Üstüme vazife değil ama…

Fatih ÖZATAY
Fatih ÖZATAY EKONOMİDE UFUK TURU [email protected]

Perşembe günü Merkez Bankası Para Politikası Kurulu toplantısı var. Merkez Bankası’nın ne karar alacağı konusunda pek bir tartışma yok ortada. Bunun bir nedeni “yaz rehaveti”. Ama asıl nedeni, ortada “ilginç bir olay” olmaması. “Olay yok” derken, döviz kurunun son haftalarda izlediği sakin seyri kastediyorum. Aynı “sakinlik” enflasyon açısından da geçerli olsaydı, Para Politikası Kurulu’nun toplantısı hakkında orada burada konuşulmaması çok olumlu bir gelişmeye işaret edecekti; “döviz ve enflasyon açısından her şey normal” diyecektik.

Neyse… Geçen yılın sonları ile bu yılın ilk başları arasındaki o çılgın döviz kuru seyrinden sonra döviz kurundaki sakinlik –kendisine enflasyon eşlik etmese de- iyi bir şeydir; küçümsememeli. Peki, döviz kurundaki bu sakinlik ne kadar kalıcı? Bu satırları yazarken “acaba döviz kurunda bir şey oldu mu; sakinlik falan deyip komik duruma düşmeyeyim” diye kaygılandığıma göre, kalıcılığı hakkında şüphelerim var demek.

Döviz kurunun ileride nasıl bir yol izleyeceği hakkında ahkâm kesmek dünyanın en zor işi. Çok sayıda faktör devreye giriyor ve bu faktörlerin azımsanmayacak bir kısmı ekonomi ile ilgili değil çünkü. Mesela alın son günlerdeki olası bir belayı: Ukrayna’da Rusya destekli ayrılıkçıların ilerlemesine ABD’nin tepkisi nasıl gelişecek? Bunun gibi onlarca ekonomi dışı soru ortaya atılabilir ve her birine verilecek yanıta göre değişik kur senaryoları oluşturulabilir. Tüm bu senaryolardan ne kadar işe yarar bir döviz kuru gidişatı tahmini çıkar, o çok şüpheli. Çok şüpheli de şurası kesin: Bir: Kur tahminindeki bu aşılması güç zorluklara karşın çok sayıda çok “bilmiş” sabah akşam bize (hem de kuruşlu) kur tahmini yapacak. İki: Bizim kasap her gittiğimde (Allah’tan az gidiyorum) “hocam dolar ne olacak” diye soracak ve “tahmini çok zor; bilemiyorum” cevabı karşısında “ bu hoca da bir işe yaramaz” diye düşünecek.

Yine de döviz kurunun tahminini neredeyse imkânsız hale getiren bu gibi unsurları dışarıda tutarak, yani sadece ekonomik faktörlere odaklanarak çok kaba bir patika çizmek mümkün döviz kuruna. Elbette çok önemli unsurlar dışarıda bırakıldığı için böyle bir çabanın hata payı son derece yüksek olacaktır. “Malumun ilanı olacak”; iki ana politika kararına bağlı sözünü ettiğim olası patika. Bir: Bizim Merkez Bankası mevcut “sıkı duruşunu” sürdürecek mi? Yoksa, (enflasyon birkaç ay daha düşerse) yavaş yavaş faiz düşürmeye başlayacak mı? İki: ABD Merkez Bankası “sıkılaştırma” kararlılığını devam ettirecek mi? Elbette bu soru ABD ekonomisinde büyüme, istihdam, enflasyon ve ücret artışı gerçekleşmelerinin nasıl olacağı ile ilgili.

Bizim Merkez Bankası’nın “sıkı duruşunu” sürdürmesi ve ABD Merkez Bankası’nın şu andaki geçerli olan baz senaryosuna göre (yıl sonuna doğru bir faiz artışı ve sonra temkinli artışlar artı çok ılımlı bir bilanço daraltma süreci) karar alması halinde döviz kurunda salt ekonomik gelişmelere bağlı olarak keskin hareketler beklememeli. Ayrıca, kurun ana eğiliminin de yukarıya doğru olacağının altını çizmeli. Ama dediğim gibi o kadar başka faktör devreye girebilir ki; bir bakarsınız siz bu satırları okurken kurda keskin hareketler başlamış bile.

Burada akla gelen bir soru da şu: Ekonomi dışındaki faktörler temelde hangi yönde etkilerler kuru? Daha açık bir ifadeyle; olası riskler, ağırlıklı olarak döviz kurunu artıracak riskler mi yoksa azaltacak riskler mi? Trump Amerika’sını, içinde bulunduğumuz coğrafyadaki mevcut gelişmeleri ve AB özellikle de Almanya ile son zamanlarda yaşadıklarımızı dikkate alınca, ağırlıklı olarak döviz kurunu artıracak riskler bulunduğunun altını çizmek gerekiyor.

Tüm bu belirttiklerim çerçevesinde, “üstüme vazife değil” ama Merkez Bankası’nın yerinde olsam “sıkı duruşumu gevşetmekte” acele etmez; enflasyonda kalıcı ve inandırıcı bir düşüş gerçekleşmesini beklerdim.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Havuz problemi 01 Ağustos 2018
Elbette zor ama mümkün 20 Haziran 2018
Bazı basit gerçekler 06 Haziran 2018