Uzun ince bir yol
Uludağ Ekonomi Zirvesi’nin yansımalarına bakıyorum. Türkiye’nin sosyetik kayak merkezinden, İsviçre’nin Davos’una özenilerek hayata geçirilen bize özgü bir ekonomi toplantısı. Bu zirveler, sponsorların/konuşmacıların bol bol kendilerini anlattığı, araya gündeme uygun, popüler sektörlerden konukların ağırlandığı, şovlar aslında. Getirisi de düzenleyene, konuşana imaj, organizasyona da maddiyat olarak dönüyor. Basın yansımasının garanti olması ve hatta bu örnekte olduğu gibi olayın bizzat önemli yayın organları tarafından düzenlenmesi iş dünyasının önemli isimlerini zirveye taşıdı.
Konu popüler olduğu için zaten açılmasa olmaz bir şekilde otomotiv bir kez daha masaya yatırılmış. Konu da dönüp dolaşıp yerli otomobile dönmüş bir de elektrikliye… Benim anlamadığım bir hedef var. Biz önümüzdeki 10 yıl içinde kaç milyon araç üretip kaç milyon ihraç edeceğiz. Çünkü rakamlarla aram iyi olmasına rağmen nedense bu konudaki istatistiklere bir türlü çözemedim. Üniversiteden hatırladığım kadarıyla her istatistiki veride bir sapma payı oluyordu, fakat bu bizim hedeflerdeki sapma hani istatistiğin kendisinin bile üstünde gerçekleştiği için durumu çözmekte zorlanıyorum.
Şimdi önümüzde bir hedef var. 2023 yılında 4 milyon üretim, 3 milyon ihracat. Bugün ise kabaca 1 milyon üretip, 800 bin ihraç ediyoruz. Yani sözü edilen hedefe ulaşmak için oranlar aynı kalacak şekilde mevcut üretimi yaklaşık 4 kat, iç tüketimi ise yaklaşık yüzde 50 oranında artırmamız
gerekiyor. Kapasitemiz ise yine yaklaşık 2.3 kat artmak zorunda.
Bugün bakıldığında ise Fransa yaklaşık 2.2, Almanya yaklaşık 6.3 milyon araç üretiyor. Onlar krizde biz ise büyüyoruz. Yani biz söz konusu hedef tutarsa, 10 yıl içinde Rusya’yı saymazsak Avrupa’nın ikinci büyük otomotiv üreticisi olacağız.
Bunu yapabilme için de mevcut üreticilerin yanında yeni üreticileri ülkemize getirmek zorundayız. Halihazırda Tofaş ve Oyak Renault, Fiat ve Renault’nun kendi ülkeleri dışındaki en büyük üretim tesisleri. Bununla birlikte her iki fabrika da neredeyse limitlerine ulaştı. Daha büyümesi mümkün mü evet. Ama bugün ana merkez dışında hemen hiçbir firmanın 500-600 binlik tesisler kurmadığını görüyoruz.
Aslında Honda ve Toyota dışında boş kapasite sorunu da yaşanmıyor. Burada bizim ülkemize gelecek iki önemli kurum dışında yani PSA ve VW dışında başka bir potansiyel aday da bulunmuyor.
Diyelim ki bu iki firma da geldi. Tofaş boyutlarında birer fabrika açtı. Mevcutlar da büyüdü. Bizim kapasitemiz olsun olsun 3 milyon olur. Peki o zaman bu 4 milyon üretim rakamı nereden çıktı.
Deniyor ki yerli marka ve yerli yatırımcılardan gelecek. Yani birisinin bu babayiğit mi olur? Çılgın bir girişimci mi olur? Ortaya çıkıp iki Tofaş, FordOtosan, OyakRenault büyüklüğünde tesisler kurması, o düzeyde model üretmesi, her şeyden önce o düzeyde tasarım yapabilmesi bekleniyor. Hem de Türkiye’deki toplam patent sayısının, Mercedes’in sadece elektrikli için bir yılda yaptığı başvuru sayısını yakalayamadığı bir ortamda. Aklıma bir soru takıldı onu sorup, lafı bağlamak istiyorum. Velev ki yerlisi, yabancısı, elele verdi, para da hazır, herkes yatırıma gönüllü ve 10 yıl sonra 4 milyon araç üretmek için yola çıkmaya hazırız. Peki lojistiği nasıl sağlayacağız. Yani daha açık konuşmak gerekirse, bu dört milyon araca lazım olan parçaları fabrikaya, bitmiş arabayı da limana nasıl götüreceğiz?