Üzerinden 10 yıl geçti ama endişeler hiç bitmedi!

Tuğrul BELLİ
Tuğrul BELLİ GÜNDEM [email protected]

2008 küresel krizinin üzerinden 10 yıldan fazla bir zaman geçmiş olmasına rağmen, canlanma ve büyümenin kalıcılığı ve sürdürülebilirliği üzerine tartışmalar hiç kesilmedi. Bu gerçekten de ilginç bir durum çünkü bundan önceki resesyonlardan çıkış ve büyüme dönemlerinin hiçbirinde bir sonraki resesyon olasılığı gündemi bu kadar işgal etmemişti.

Bu (büyümenin kalıcılığı konusundaki) şüpheci yaklaşımların hâlâ bu kadar tedavülde olmasının muhakkak ki, bazı somut sebepleri var. Sıralarsak:

- 2008 krizinin 1929 Büyük Buhranı’ndan sonra küresel ölçekte en büyük etkiye sahip olması.
- Krizden çıkış yöntemlerinin (özellikle miktarsal gevşeme – QE) bugüne kadar denenmiş ve alışılagelmiş (orthodox) yöntemlerden çok farklı olması.

- 2008’den beri ABD dışı coğrafyalarda pek çok mini-kriz yaşanmış ve halen de yaşanmakta olması (PIGS, Yunanistan, İtalya, Arjantin, ticaret savaşları vs. vs.),

- Daha önceki krizlerde görülmedik bir şekilde gelişmiş ülkelerdeki faiz politikalarının sıfır alt sınıra (zero lower bound) kadar çekilmiş olması ve gerektiğinde yeni bir gevşeme için yeterli cephane olmaması,

- Kriz sonrasında uzun bir süre deflasyon sınırında gezinen fiyat artışlarının halen de hedeflenen enflasyon oranlarını yakalayamamış olması,

- Alınan tedbirlerin neredeyse tek odak noktasının finansal kuruluşları kurtarma ve finansal varlık değerlerini yüksek tutma olması,

- Önceki krizlerde önemli bir stimulus unsuru olan gelişmekte olan ülkelerin bu kriz sonrasındaki performanslarının oldukça düşük kalması,

- Krizin müsebbiblerinden biri olarak kabul edilen yüksek küresel borçluluk oranlarının artmaya devam etmesi. (Son 10 yılda Dünya milli gelirine oran olarak yüzde 179’dan yüzde 217’e çıkmış durumda.)

- Özellikle gelişmiş ülkelerde gelir dağılımındaki bozulma ile birlikte siyasi iradelerin ekonomi politikası bakımından öngörülebilirliklerinin ciddi şekilde azalmış olması.

- En önemli kriz göstergelerinden biri olan ABD devlet tahvillerinin verim eğrisinin yönünü bir kez daha aşağıya çevirmiş olması.

Eğer yukarıdaki noktaları dikkate almazsak, bugünlerde artan Fed’in üzerindeki faiz düşürme ve gevşek para politikasına geri dönüş baskılarını anlamak da imkansızlaşır. Hatta, salt bugüne kadarki somut gelişmelere bakarsak, ABD ekonomisinin, değil zayıflamak, uzun zamandır en iyi performansını göstermekte olduğu sonucuna bile kapılabiliriz! (Nitekim, ABD 1. Çeyrek büyümesi yüzde 3.1 ile oldukça iyi bir seviyede, işsizlik oranı ise yüzde 3.6 ile son 50 yılın en düşük seviyesinde.) Ancak ileriye dönük beklentiler Trump’ın vergi kesintileri sayesinde yakalanan bu performansın uzun soluklu olmayacağı yönünde. Nitekim, 17 ay sonra seçime girecek olan Trump da bundan korkarak Fed’e faiz düşürmesi konusunda baskı yapıyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Dar bir koridor! 10 Ekim 2019
IMF 4. Madde bildirisi 26 Eylül 2019