı olarak menkul ve gayrı menkul şeklindeki varlık değerlerindeki artışın durması veya yön değiştirmesi gündeme gelebilir. Finansal cephedeki bu olasılıklar ekonomik beklentileri de etkiler. Kaynak arzının daralması ve maliyetlerin yükselmesi, ekonomiden siyasete tüm alanlarda etkili olabilir.
2017 pek çok açıdan zor bir yıldı! Fakat aşırı iyimser senaryolar çerçevesindeki piyasa zorlamaları sayesinde, öngörülen sıkıntılar pek yaşanmadı; sorunların ağırlaşması pahasına risk alma isteği sistemli olarak uyarıldı, taşıma su ile değirmen döndürme konusunda seferber olundu. Benzeri bir yaklaşımın tekrarı olasılığı ise, hem ABD Ekonomisinin durumu ve hem de diğer sebepler nedeniyle oldukça düşük; küresel kırılganlık artışı yönündeki algılar ise daha güçlü! Bu yılın ilk haftasındaki iyimser eğilimler ise gerçekleri yansıtmıyor, fakat böyle devam etmesini beklemek de pek gerçekçi görünmüyor!