Uzakdoğu’da 3’üncü raunt: Zorlu, Daewoo’yu istiyor
Türk şirketlerinin küresel markalarla ilişkisi son dönemin en dikkat çeken gelişmelerinden biri. Koç Holding’den Yıldız Holding’e, Doğuş Grubu’ndan Anatolia Tarım’a irili ufaklı Türk şirketleri kendi tarihlerinden daha eski, daha köklü markaları, firmaları bünyesine katıyor. İşte bu listeye Zorlu Grubu da eklenmek üzere. Zorlu Grubu’na ait Vestel, cuma günü Güney Koreli beyaz eşya devi Dongbu Daewoo Electronics’in tamamını almak için bağlayıcı teklifini verdi.
Bu haberi hatırlayacağınız gibi Türkiye’de ilk kez Dünya Gazetesi duyurmuştu. 27 Ekim’de Dünya’da yer alan haberimizde Dongbu Daewoo’nun beyaz eşya birimini satışa çıkarıldığını, Fransa, Meksika, İsveç ve Türkiye’den şirketlerin ilgililer arasında olduğunu paylaşmıştık.
Türkiye’den Zorlu Grubu’nun da ilgililer arasında olduğunu duyurduktan sonra ertesi gün yani 28 Ekim’de Zorlu Grubu’nun patronu Ahmet Nazif Zorlu, “Daewoo’da kısa listedeyiz, bir teklif daha yapacağız” demişti.
Bilindiği üzere Vestel, nisan ayında bir başka dev Japon Toshiba’nın TV birimini satın almak için de bir teklif yapmıştı. Ancak Toshiba’yla süreçte Çinli Hisense ihaleyi almış, Zorlu yarışı kaybetmişti. Toshiba’daki sürecin olumsuz bittiğini de önce Dünya Gazetesi duyurmuştu.
Koç ile birlikte Toshiba’yı Çinlilere kaptırdı
Güney Koreli ve Japon şirketlerin Türkiye’de şirket alımlarında son dönemde ciddi bir artış yaşanmasına rağmen, Türk firmalarının o bölgede şansı pek yaver gitmiyor.
Hatırlanacağı gibi 2016’nın şubat ayında Arçelik, Japon teknoloji devi Toshiba’nın beyaz eşya birimini satın almak için görüşmelere başlamış ve Çinli ev aletleri üreticisi Midea, Arçelik’in talip olduğu Toshiba’nın beyaz eşya birimini, 90 milyon dolara satın almıştı. Bir anlamda Toshiba’nın satışa çıkan iki farklı birimini iki farklı Türk şirketi istemiş ancak yarışı Çinliler kazanmıştı.
Zorlu Grubu için Daewoo, zorlu bir süreç ancak Türk şirketleri açısından daha da önemli.
Toshiba ile girilemeyen Uzakdoğu pazarını Daewoo ile açmak için...
Güney Kore'nin üçüncü büyüğü
Güney Kore’nin en büyük teknoloji şirketlerinden olan Dongbu Daewoo, kimyadan uçak sanayisine çeşitli sektörlerde çalışıyor. Şirketin 1971’de kurulmasına rağmen son açıklanan rakamlara göre 90.5 milyar dolarlık varlığı, 10.7 milyar dolarlık cirosu var. Çalışan sayısı 276 bin. Samsung ve LG’nin ardından ülkenin en büyük üçüncü teknoloji devi.
***
Azure Grup, Ankara-İstanbul hattına “hava taksi” kuruyor
Dünya hava taşımacılığının tarihinde lojistiğin önemi büyük. 1920’li yıllarda ABD’nin Posta İdaresi Bakanlığı’nı kurmasıyla başlayan bu serüvenin mimarlarından biri de Pan American Havayolları’nın sahibi Juan Trippe. Washington Yönetimi’nin posta taşımacılığında uçağı tercih etmesinin ardından bu işe adım atan Trippe’yi Time Dergisi o dönemde “O uluslararası havayolu taşımacılığının babası” olarak tanıtıyor. 1925’de Kelly Act adı verilen Uçak Postası Yasası’nın onaylanmasıyla özel settörün adım attığı bu alan ve verdiği destek havayolu taşımacılığının da önünü açtı. Trippe, bu dönemde Birinci Dünya Savaşı’ndan kalma ihtiyaç fazlası 7 savaş uçağını aldı ve ilk şirketini kurdu. Honduras’a yapılan ilk seferde pilot kabinine iki yolcunun alınmasıyla başladı.
İşte havayolu ve kargo taşımacılığına dair bu kısa tarihi yolculukla başlıyor Azure Group’un Yönetim Kurulu Başkanı Erkan Gül ile sohbetimiz. Uzun yıllardır Türkiye’nin yanı sıra Irak, İran gibi ülkelerde de kargo taşımacılığı yapan Azure Grup, şimdilerde hava taşımacılığına giriyor. Hem de tıpkı Trippe gibi küçük uçaklarla…
19’unda Merrill Lynch’te çalıştı
Eğitimini ABD’deki San Diego State Üniversitesi’nde Finans ve Ekonomi üzerine tamamlayan Erkan Gül, 19 yaşında bankacılık devi Merrill Lynch’te çalışmaya başlamış. 21 yaşında mortgage işine giren Gül, eğitimi sırasında bir çok bankanın temsilciliğini üstlenmiş. Limuzin şirketi kurarak profesyonel anlamda ilk işine giren Gül, taşımacılık sektörüne adım atmış. 2008 yılında da Türkiye’ye dönmüş ve aile şirketi Azure’nin kaptan köşküne oturmuş.
“Devlerin kaçtığı ülkelerde büyüyoruz”
“41 yıldır Ortadoğu ülkelerinde lojistik ve kargo sektöründe ilklere imza attık” diyen Erkan Gül, “Bağdat’ta ilk kuruluşumuzu 1982 yılında yaparak Irak’a adım attık. Irak Express Cargo ülkenin hala ilk yabancı taşımacılık şirketidir. Ardından İran Expres Cargo adıyla yüzde 100 Türk sermayesiyle ilk kargo firmasını hayata geçirdik. Irak, motor kurye sistemini bizimle tanıdı. Türkiye’deki online alışveriş sitelerinden alışveriş yapan Irak veya İranlılara ürünlerini kapılarına kadar götürdük. 1979’da girdiğimiz Suriye pazarında da hala çalışmalarımız devam ediyor. Dünyanın en büyük kargo ve taşımacılık şirketleri bu ülkelere gidemezken, biz yıllardır işimizi aynı tempoda yürütüyoruz” diye anlatıyor.
Challenger’ın ardından Falcon gelecek
Erkan Gül, işte bu birikimini hava ile birleştirmek istiyor. Ancak bu kez hava lojistiği değil, insan taşımayı planlıyor. İstanbul-Ankara arasında özel jet hattı kurmak için işe koyulduklarını ifade eden Gül, “Şu anda ilk uçağımızı aldık. Challenger 604 tipi özel jetimiz filomuzun ilk uçağı oldu. Ardından Falcon’lar da gelecek. İlk planda 5 özel jet yılbaşından itibaren İstanbul-Ankara hattında çalışacak. Uçaklar 8 ila 15 yolcu kapasiteli olacak” diyor.
Ücretini sorduğumda, “Havayolu şirketlerinin business class biletlerinin biraz üzerinde olacak. Günü birlik Ankara yolculuğu yapmak isteyen birisi iki saat öncesinde havaalanına giriyor. Bekleme alanlarına gitmesi, sıraya girmesi derken yolculuk çok meşakkatli hale geliyor. Biz Atatürk Havalimanı’ndaki Genel Havacılık Terminali’nden sıraya girmeden, VIP standartlarda bir yolculuk başlatacağız” diye özetliyor.
Eğitimini ABD’de tamamlayan, iş hayatına taşımacılıkla o ülkede başlayan Erkan Gül, kargo ve insan taşımacılığında Türkiye’de bir yeniliğe imza atıyor.
Tıpkı küresel havayolu taşımacılığının babası sayılan ABD’li girişimci Juan Trippe gibi… Bakarsınız tıpkı Trippe gibi Erkan Gül de havacılık sektörüne yeni markalar kazandırır.