Ütopya görülen iklim değişikliği ve iklim kaynaklı “göç” gerçeği
Elif Selin ÇALIK
2015 yılında COP 21’de imzalanan Paris İklim Anlaşması'nın amaçları iyi biliniyor, ancak bu hedeflere nasıl ulaşılacağı hâlâ arafta.
Gerek Kyoto Anlaşması olsun gerek Paris İklim Anlaşması olsun iklim değişikliği konusunu ciddiye alan uluslararası pek çok düzeyde anlaşmalar imzalandı, imzalanmaya da devam etmekte. Haber bültenlerinde iklim değişikliğinden zarar gören ülkeleri izlerken felaketlerden etkilenip inananlar veya Trump gibi inanmayıp bunun sadece ütopya olduğunu düşünenler mevcut. Öyle ki Trump iklim değişikliğini “Çin aldatmacası” olarak görerek her fırsatta attığı tweetlerle gündem oluşturuyor. Öte yandan, ABD’nin kadın kongre üyelerinden Ilhan Omar geçtiğimiz hafta Trump’ın tweetlerinden birine tepki göstererek “İklim ile hava durumunun ayırdımını yapan bir başkanımızın olacağı güzel günleri hayal ediyorum” şeklinde sarkastik bir paylaşımda bulundu.
İklim değişikliği ütopya mı, gerçek mi bu hala tartışıladursun az gelişmiş ülkelerde yaşanan susuzluk ve doğal kaynaklara erişim kaynaklı göçler son yıllarca ciddi oranda artışta.
- Az gelişmiş ülkelerin iklim yükü
Her yıl Birleşmiş Milletler’in (BM) düzenlediği İklim Değişikliği Konferansları yani COP’larda konuşulan en mühim konu fakir ülkelerin iklim değişikliğinin yükünü gereksiz ve haksız yere taşıması.
Bu durumla ilgili IMF gibi uluslararası kurumların çarpıcı araştırma raporları mevcut. 2017’de yani COP’un 23.’sünün düzenlendiği yıl, IMF bir rapor yayınladı. Bu rapora göre, gelişmiş ülkeler az gelişmiş ülkelerin küresel ısınmayla mücadelelerine yardımcı olmak için daha fazla çaba göstermedikçe iklim değişikliği sonucu artan bir “mülteci seli” yaşanabilir.
Grafik: NASA’nın küresel sıcaklık artışı ölçümleri
Bangladeş, Haiti gibi yıllık ortalama sıcaklığı 25 derece olan az gelişmiş ülkelerdeki sıcaklığın 1 derecelik artışı kişi başına düşen üretimi başlangıçta yüzde 1.5'e kadar düşürecek bir etkiye sahip. Küresel çaba yetersiz olursa bu oran yüzyılın sonuna doğru yüzde 10’lara kadar çıkabilir. Bu vahim durum karşısında, üretim yapmayan yani sera gazını daha az salgılayan ancak üretim yapan ülkelerin yükünü taşıyan az gelişmiş ülkelerin vatandaşları çareyi göç etmekte buluyorlar. Her geçen gün artan iklim göçlerinde 2050’lere doğru 1 milyarlık bir göçmenle karşılaşılabilir. Bu rakam sadece iklimin zararlı etkilerinden, susuzluktan, üretimsizlikten kaçan insanları oluşturacak.Şuan göller Yeşil İklim Fonu’nda. 2010 yılında gelişmekte olan veya az gelişmiş ülkelerin iklim felaketlerine hazırlanmalarına ve düşük fosil yakıtlı ekonomiler geliştirmelerine yardımcı olmak için kurulan Yeşil İklim Fonu, üst düzey bir sorumluluğa sahip. Tüm bu iklimin kötü yönlerinden etkilenen fakir ülkeler bu fonun yöneticilerini ikna edebilmek ve kaynak almak için lobicilik faaliyetleri yarışındalar. Ancak, kaynak aktarma konusunda ince eleyip sık dokuyan kriterleri yüksek olan bu fonu ikna etmek için sadece iklimden etkilenerek göç eden insanları sebep göstermek yeterli değil. Ülkelerin enerji üretiminde karbon ayak izlerini azaltmalarına yardımcı olan bu kurumu, küresel enerji dönüşümüne katkı sağlayan, temiz enerjiye erişme olanakları sağlayacak projelerle ikna etmek gerekiyor.