Uzlaşmasız vergi usul olur mu?
Uzlaşma”, ülkemizde çok eleştirilen kurumlardan biriydi. Çünkü, Vergi Usul Kanunu’ndaki (VUK) uzlaşma düzenlemeleri, idare ile mükellefin, -tarh ya da tahakkuk edecek- vergi aslı miktarı üzerine doğrudan anlaşmasına izin veriyordu.
Anayasa’ya aykırılık
VUK, uzlaşmanın olup olmayacağı ve olacaksa da ne tür bir rakam üzerinden olacağı konusunda ilgili uzlaşma komisyonuna “çok geniş” takdir yetkisi tanıyordu. Esasen, bir hukuk devletinde takdir yetkisi, verilme amacıyla sınırlıdır ve gerekçeli kullanım gerektirir, ama öyle olmuyordu.
Neticede, aynı mali güçteki üç mükelleften birinin vergi aslı üzerinde hiç uzlaş(a)maması, diğerinin %10, bir diğerinin ise %90 hatta %100 indirimle uzlaşması mümkündü. Üstelik, böyle bir sonuç için uzlaşma görüşmesinin farklı yerlerdeki yetkili uzlaşma komisyonlarıyla yapılmasına da ihtiyaç yoktu. Aynı gün içinde aynı uzlaşma komisyonundan dahi böyle bir sonuç çıkabilirdi. Bu ise, Anayasal kanunilik ilkesi ve yasal idare ilkesi kadar, eşitlik ilkesine de aykırıydı.
Uzlaşma, getiriliş amaçlarına maliyetli şekilde hizmet etti
Aslında, henüz iki yaşındaki VUK’a uzlaşma kurumu (1963 yılında) getirilirken ulaşılmak istenen amaçlar, bu sonuçtan tamamen farklıydı. Yasa koyucu, uzlaşmayla, vergi uyuşmazlıklarını hızla çözmek, böylece mükellefleri hukuki güvenliğe kavuşturmak, kamu alacağının mümkün olduğunca çabuk tahsilini sağlamak ve vergi yargısının iş yükünü azaltmak istiyordu.
Bu amaçlara büyük ölçüde ulaşıldı. VDK ve GİB faaliyet raporları, uzlaşma oranının uzun yıllardır %80-90 civarında olduğunu gösteriyor. Net istatiksel veri yok, ama Türkiye’de uyuşmazlıkların ortalama yarısının uzlaşmayla çözümlendiği düşünülebilir.Ancak, bunun maliyeti ağır oldu. Haklı ya da haksız, vergi idaresi hakkında spekülasyonlar bitmedi.
Doktrinde çok ağır eleştirilmesine rağmen, nedense hiçbir Hükümet uzlaşmayı kaldırmadı. Uzlaşmaya karşı dava yolu yasada kapatılmış olduğundan, somut norm denetimi için Anayasa Mahkemesi’ne de gidilemedi. 1985 yılında bir de tarhiyat öncesi uzlaşma kabul edildi. İşte böyle tam 61 yıl geçti.
Bundan sonra ne olacak?
7524 Sayılı Kanun vergi aslında uzlaşmayı kaldırdı ve vergi usulde yeni bir dönem açtı. Uzlaşma VUK’da varlığını artık sadece vergi cezaları için devam ettiriyor. Aslında, yukarıdaki eleştirilerin hepsi vergi cezalarında uzlaşma için de geçerli. Buna rağmen ona dokunulmamasını, 7524 Sayılı Kanun’da vergi kabahatlerinin kapsamının genişletilip cezaların artırılmasıyla birlikte değerlendirmek gerek.
Bundan sonra mükellefler, düzeltme, üst makama başvuru (İYUK md.11) ve izaha davet gibi araçlarla bir sonuca ulaşmaya çalışacaklar. Ama bunların hiçbirisi uzlaşmanın yerini tutamaz. Dolayısıyla, yargının iş yükü artacak. Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü 2023 Yılı Adalet İstatistikleri’ne göre, bir dosyanın ortalama görülmesi süresi vergi mahkemeleri ile Bölge İdare Mahkemelerinde 168’er, Danıştay’da ise 377 gün. Yargıç sayısı artmazsa, bu sürelerin uzaması kaçınılmaz. Diğer yandan, uzlaşmanın sağladığı hızlı hukuki güvenlik ortadan kalkacak. Oysa, hem mükellefler hem de devlet için bu kıymetli, planlama imkanı sunuyordu. Ayrıca, hukuki barışı da yabana atmamak gerek.
Fakat çözüm, vergi aslında uzlaşmayı “eski haliyle” geri getirmek asla değil! Uzlaşma, Anayasa’ya uygun şekilde VUK’da yerini almalı. Bunun için ise, uzlaşmayı vergiyi doğuran olay ve bununla bağlantılı olarak matraha ilişkin işlem, durum ve olayları açıklığa kavuşturmaya hizmet eder bir araç olarak düzenlemek gerek. Aynısı vergi cezaları için de geçerli.
Eğer mükellef, vergi idaresinin idari işlemi yapma anında bilmediği delilleri ona sunarak, idari işlemin özellikle sebep unsurunun hukuka aykırı olduğunu ortaya koyabiliyor ve uzlaşma görüşmesinde ayrıntılı açıklayabiliyorsa, niçin mesele yargı önüne taşınsın? Gerekçeli uzlaşma tutanaklarının -yargı kararları gibi- anonimleştirilerek, yani vergi mahremiyeti gözetilerek kamuoyuyla paylaşılması (şeffaflık) halinde ise, kamu denetimi sağlanacak, gereksiz spekülasyonlar önlenecek ve uzlaşma kriterleri (içtihadı) gelişecektir.