Uzaktaki yakın dost: Bangladeş

Ahmet COŞKUNAYDIN
Ahmet COŞKUNAYDIN [email protected]

Ülkeler vardır, hakkında olumlu ya da olumsuz çok şey duyarsınız. Bunların ne kadarının doğru, ne kadarının yanlış olduğunu anlamanız için tek bir şar vardır. O ülkeyi yaşamak. Bangladeş'te işte bu ülkelerden biri. Bangladeş, öyle gözümüzde büyüttüğümüz gibi çok çok uzak değil. Otobüsle, İstanbul'dan Ankara'ya varış süresince yaklaşık 7 saat, uçakla, İstanbul'dan, Dakka'ya varıyorsunuz. Yani bir anlamda İstanbul-Ankara yolculuğu gibi bir sürede, bambaşka bir ülkede, kültürde ve gelenekler mozaiği içindesiniz. Benim bu güne kadar edindiğim izlenimlerde, Türklerin, en sevildiği ülke ve halklar arasında, Ruslar ve Faslılar yer alıyordu. Buna şimdi gönül rahatlığı ile Bangladeşlileri de ekliyorum. Fas'ta, çöllerde bile, ben Türküm dediğimde, o yaşlı, başlı aksakallı dedeler, ellerindeki bastonları atarak, diğerlerine, 'Etrak, etrak ' (Türkler) diye seslenirken, bir yandan da size sanki 70 yıldan bu yana görmediği bir akrabasına sarılıyormuşçasına, sarılır.

Fas'ta 35 yıl önce gözlemlediğim ve yaşadığım bu deneyi, son iki yıl önce bir kez daha yaşadım ve aynı ilgi ile sevgiyi, hiç azalmadan gördüm. Rusya'da ise bu yaklaşım yerini son yıllarda, kişisel ilişkiler nedeniyle, yerini biraz olumsuzluğa bıraktı. Ev kiralarken, siz, 'Türksünüz' denilerek, ev bile verilmemeye başlandı. Bu duruma gelinmesinde, bizi temsil eden vatandaşlarımızın, yaptığı olumsuz ve sevimsizliklerin payı oldukça büyük.
Biz gelelim Bangladeş'e. Daha Dakka, uluslararası Calal Hazrat hava limanına ayak basar basmaz, adeta kendi ülkenize ayak basmış hissine kapılıyorsunuz. Çok sıcak bir ilgi, en üst düzeyde bir misafirperverlik.

Kentte, dolaştığınızda, ben Türküm dediğinizde, hemen bir sevinç gülümsemesi ve sıcak bir yaklaşımla karşılaşıyorsunuz.

Bir aile ile yan yana geldiğimizde, aile reisi, Türk olduğumuzu duyduğunda, eğer kucağında küçük bir çocuğu varsa, hemen sizin kucağınıza vererek, cep telefonu ile bir anı fotoğrafı çekiyor. Ardından, kendisi de kareye girerek, bir 'selfi' çekmeyi ihmal etmiyor. Satıcılar bile İngilizce biliyor. Bu nedenle, kardeş Bangladeşlilerle, eğer İngilizce biliyorsanız, pek sorun olmuyor. Türkiye ve onun liderliği hep ön plana çıkıyor. Bu yakınlaşmada, yüzyıllara dayanan Türklerle kaynaşma olduğu gibi Türk dizilerinin de payı çok büyük.

İyi giyimli biri yanıma yanaşarak, İstanbul'u ve Topkapı Sarayı'nı gördüğünü gururla anlatıyor. Muhteşem Yüzyıl, dizisinin, ülkemizin Bangladeş'te tanıtımına, ne kadar katkı yaptığını hemen hissediyorsunuz.

Başkent Dakka, trafik anlamında büyük sorun yaşıyor. Trafikte akıl almaz tıkanmalar söz konusu. Aşırı sıcak ve nemli havada, o sıkışıklıkta bir yerden bir yere gitmek, tam bir çile. Şu sıralar inşaatı başlamış olan metronun, bu çileye önemli bir çözüm getireceği kesin.
İnsanlar, geçimlerini sağlamak için karınca gibi çalışıyor. Herkes, seyyar tezgahlarında, ürettiği malı ya da sebze ve meyveyi satıyor. Meyveler, bize hep aşina, elma, üzüm, muz, nar.Yerel meyveler arasında, bizim için gizemli olanlar, Hindistan Cevizi, papaya ve adını bilemediğim başkaları var.Sebze çeşidi ise oldukça fazla. Bizde yetişmeyen çok sayıda sebze gördüm.
Resmi kurumlar, bakanlar da, sokaktaki halkın sevgisi gibi, Türkiye'ye özel bir önem veriyor ve tüm konuşmalarında, Türkiye'ye ayrı bir vurgu yapıyorlar.

14 Nisan yeni yıl

Uzaktaki yakın dost Bangladeş'in en büyük kutlamalarından biri 14 Nisan'da yapılıyor. Bu tarih, Bangladeş Halkı'nın yeni yılının başlangıcı. İnsanlar, bugün en yeni kıyafetlerini giyiyor, kadınlar çiçeklerden oluşmuş taşlarıyla, çocuklar en renkli elbiseleri ve ellerinde balonları, sabahın erken saatlerinden itibaren sokakları dolduruyor. Nüfusu nerdeyse 15 milyona yaklaşan Dakka Halkı, tamamen sokaklarda, müzik eşliğinde dans ediyor. Herkes gülümsüyor.

Bu umut sadece Başkent Dakka ile sınırlı kalmıyor, ülkenin en ucra köşelerinde, köylerinde bile, aynı güçle dışa vuruluyor. Barış, sevgi, kardeşlik duyguları iç içe adeta kenetlenmiş. Yeni yıl kutlamalarında, hemen hemen her yerde geniş güvenlik önlemleri gözden kaçmıyor. Bizim Çevik Kuvvet benzeri, polis örgütü RAB, çok sıkı bir denetim ve kontrolle, olası bir terör girişimini engellemekle görevli.

Bin bir çeşit tatlı

Bangladeş'e bir tatlılar cenneti demek pek de abartı sayılmaz. Sütlü tatlılar, unlu tatlılar, pastalar. Seçin seçebildiğinizi. Genelde hafif olan bu tatlıların çeşidinin yaklaşık 120 olduğunu da vurgulamalıyım. Yemekler, oldukça baharatlı. Acı da üstünün tuzu biberi sayılır. Bizim Urfa yöresi yemeklerini aratmayacak acılıkta. Tabii bunun doğal bir nedeni var. Sıcaklığın 30 santigrat derecelerde olduğu bir iklimde acının iki fonksiyonu söz konusu, birincisi, dezenfektan oluşu, diğeri de iştah açıcılığı.

Bir süre yaşayınca, buna rahatlıkla alışıyorsunuz. Pirinçten çok farklı türde pilav yiyebiliyorsunuz. Bizim normal pirinç pilavımız yanında, Bangladeş'e özgü, çok lezzetli etli büryan ile safranlı pilav ağzınızda unutulmaz bir tat bırakacak. Diğer yemekleri ise tarif etmek zor. Tadınca beğenecek ve kendinizce isimlendireceksiniz.

Yarın: Rakamlarla Bangladeş

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar