Uyuyan güzel sonunda uyanıyor

DİDEM ERYAR ÜNLÜ
DİDEM ERYAR ÜNLÜ YAKIN PLAN didem.eryar@dunya.com

 

Avrupa Yatırım Bankası, Euro Bölgesi'nin toparlanmasında en önemli unsurlardan biri olarak değerlendiriliyor. 2011 yılında tam 70 ülkeye 61 milyar dolar kredi sağlayan AYB, içinde Dünya Bankası'nın da bulunduğu tüm kalkınma bankalarının toplamından daha fazla kredi sağlamış durumda.

Avrupa Yatırım Bankası (AYB) çok fazla gündeme gelen bir banka değil. Oysa Lüksemburg'taki ultra modern binasında sessiz sakin faaliyetlerini sürdüren AYB, 2011 yılında tam 70 ülkeye 61 milyar dolar kredi sağladı.

Bir kıyaslama yapacak olursak, Dünya Bankası'nın 2011'de verdiği krediler toplamda 33.8 milyar euroya ulaşıyor. Bu miktar Asya Kalkınma Bankası için 17 milyar euro; Amerikalılararası Kalkınma Bankası için 8.6 milyar euro; Afrika Kalkınma Bankası için ise 6.7 milyar euro. Bu rakamları dikkate aldığımızda, AYB'nin diğer tüm kalkınma bankalarının toplamından daha fazla kredi sağladığını görüyoruz. Özellikle 10 bine ulaşan çalışan sayısı ile AYB'den beş kat daha fazla kişiye istihdam sağlayan Dünya Bankası'nın, AYB'nin yarısından daha az kredi vermiş olması da oldukça dikkat çekici.

Yaşanan euro krizi ise bugüne kadar gölgede kalmayı tercih eden AYB'nin gün ışığına çıkmasına neden olacak. Fransa'nın yeni Cumhurbaşkanı François Hollande da, seçim kampanyası sırasında Avrupa Yatırım Bankası'nın Avrupa ekonomisinin büyümesinde en önemli motorlardan biri olması gerektiğini gündeme getirmişti.

Avrupa Yatırım Bankası Genel Müdürü Remy Jacob, Le Figaro'ya yaptığı açıklamada, bankanın kurulduğu dönemde gündeme gelen tartışmaların bugünden farklı olmadığını söylüyor.
"Avrupalılar kıtanın ekonomik büyümesini finanse etmek için bir yapı kurmak istediler, fakat herbirinin görüşü farklıydı" diyen Jacob, "İtalya güney bölgesini desteklemek için bir fon istiyordu. Fransa, sanayisini desteklemek istiyordu. Almanya ise bu fonların ülke borçlarını kapatmak için kullanılmayacağından emin olmak istiyordu" yorumlarında bulunuyor.

Bu tartışmaların sonucunda Avrupa para fonu yerine, bir kamu bankasının tercih edildiğini ve 27 üye ülkenin hissedarı olduğu AYB'nin, herhangi bir finans kurumu gibi çalışmaya başladığını görüyoruz. Altyapı yatırımlarında, üniversite ve şirket projelerinde devreye giren AYB'nin önceliklerinden birisi inovasyon olurken, verdiği yüksek miktardaki kredilere rağmen, bankanın euro bölgesinin kurtarılmasında bugüne kadar hiç gündeme getirilmemiş olması oldukça ilginç.
Bu sene sonunda sermaye artırımına gidecek olan AYB, euro bölgesinde uzun vadeli büyümeyi destekleyebilecek güce sahip. Tabii ki, Almanya'nın en başta dediği gibi bankanın görevi zor durumdaki ülkeleri kurtarmak olmayacak.

1 Ocak 2012 yılından bu yana Avrupa Yatırım Bankası Başkanlığını yürüten Werner Hoyer'e göre euro bölgesi krizinin çözümü, siyasi yakınlaşmada. Siyasi yakınlaşma olmadan parasal birliğin zor olduğunu söyleyen Hoyer, Maastricht Anlaşması'nın bu süreci tam tersine döndürdüğünü ve para birliğinin siyasi projenin önüne geçtiğini ifade ediyor.
Hoyer, "Bugün işleri doğru sırasına koymak gerekiyor. Krizin çözümü daha az değil, daha fazla Avrupa entegrasyonuna bağlı" çağrısında bulunuyor.
Le Figora'ya açıklamalarda bulunan AYB Başkanı'nın altını çizdiği bir diğer konu da, krizin herşeyden önce bir rekabet krizi olduğu.

"Hammadde konusunda zengin olmayan Avrupa'nın yatırımlarını inovasyon üzerine yoğunlaştırması gerekiyor" diyen Hoyer, AYB'nin bu kapsamda yapabileceklerini ise şöyle özetliyor: "Bizim politikamız güvenilir projelere yatırım yapmak. Hiçbir siyasi baskı bizim kötü projeleri finanse etmeye zorlayamaz. Biz Avrupalı katılımcıların parasını harcayan bir kamu bankası değiliz. Piyasalarda kendini finanse eden bir bankayız. Dolayısıyla her zaman notumuzu AAA seviyesinde tutmamız gerekiyor. AB genelinde, ülkeler bazında değil, projeler bazında karar veriyoruz. Bu arada, KOBİ'lerin desteklenmesi için Yunanistan'da yerel bankalara 2 milyar euro kredi sağladık."

 

didem_grafik.jpg

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar