Uzlaşmazlık, mali kural dayatmasından mı kaynaklanıyor?

Tuğrul BELLİ
Tuğrul BELLİ GÜNDEM tugrulbelli@gmail.com

Türkiye'nin IMF ile olan anlaş(ama)ma olayı tam bir yılan hikayesine dönmüş durumda. Hükümet kanadı tarafından yapılan son açıklamalar problemlerin Gelir İdaresi'nin özerkliği, yerel yönetimlere kaynak aktarımı ve mükelleflere "nereden buldun" sorgulamasının yapılması konularındaki IMF isteklerinden kaynaklandığı şeklindeydi. Açıkçası, ben bunların bugünlerde yapılması planlanan süre ve kapsam olarak kısıtlı bir stand-by anlaşması için IMF tarafından olmazsa olmaz şartlar olarak öne sürüldüğünü düşünmüyorum. Zaten, bu konuda yapılacak olan düzenlemeler öyle bir kaç ayda kotarılabilecek şeyler değil. Gelir İdaresi'ne tam özerklik kazandırılması belki partilerüstü bir mutabakatı bile gerektiriyor. Bence yerel yönetimlere kaynak aktarımı, şeffaf ve hesap verilebilir olduğu sürece, hükümetin inisiyatifinde kalabilecek bir konu. (Unutmayalım ki, gelişmiş ülkelerin bugünlerde devreye soktukları mali tedbirler arasında yerel yönetimlere yardım önemli bir yer tutmakta.)

IMF'nin mükelleflere "nereden buldun" sorgulaması getirilsin gibi bir dayatma içerisinde olduğunu ise hiç zannetmiyorum. Olsa olsa IMF beyanname bazlı bir gelir vergisi sisteminin uygulanmasını istemiştir ki, bence zaten eğer Türkiye kendini gelişmişlik konusunda biraz daha üst seviyeye taşımak istiyorsa mutlaka bu reformu gerçekleştirmelidir. Türkiye'nin halihazırdaki vergi gelirleri kompozisyonu çok dengesizdir. Doğrudan vergilerin toplam vergiler içindeki oranı sadece yüzde 32.7'dir. Bir kıyaslama yapmak gerekirse, doğrudan vergilerin milli hasılaya oranı AB ülkelerinde yüzde 14 civarında iken Türkiye'de yüzde 5.8'dir. Gelirlerinin büyük kısmını dolaylı vergilere bağlamış bir ülkenin kalıcı bir büyüme hamlesi yapması imkansızdır. Bu çarpık sistem mutlaka düzeltilmelidir. Ancak, bu da bu anın konusu değildir. Bu sisteme geçerken eş zamanlı olarak Gelir İdaresi'nin altyapısının da mükemmelleştirmesi gerekmektedir. Başbakan ise kanımca, kamuoyu gözünde haklı görünmek için bu gerekli reformu "nereden buldun" sorgulaması olarak yansıtmayı tercih etmiştir.

Bence asıl uzlaşmazlık IMF'nin uzun zamandır ısrarcı olduğunu bildiğimiz bir diğer konudan, mali kural (fiscal rule) uygulama isteğinden kaynaklanıyor. Ocak sonunda IMF heyeti dönerken yapılan açıklamada "orta-vadeli yapısal mali reform" konusunda açıkta kalan konuların finalize edilmesine çalışıldığı belirtilmişti. Bundan kastın "mali kural "olduğu çok açık. (Zaten, IMF yaptığı çalışmalarda da Türkiye'nin probleminin mali kural eksikliği olduğunu kendini inandırmış vaziyette. Örneğin, aralıkta yayınladığı ve buram buram sipariş kokan bir araştırma çalışmasında maliye politikası değişkenlerinin TL reel faizleri üzerinde doğrudan etkisi olduğunun ve son yıllarda elde edilen mali başarıların perçinlenmesi için kalıcı politikalar (= mali kural) ihdas edilmesi gerektiğinin altı çizilmiş bulunuyor.)

Mali kural borçlanma seviyesi, kamu dengesi, kamu giderleri ve hatta kamu gelirleri gibi değişik parametreler üzerinde uygulanabiliyor. Tabii, burada tanımlamalar da çok önemli. Örneğin, kamu dengesi hesaplamasında basit, yapısal, operasyonel denge veya bizde de daha önce uygulandığı gibi faiz-dışı denge üzerinden kural konulabiliyor. Kamu hesaplarının şeffaf, ulaşılabilir ve olabildiğince konsolide içerikli olması bir ön şart. Maastricht Kriterleri'nde olduğu gibi birden fazla mali kural konması da söz konusu olabiliyor (Bütçe açığı ve kamunun borç düzeyi gibi).

Mali kural kavramı ilk bakışta son derece mantıklı ve uygulanabilir gözükse bile aslında oldukça problemli ve tartışmaya açık bir konu. Herhalde kimse sorumsuz idarelerin kamunun mali durumunu sürdürülebilir bir konumdan çıkarmasının önüne geçmeyi amaçlayan bir uygulamanın yanlış olduğunu düşünmez. Ancak, mali kuralların göz ardı edilemeyecek sorunları da var:

- Kuralların neredeyse tamamının krizleri artırıcı (pro-cyclical) etkisi söz konusu.

- Fazla sıkı mali kurallar konulması demokratik bir iktidarı aşırı bağlayıcı (over-determination) olabiliyor.

- Mali kuralın Anayasa mı, yoksa normal kanunlar düzeyinde mi uygulanacağı başka bir soru.

- Kamu borç seviyesini bir takvim dahilinde azaltmayı hedefleyen mali kurallar kamusal yatırımları aşırı derecede kısıyor.

- Mali kurala bağlanacak kamu borcu ve/veya bütçe açığı düzeylerinin optimum noktası nedir sorusunun cevabı yok.

IMF'nin iddiasına göre halihazırda 80'e yakın ülke bir tür "mali kural" uygulamakta. Ancak, merak ediyorum 2009-2012 yılları arasında bu ülkelerin yüzde kaçı bu mali kuralları uygulamaya devam edecek? Ve eğer mali kurallar değişen ekonomik koşullar karşısında uygulamadan kaldırılıyor veya ciddi şekilde esnetiliyorsa, mali kural koymanın nasıl bir inandırıcılığı olabilir ki? IMF'nin açıkça konjonktüre yenik düştüğü bu konuda fazla ısrarcı olmaması gerektiğini düşünüyorum.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Dar bir koridor! 10 Ekim 2019
IMF 4. Madde bildirisi 26 Eylül 2019